İlim-irfan
Well-known member
Bana neden kızdıklarını bilmiyorum; ama benim nelere kızdığımı çok iyi biliyorum…
- Gelene ağam gidene paşam diyenlere;
- Güce ve paraya tapanlara;
- Şöhret ve servet ikilisinden gayri değer tanımayanlara;
- Bir mum yakacaklarına, sürekli karanlıktan şikâyet edenlere;
- Normal zamanda esip savururken, iş zora girdiğinde ortada gözükmeyenlere;
- Sürekli güçten yana eğilenlere;
- Hayatta var olan güzellikleri ıskalayıp “Her yer karanlık” şarkıları söyleyenlere;
- Sürekli olarak bardağın boş, ya da dolu tarafını gösterme kolaycılığına kaçıp analiz yapmaya üşenenlere;
- Hiçbir birikimleri olmadığı halde, allame-i cihan takılanlara;
- Eski gazetesinde “yandaş”, yeni gazetesinde “amansız muhalif” takılanlara;
- Evde sert, toplumda “mülayim” görünenlere;
- Yazılarında “kadına şiddet”i yerin dibine batırırken, özel hayatlarında karısına ve çocuklarına şiddet uygulayanlara;
- Millete ahlâk dersi veren ahlâksızlara;
- Spordan başka şeye kafası basmayanlara;
- Gazetede sadece magazin sayfası okuyanlara;
- Evlerinde doğru düzgün kitap bulundurmayanlara;
- Başörtüsü yasağına verip veriştirdikleri halde şirketlerinde başörtülüye yer vermeyenlere ve bunu “durum gereği” gibi gösterenlere;
- Lüks içinde yaşayanları eleştire eleştire lüks hayat yaşayanlara;
- Başörtüsünü bir “statü göstergesi” ve “imtiyaz” gibi takanlara;
- Açılıp saçılmayı “modernlik” sayanlara ve böyle takdim etmeye kalkışanlara;
- Dini siyasete ve ticarete âlet edenlere;
- Ülkemizde milyonlarca aç ve evsiz-barksız Müslüman yaşarken, onuncu kez umreye ve bir yolunu bulup bilmem kaçıncı kez hacca gidenlere…
- Gecelerini gece kulüplerinde heba edenlere;
- Gazetecilerin yoğun olarak bulunduğu eğlence mekânlarına gidip fotoğraf çekilirken yüzlerini kapatmaya çalışanlara;
- Devleti hortumladıktan sonra, “vatan-millet” nutku atanlara;
- Hangi partiden ihale almışlarsa, o partinin borazanını öttürenlere;
- Kendi fikrini söylemek yerine, başkasının fikrini çürütmeye çalışanlara;
- Her fırsatta “Laik Türkiye”, ya da “Müslüman Türkiye” diye geveleyenlere;
- Arabalarının arka camına “Atam izindeyiz”, veya “Huzur İslâmda” gibi çıkartmalar yapıştıranlara;
- Herkese “dayı”, “amca”, “abla”, “baba” diye hitap edenlere;
- Beşe mal ettiğini yirmibeşe satanlara;
- Hesap vermeye sıra gelince “Atatürkçüyüm”, yahut “Müslümanım” diyerek hesap vermekten kaçınanlara;
- Olur olmaz yerlere bayrak asıp bayrağın simgesel özelliğini hafifletenlere;
- Her olgunun altında “irtica” arayanlara;
- Milletin vermediğini almak için cuntalar kurup darbe planları yapanlara;
- İnançlarının mahiyetini anlama sadedinde tek kitap bile okumayanlara;
- “İlahi Kitap” diye yücelttiği Kur’an-ı Kerim’in ne dediğini ömür boyu merak etmeyenlere;
- Trafikte zikzak yaparak yüzlerce kişinin hakkını gasp edenlere;
- Sinyal vermeyi “acemilik” gibi görenlere;
- “Memlekette iş yok” diye dolanırken bulduğu işleri beğenmeyenlere;
- Çalıştığı her anın ücretini aldığı halde, “Memlekete şu kadar yıl hizmetim var” diyerek “ücret”le “hizmet”i karıştıranlara;
- Herkesin gördüğü ürününü bağıra-çığıra satmaya çalışanlara;
