8. Musâllâdan Kabre:
Cenaze namazı kılındıktan sonra onu kabre kadar taşımak vazifesi vardır. Bir de taşımaya iştirak etmeyenlerin cenazeyi görünce ayağa kalkıp kalkmamaları mevzûu münakâşa edilmiştir. Önce hadîsleri görelim:
a) Daha önce tercemesini verdiğimiz bir hadîste müslümanların birbiri üzerindeki haklarından birinin de cenazeyi taşımak ve defnetmek (ittiba) olduğunu görmüştük.
b) Ebû Hureyre'nin rivâyet ettiğine göre Rasûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: "Namaz kılınıncaya kadar cenazenin yanında bulunana bir kırât; defnedilinceye kadar hazır bulunana iki kırât ecir vardır." İki kırât nedir? diye sorulunca "iki büyük dağ gibidir" buyurdular.97
İbn Kudâme cenazeye iştirâk ve ittibânın üç derecesi olduğunu, bunların birincisini yapanın da vazifesini yapmış bulunacağını, ancak üçüncüsüne kadar devamın daha ecirli olduğunu hadîslere istinaden tesbit eylemiştir. Buna göre:
Birincisi: Namaz kılıp ayrılmaktır.
İkincisi: Defnedilinceye kadar hizmetlere katılmaktır.
Üçüncüsü: Definden sonra da kabrin başında bir müddet bekleyip duâ ve istiğfar ile meşgul olmaktır.98
Cenazeyi kabre götürenlerin ölümü, âhireti ve Allah'ı düşünmeleri, sükûneti muhafaza etmeleri, dünyevî meseleleri konuşmamaları, gülmemeleri bu vazifenin adabı cümlesindendir.99
Cenazenin dört tarafından 40 adım taşımak menduptur.
Bu esnada bağırıp çağırmak, sesli olarak tekbir getirmek ve zikir yapmak, çalgı ve çelenk bid'attır, menedilmiştir. Cenaze kabre indirilinceye kadar -bazı müctehidlere göre omuzlardan yere indirilinceye kadar- oturmak mekrûhtur.100
Cenazeyi görünce ayağa kalkma meselesine gelince:
Sahih hadîslere göre Nebiyy-i Ekrem'in (sav) cenaze görünce ayağa kalktığı, etrafındakilere de kalkın dediği rivayet edilmiş; hatta bir defasında "bu yahudi ölüsüdür" demişler; "O da bir şahıs (veya hayat) değil midir?" cevabını vermiştir.101
Gene sahih hadîslerde Peygamber Efendimiz'in (sav) kalkmayı terkettiği rivâyet edilmiştir.
Bu karşılıklı rivâyetleri değerlendiren müctehidlerden bir kısmı "kalkmak önce mendûp iken sonra neshedilmiştir, cenazeye kalkılmaz" demişlerdir. Ebû Hanife böyle diyenler arasındadır. Bazıları kalkmak veya kalkmamak serbesttir demiş, bazıları da kalkmak daha iyidir. Hz. Peygamber'in (sav) oturması sadece bunun caiz olduğunu bildirmek içindir demişlerdir. Nevevî, İbn Hazm, Ebû İshâk eş-Şirâzî, kalkmayı tercih edenler arasındadır.
Kalkmanın meşrû olduğunu fakat zarurî olmadığını söylemek mümkündür.102
İhtiyaç olunca cenazeyi vasıta ile taşımak tecviz edilmiştir.103
9. Defin:
Derince ve uygun boyda açılan kabre cenazeyi gömmek farz-ı kifâyedir. Cenazeyi taşıyanlar gibi kabre indirenlerin de:
"Bismillâhi ve alâ milleti-Rasûlillâh" demeleri müstehabdır.
Cumhûra göre gündüz gibi gece de defin caizdir. Hz. Peygamber'in (sav) gece defnettiği vâki olmuş ayrıca Hz. Fâtıma, Ebû Bekir, Osman, Âişe, İbn Mes'ud gibi sahâbiler gece defnedilmişlerdir.104
10. Kabir:
Kabrin dış şekli üzerinde titizlikle durulmuş, bununla alâkalı yasaklar konmuştur. Buhârî'deki bir rivâyetten anlaşıldığına göre bunun tek sebebi tevhidi (yalnız Allah'a ibâdet esasını) korumaktır. Hz. Aişe, Rasûlullâh'ın (sav) son hastalığında şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: Allah yahudi ve hıristiyanlara lânet etsin ki Peygamberlerinin kabrini mâbed haline getirdiler. Hz. Âişe diyor ki, "Eğer bundan korkulmasaydı Hz. Peygamber'in (sav) kabri dışardan belli olacak şekilde yapılacaktı.105
İslâm müctehidleri ve fukahâsı kabirlerin kireç ve benzeri ile yapılmasının, kendi toprağına toprak ilâve edilerek yükseltilmesinin, üzerine kubbeli bina yapılmasının, taşına övücü veya kaderden şikâyet edici sözler yazılmasının memnû olduğunda ittifak etmiş, çoğu bunların haram olduğu neticesine varmışlardır. Bütün bunları nehyeden sahih hadîsler mevcuttur.
Buna mukabil kabrin yerden bir-iki karış yükselmesi, şeklinin deve hörgücü gibi olması, ker***le yapılması tecviz edilmişir. İmam Şâfiî ise kabrin üstünün kemerli değil, düz olmasını tercih eylemiştir.106
Okuduklarımızdan bizde hasıl olan kanâate göre bu meseleye iki cihetten bakılmalıdır:
a) Tevhidi Korumak Bakımından:
Umumî kültürü ve dinî bilgisi zayıf kişilerin aklını çeler, ma'bedle mezarı birbirine karıştırmalarına, mezarda yatanın fevka'l-beşer bir varlık olduğuna inanmalarına sebep olur korkusuyla kabirlerin mescid gibi yapılması ve mescid haline getirilmesi şiddetle yasak edilmiş, kireç, mermer, taş ve benzeri ile yapılması da aynı sebeple menedilmiştir.