4. Yıkamak ve Kefenlemek:
Rasûlullâh (sav) ölülerin yıkanmasını ve kefenlenmesini emretmiştir, bu iki işin nasıl yapılacağını teferruatlı bir şekilde tarif buyurmuştur. Bu sebeple müctehidler ölünün yıkanması ve kefenlenmesinin farz-ı kifâye olduğunda ittifak eylemişlerdir. Bu iki vazife ile ilgili bazı hususları burada zikretmekte fayda vardır:
a) Savaşta düşmanlar tarafından katledilen şehidler yıkanmaz; kanlı elbiseleriyle defnedilir.
b) Müslüman ölülerin yıkanabilmesi için Ebû Hanife ve Mâlik'e göre vücutlarının yarıdan fazlasının mevcut olması gerekir.
Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, İbn Hazm gibi müctehidlere göre mevcut uzuv ne olursa olsun yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınır.
Bu müctehidler sahâbe ve tâbiundan bazılarının tatbikatına bakarak mezkûr neticeye varmışlardır.
c) Kaide olarak erkeği erkek, kadını da kadın yıkar. Karı ve kocanın birbirini yıkamaları mevzûunda ictihad farkları vardır.
Kadının kocasını yıkamasının caiz olduğu ittifakla kabul edilmiştir. Hz. Âişe'nin "Geçmişi geri getirmek mümkün olsaydı Hz. Peygamber'i (sav) ancak zevceleri yıkardı" dediği rivâyet edilmiştir.
Kocanın karısını yıkamasını Hanefîler caiz görmezler. Karı vefat edince, kocanın iddeti olmadığı için evliliğin sona erdiğini, karısının, yabancı olduğunu ve koca tarafından yıkanamayacağını ileri sürerler.
Müctehidlerin çoğu (Cumhûr) kocanın da ölmüş karısını yıkayabileceği hükmünü benimsemişlerdir. Cumhûr'un delili Hz. Ali'nin Hz. Fâtıma'yı yıkamış olması ve Hz. Peygamber'in (sav) Âişe'ye "Benden önce ölürsen seni ben yıkar ve kefenlerim" buyurmasıdır.79
d) Ölüyü kefenlemek farz-ı kifâyedir. Kefen erkek için üç, kadın için beş parçadır. Bez ne çok pahalı ne de çok âdi olacaktır. Beyaz olması şart değildir. Yokluk halinde ne kadar bulunursa o kullanılır.
Uhud günü Mus'ab b. Umeyr (ra) katledilmişti. Kefenlemek için eski bir hırkadan başkasını bulamadılar; onu da başına örtseler ayakları, ayaklarına örtseler başı açıkta kalıyordu. Durumu Hz. Peygamber'e (sav) arzettiler. "Baş tarafını örtün, ayaklarını da otla kapatın" buyurdu.80
e) Gusûl ve defin masrafı gibi kefen de ölünün malından yapılır. Ölünün bir şeyi yoksa sağlığında nafakası üzerine düşen yakını masrafı öder. Böyle birisi yoksa beytü'l-maldan ödenir. Beytü'l-malda da birşey yoksa diğer müslümanlar techiz masrafı ile mükelleftirler.
f) Kefeni önceden hazırlamak caizdir. Rasûlullâh'ın (sav) hayatında bunu yapanlar olmuş ve tasvib edilmişlerdir.81
g) Yıkanırken yere dökülen su, hâsıl olan çamur, su ısıtırken kullanılan yakacak artıklarıyla alâkalı hiçbir sünnet yoktur.
5. Borçlarını Ödemek:
Ölünün borcu varsa ödenmeden Rasûlullah (sav) namazını kılmazdı ve şöyle buyururdu: "Mü'minin ruhu (nefsi), ödeninceye kadar borcuna takılıp kalmaktadır." (Tirmizî, Ahmed, İbn Mâce).
Ölünün borcu, varsa malından ödenir. Malı yoksa bazı müctehidlere göre beytü'l-maldan ödenir. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir mü'min yoktur ki ben ona dünya ve âhirette kendinden daha yakın olmayayım. -İstersen "Peygamber mü'minlere kendilerinden daha yakındır" âyetini oku-82 Hangi mü'min ölür de mal bırakırsa bu vârislerine aittir. Her kim de borç veya bakılacak çoluk-çocuk bırakırsa bana gelsin; ben onun yakınıyım, velisiyim." (Buhârî)
Ödemek niyetinde olduğu halde imkânsızlıklar yüzünden borcunu ödeyemeden ölen kimsenin bu borcunu, Allah'ın ödeyeceğini ifade eden sahih hadîsler mevcuttur.
