Konuya cevap cer

ben demiyorum :)) lutfen relax

 

ve devami

 

 

Aslında bu metoda karşı çıkarken, aynı tezi savunuyoruz. Ancak bizim ibarelerimiz biraz daha iğneleyici. Tek fark bu! Yoksa özde aynı söylemleri dile getiriyoruz.


ÜÇ MESELE: EZBER, TAKLİT VE TECDİT


Bir kaç noktayı izah etmekte yarar var:


* Ezbere karşı değilim, ezberciliğe karşıyım. Aynen mezhebe değil de mezhepçiliğe karşı olmam, tarikate değik tarikatçiliğe karşı olmam gibi... Tam aksine, günümüzdeki ezber -bana göre- hiç yeterli değil. İlim talebelerine mümkünse hafızlık öncelikli, Buhari, Müslim vb temel eserlerin ezberletilmesinden yanayım. Karşı olduğum; boz ezber!


* Her metodun bir dönemi vardır. O metod o dönem içinde ve o şartlar altında faydalıdır. Başka şartlar ve dönem içinde sadece zararlıdır. Bu aynen bir hastalık ilacının başka bir hastalık için kullanılmasıdır.


Hâlâ Osmanlı dönemini yaşayanlara şunu söylerim: Uyanın bre gafiller! Osmanlı yıkılalı bir asır oluyor! Artık yeni dünyada yaşıyoruz. Bu dünyanın şartlarını göz önünde tutarak bu zamana uygun metod üretmeliyiz. Şu eskiyi kutsamayı da iş yapmış saymaktan artık vaz geçmeliyiz.


* Büyük Selçuklu Devleti, Türklerin kurduğu en güzel ve örnek bir devlettir. Bana soararsanız, Osmanlı onun ancak çocuğu değil torunu olabilir veya çocuğu olabilir en fazla. Anadolu Selçuklu ise olsa olsa onun üvey torununun torunu...


O zamanki sistemde eğitim dili zaten arapça olduğundan bu tür dersler faydalı olabilir. Ama şimdi öyle mi ya?


* Günümüzdeki metodlarla en iyi yakalanabilecek seviye, yarım yamalak metinleri (eski arapça eserleri) anlamaktır. O da sözlük yardımıyla... Bundan daha iyisi olamaz. Zaten yok da...


Sahi siz hiç o medreselerden çıkıp -ek destek almadan- arapça eser yazabilmiş birisini gördünüz mü? Göremezsiniz de... Bediuzzaman'ın alt yapısını tam bilmiyorum ama o şaz birisi... Yani sıradan birisi değil. Ondan Allah vergisi özel bir yetenek var. Kimse kendini onunla kıyaslamaya kalkamsın tabii...


 

Demircilik yerinde, marangozluk marangozhanede, ticaret ticarethanede öğrenilir de arapça nasıl oluyor da medresede öğreniliyor?


Ticaret fakultesini bitirmiş bir genç, devam edip o dalda prof olsa, elini bir kez olsun ticarete sokmamışsa, bilin ki ilk ticaretinde büyük bir hüsrana uğrayacaktır. Demircilik veya marangozlukta prof olmuş birisi eline daha önce çekiş almamışsa, prof olduktan sonra "bize şöyle bir kasa yap" desen çekici bir eline bir çiviye vururken görürsün. En basit işçinin yaptığını beceremez.


Medrese öğrenilen emsile arapçası bundan daha kötüdür. O kadar ki, oralardan mezun olmuş ve askerden dönüşte hocalığa başlayacak olan bir kardeşe dedim ki; "ben seni emsileden imtihan etsem, sınıfta kalırsın. çünkü ezberci mantıkla öğrendiğiniz için aslında ne öğrendiğinizi de bilmiyorsunuz." "O kadar da değil hocam, istediğini sor" dedi. "Esmi' bihim ve ebsır" ne demek dedim. Üstelik bir ayet. Bilemedi. İki gün süre verdim. İki gün sonra çıkaramadığını söyledi... Sonunda da itiraf etti.


 

 

KLASİK ARAPÇA NEREYE?


Pazar günü Selman Okumuş'un babası ile tanıştık ve camii odasında uzun bir sohbet yaptık. İkindi namazından ta akşam namazına kadar.


Kendisi de klasik arapça eğitimi veren bir vakfın organizatörlüğünü yürütüyormuş. İlahiyat okuyan gençlere klasik arapça öğretiyorlarmış. Klasik arapça eğitim metodunu eleştirmem biraz kendisine dokundu. İlk başta kabullen(e)medi. Bir kaç örnekle tezimizi pekiştirince sanırım kabullendi.


Mesela Binâ okuyan birisi 35 bâb ezberler. Bu bablar arapçada %20 bile kullanılmaz. Belki %10. Ama öğretilirken sanki tüm bablar %100 kullanılıyormuş havası verilir.


Buna burada aynı örnekleri vermek istiyorum. Mesela:


Sülasilere bir harf ziyade ile if'âl ve müfâale bâbları elde edilir. Birincisi ettirgenlik, ikincisi ise isteş (karşılıklı yapma) kipi olarak belletilir. Buna bir örnek verirsek:

Kesera: kırmak demek, sülasi (yani üç harfli, ke-se-ra)

Eksera: Kırdırmak (yani birisine yaptırmak)

Kâsera: Kırışmak (yani beraber kırmak)

Mantık bu!

Çünkü Türkçe mantığına göre uygun.

Ama arapçaya göre asla değil!

Şimdi değişik örnekler üzerinde çalışalım:

nefeqa: delmek, tünel açmak

nâfeqa: ?

enfeqa: ?

Üstteki mantığa göre: a)beraber delik (tünel) açmak b) birisine delik (tünel) açtırmak.

Hiç de öyle değil! Ya?

a) münafık olmak

b) infak etmek, harcamak

İlki münafıkların işi, sonucu cehennem ateşi,

Diğeri mümin işi, sonucu cennete sokar

alintidir



 



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst