müdavim
Üye Sorumlusu
EMPATİ
Hayatımızın her günü farklı şeyler için şikayetlerimiz olur.^NEDEN^ diye başlayan bir çok cümle kurabiliriz belki. Bu cümleler içerisinde en çok kullandıklarımızdan birisi de 'Neden kimse beni anlamıyor?' olur çoğu zaman . Çok zordur anlaşılmamak ya da 'ben seni çok iyi anlıyorum' diyen birisinden beklenilen davranışları görememek. Ama anlaşılmamaktan daha zor olan bir şey vardır hayatta. Karşımızdakini anlayamamak... Kendimizi onun yerine koyamamak...Yani empati kuramamak...
Empatiyle ilgili günümüze kadar bir çok tanım süregelmiştir. Carl ROGERS şöyle anlamlandırmıştır 'empatiyi' 'Empati, bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak , o kişinin duygularını, düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecidir.' Bu bağlamda empatinin özünü insanlar söylemeden, onların hislerini anlayabilmek oluşturur. Olaylara tamamen farklı bir pencereden bakmak ve bunu yaparken de ben olarak düşünmekten sıyrılıp, tamamen karşımızdaki kişinin gözlerinden görebilmek olayları oldukça zordur belki. Ama olayı kendimiz için düşündüğümüzde, yani bizle empati kurulduğunda, anlaşıldığımızı ve kendimize önem verildiğini hissettiğimizde , bunu diğer insanlar için yapmak en azından bunun için çaba sarf etmek çokta zor olmıycaktır.
Empati kurabilmek bir çok yenilik de getiricektir bizlere. Ne zaman ki ben-merkezcilikten kurtulup , başkaları açısından görebilmeye başlıyorsak olayları , hayatı ; o zaman çevremizle olan iletişimimizi de yüksek bir düzeye ulaştırabiliriz.
İnternette yayımlanan Judie PAXTON ın yazmış olduğu kısa bir öykü de empatinin önemini gösteriyor bizlere....
Ortaokuldayken sınıf arkadaşlarımdan birisiyle ciddi bir tartışmaya girdim. Onun haksız olduğundan , kendiminse haklı olduğundan emindim.
Öğretmenimiz bize çok iyi bir ders vermeye karar verdi. Bizi bütün sınıfın önüne çıkardı ve onu masanın bir tarafına, beni de diğer tarafına yerleştirdi. Masanın tam ortasında yuvarlak , siyah renkli bir nesne vardı. O çocuğa nesnenin rengini sordu. Çocuk 'beyaz' diye yanıtladı. Söylediğine inanamadım , çünkü nesne siyahtı. Yeniden tartışmaya başladık ; bu kez de nesnenin rengi hakkında.
Öğretmen bu kez beni çocuğun yerine , onu da benim yerime geçirdi. Ve bu kez bana nesnenin rengini sordu. 'Beyaz' yanıtını vermek zorundaydım , çünkü belliki nesnenin bir tarafı beyaz , diğer tarafı ise siyahtı.
Öğretmenimiz o gün bana çok güzel bir ders verdi. Karşımdaki kişinin bakış açısını anlamam için , kendimi onun yerine koymam gerekiyordu.... ^