Netice olarak ölünün borçlarını bir an önce -namazdan önce- ödemek sünnettir.83
6. Namaz:
Bütün mezheblerin ittifak ettikleri bir nokta da müslümanların, ölüleri üzerine "cenaze namazı" kılmalarının farz-ı kifâye olduğudur. Bu hükmün mesnedlerinden birini nakledelim:
Ebû Hureyre rivâyet ediyor: Hz. Peygamber (sav) borçlu bir müslümanın cenazesi getirilince, "borcu için birşey bıraktı mı?" diye sorar, eğer yeteri kadar bıraktığı söylenirse namazını bizzat kıldırır, yoksa müslümanlara "kardeşinizin namazını kılın" buyururdu. (Buhârî, Müslim).
İbn Kayyim borcu ödenemeyen ölünün namazını niçin bizzat Rasûlullâh'ın (sav) kıldırmadığını şöyle açıklıyor: "Rasûlullah'ın (sav) bir kimse üzerine namaz kılması, gereğini hâsıl eden, istediğini alan bir şefaat mahiyetindedir; halbuki borçlu borcuna karşı rehin vaziyetindedir."84
Yukarıda işaret edildiği üzere fetihler sonu beytü'l-mal zenginleşince bu gibilerin borcunu Hz.Peygamber (sav) oradan ödemiş ve namazlarını kılmıştır.
Allah'a ibâdet ve ölüye dua niyetiyle kılınan bu namazın farzı kifâye olduğunda ittifâk edilmekle beraber bazı noktalarda ictihad ve anlayış farkları vardır.
a) Şartları:
Bu da bir namaz olduğu için tahâret, kıbleye yönelmek, avret yerlerini örtmek gibi şartlar cenaze namazında da aranır. Bu namazın farkı vakit şartında ortaya çıkar. Hanefî ve şafiîlere göre "namaz kılmak memnû ve mekrûh olan vakitler" de dahil olmak üzere cenaze ne zaman hazır olursa namazı kılınır.
Bazı müctehidler güneş doğarken, zeval vakti ve batarken kılmak mekrûhtur demişlerdir.
b) El Kaldırmak:
Hadîsler ve tatbikatın desteklediği görüşe göre el yalnız ilk tekbirde kaldırılır.85
c) Fâtiha Okumak:
Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel bu mevzudaki hadîslere dayanarak cenaze namazında ilk tekbirden sonra Fâtiha okunması gerekir demişlerdir.
Ebû Hânife, Sevrî gibi müctehidlere göre ise bu namaz Allah'a övgü, Rasûlü'ne (sav) salâvat ve ölüye duâdan ibarettir, Fâtiha okumak gerekmez, ancak duâ niyetiyle okunabilir.
Hadîsler birinci görüşü desteklemektedir.86
d) Namazı Kılınanlar ve Kılınmayanlar:
Erkek kadın müslümanların, canlı doğup ölmüş çocukların namazı kılınır. Şehid üzerinde çeşitli görüşler vardır; Hanefîlere göre namaz kılınır. Canlı olarak doğup ölen çocuklar yıkanır ve namazları kılınır. İdama mahkûm olanların namazı kılınır. İslâm müctehidlerinin cumhuruna göre müslüman olduğu bilinen hâin, âsi, şâkî her nevi ölünün namazı kılınır.87
Hanefî fukahası şunları istisna etmiş ve namazlarının kılınmayacağını ifade etmişlerdir:
aa) Devlete başkaldırıp savaşırken ölen asiler (bugât),
ab) Haksız olduğu halde kabilecilik gayretiyle kavgaya karışıp ölenler,
ac) Yol kesip, şehir basıp soygunculuk yapan eşkiyâ,
ad) Ana veya babasından birini öldürenler.
İlk üçü kavga ve savaşta iken ölürse, sonuncusu da kısasen öldürülürse namazları kılınmaz.88