EL-HASÎB
Bu ism-i şerif ‘Alîm, Habîr ve Hafîz’ isimleriyle yakından ilgilidir. İnsanı yaratan Allah, elbette onun her şeyini, her fikrini, her inancını, her niyetini yakînen bilir. Allah’ın bildiği, haberdar olduğu ve hıfzettiği bu gibi hal ve hareketlerden, insanın cüz’î iradesine bırakılan ve hakkında emir ve yasak bulunanlar, ahirette Hasîb isminin tecellisiyle, muhasebeye konu olacaklar ve insan, bütün bunlardan hesaba çekilecektir.
Hesap sormak, ‘bilmekten, haberdar olmaktan ve hıfzetmekten’ farklıdır. Bundan dolayı, Hasîb ismi, Alîm, Habîrve Hafîz isimlerinden ayrıdır ve müstakil bir isimdir.
Nur Külliyatından bir ikaz cümlesi:
“İnsan bu keramete, bu şerefe nâil olduğu halde, kendisini başıboş ve gayr-ı mes’ul zannetmesin. Onun da divan-ı muhasebatta pek karışık hesabları vardır. Ondan kurtulduktan sonra, müstehak olduğu yere gidecektir.”(Mesnevî-i Nuriye)
Hasîb isminin bir başka mânâsı da ‘kâfi gelen, yeten’şeklindedir.
“Hasbiyallahu lâ ilâhe illa hu,” yani “Allah bana yeter, O’ndan başka ilâh yoktur.” (Tövbe, 9/129) âyet-i kerîmesi, Hasîb isminin insan kalbindeki kâmil tecellisini bize haber vermektedir. “Allah bana yeter”cümlesi bir hükümdür, “O’ndan başka ilâh yoktur” cümlesi ise bu hükmün delilidir.
Bütün mü’minler, ‘Hasbünallah’yani ‘Allah bize yeter’ derler. Çünkü O’nu, “her şeyin dizgini elinde, herşeyin hazinesi yanında, herşeyin yanında nâzır, her mekânda hazır, mekândan münezzeh, aczden müberra, kusurdan mukaddes, nakstan mualla bir Kadîr-i Zülcelâl, bir Rahîm-i Zülcemâl, bir Hakîm-i Zülkemâl” (Nur Külliyatı'ndan, Sözler) olarak tanırlar ve böylece iman ederler.
Kulun bu isimden alacağı ders, ölümle birlikte hesap döneminin başlayacağını, kabir âleminde sorguya çekileceğini, kıyamet ve haşir safhalarından sonra her amelinden en ince teferruatına kadar hesap vereceğini bilmesi ve ömrünü ona göre tanzim etmesidir. Bu kısa dünya dönemine aldanmaması, ana rahminde olduğu gibi kabir âleminde ve daha sonrasında kimseden bir yardım görmeyip, ancak Allah’a sığınacağını bilerek, bu dünya hayatında da“Allah bana kâfidir” deyip, teslim ve tevekkül dairesinde yaşamaya çalışmasıdır.
“Kulların yaptıklarını muhasebeye tâbi tutan.”
“Amellerin karşılığını verme hususunda kâfi olan.”
“Onlar (peygamberler) Allah’ın gönderdiklerini tebliğ edenler, O’ndan korkanlar ve Allah’tan başka hiç kimseden korkmayanlardır. Hasîb olarak Allah yeter.”( Ahzâb33/, 39)
“Amellerin karşılığını verme hususunda kâfi olan.”
“Onlar (peygamberler) Allah’ın gönderdiklerini tebliğ edenler, O’ndan korkanlar ve Allah’tan başka hiç kimseden korkmayanlardır. Hasîb olarak Allah yeter.”( Ahzâb33/, 39)
Bu ism-i şerif ‘Alîm, Habîr ve Hafîz’ isimleriyle yakından ilgilidir. İnsanı yaratan Allah, elbette onun her şeyini, her fikrini, her inancını, her niyetini yakînen bilir. Allah’ın bildiği, haberdar olduğu ve hıfzettiği bu gibi hal ve hareketlerden, insanın cüz’î iradesine bırakılan ve hakkında emir ve yasak bulunanlar, ahirette Hasîb isminin tecellisiyle, muhasebeye konu olacaklar ve insan, bütün bunlardan hesaba çekilecektir.
Hesap sormak, ‘bilmekten, haberdar olmaktan ve hıfzetmekten’ farklıdır. Bundan dolayı, Hasîb ismi, Alîm, Habîrve Hafîz isimlerinden ayrıdır ve müstakil bir isimdir.
Nur Külliyatından bir ikaz cümlesi:
“İnsan bu keramete, bu şerefe nâil olduğu halde, kendisini başıboş ve gayr-ı mes’ul zannetmesin. Onun da divan-ı muhasebatta pek karışık hesabları vardır. Ondan kurtulduktan sonra, müstehak olduğu yere gidecektir.”(Mesnevî-i Nuriye)
Hasîb isminin bir başka mânâsı da ‘kâfi gelen, yeten’şeklindedir.
“Hasbiyallahu lâ ilâhe illa hu,” yani “Allah bana yeter, O’ndan başka ilâh yoktur.” (Tövbe, 9/129) âyet-i kerîmesi, Hasîb isminin insan kalbindeki kâmil tecellisini bize haber vermektedir. “Allah bana yeter”cümlesi bir hükümdür, “O’ndan başka ilâh yoktur” cümlesi ise bu hükmün delilidir.
Bütün mü’minler, ‘Hasbünallah’yani ‘Allah bize yeter’ derler. Çünkü O’nu, “her şeyin dizgini elinde, herşeyin hazinesi yanında, herşeyin yanında nâzır, her mekânda hazır, mekândan münezzeh, aczden müberra, kusurdan mukaddes, nakstan mualla bir Kadîr-i Zülcelâl, bir Rahîm-i Zülcemâl, bir Hakîm-i Zülkemâl” (Nur Külliyatı'ndan, Sözler) olarak tanırlar ve böylece iman ederler.
Kulun bu isimden alacağı ders, ölümle birlikte hesap döneminin başlayacağını, kabir âleminde sorguya çekileceğini, kıyamet ve haşir safhalarından sonra her amelinden en ince teferruatına kadar hesap vereceğini bilmesi ve ömrünü ona göre tanzim etmesidir. Bu kısa dünya dönemine aldanmaması, ana rahminde olduğu gibi kabir âleminde ve daha sonrasında kimseden bir yardım görmeyip, ancak Allah’a sığınacağını bilerek, bu dünya hayatında da“Allah bana kâfidir” deyip, teslim ve tevekkül dairesinde yaşamaya çalışmasıdır.
Sorularla İslamiyet