- Rüşvetten yakına yakına rüşvet verenlere… Sonra da “Memlekette rüşvetsiz iş görülmüyor ki, ne yapayım” diye kendini savunanlara;
- Çöpe atılması gereken şeyleri sokağa atanlara;
- Pahalılık nutku ata ata, malını on misli fiyata satanlara;
- Kendinden ve kendi menfaatinden başka bir şeyi umursamayanlara;
- Kendi ayakları üzerinde durmak varken, sürekli birilerine dayanarak yaşayanlara;
- Doktor görünce hastalıklarını, avukat görünce mahkemelerini hatırlayanlara;
- Hakketmediğini almaya çalışanlara;
- Hem “bozuk düzen”den yakınıp hem de düzeni bozmaya çalışanlara;
- “Lider iyi çevresi kötü” diyerek “lider”e toz kondurmayanlara;
- Her sınır ötesi harekattan sonra “sildik-süpürdük” diye haber yapanlara;
- Cuntalar bir biri arkasından sökün ettikçe, “Sivil darbeden ne haber” diye sırıtanlara, sivillerin seçimle gelip seçimle gittiğine aldırmayanlara;
- Yeraltından ve denizden askeri mühimmat çıktıkça, her şey normalmiş gibi davrananlara;
Çok kızıyorum!
Yavuz Bahadıroğlu - Vakit
17/02/2010
- Gelene ağam gidene paşam diyenlere;
- Güce ve paraya tapanlara;
- Şöhret ve servet ikilisinden gayri değer tanımayanlara;
- Bir mum yakacaklarına, sürekli karanlıktan şikâyet edenlere;
- Normal zamanda esip savururken, iş zora girdiğinde ortada gözükmeyenlere;
- Sürekli güçten yana eğilenlere;
- Hayatta var olan güzellikleri ıskalayıp “Her yer karanlık” şarkıları söyleyenlere;
- Sürekli olarak bardağın boş, ya da dolu tarafını gösterme kolaycılığına kaçıp analiz yapmaya üşenenlere;
- Hiçbir birikimleri olmadığı halde, allame-i cihan takılanlara;
- Eski gazetesinde “yandaş”, yeni gazetesinde “amansız muhalif” takılanlara;
- Evde sert, toplumda “mülayim” görünenlere;
- Yazılarında “kadına şiddet”i yerin dibine batırırken, özel hayatlarında karısına ve çocuklarına şiddet uygulayanlara;
- Millete ahlâk dersi veren ahlâksızlara;
- Spordan başka şeye kafası basmayanlara;
- Gazetede sadece magazin sayfası okuyanlara;
- Evlerinde doğru düzgün kitap bulundurmayanlara;
- Başörtüsü yasağına verip veriştirdikleri halde şirketlerinde başörtülüye yer vermeyenlere ve bunu “durum gereği” gibi gösterenlere;
- Lüks içinde yaşayanları eleştire eleştire lüks hayat yaşayanlara;
- Başörtüsünü bir “statü göstergesi” ve “imtiyaz” gibi takanlara;
- Açılıp saçılmayı “modernlik” sayanlara ve böyle takdim etmeye kalkışanlara;
- Dini siyasete ve ticarete âlet edenlere;
- Ülkemizde milyonlarca aç ve evsiz-barksız Müslüman yaşarken, onuncu kez umreye ve bir yolunu bulup bilmem kaçıncı kez hacca gidenlere…
- Gecelerini gece kulüplerinde heba edenlere;
- Gazetecilerin yoğun olarak bulunduğu eğlence mekânlarına gidip fotoğraf çekilirken yüzlerini kapatmaya çalışanlara;
- Devleti hortumladıktan sonra, “vatan-millet” nutku atanlara;
- Hangi partiden ihale almışlarsa, o partinin borazanını öttürenlere;
- Kendi fikrini söylemek yerine, başkasının fikrini çürütmeye çalışanlara;
- Her fırsatta “Laik Türkiye”, ya da “Müslüman Türkiye” diye geveleyenlere;
- Arabalarının arka camına “Atam izindeyiz”, veya “Huzur İslâmda” gibi çıkartmalar yapıştıranlara;
- Herkese “dayı”, “amca”, “abla”, “baba” diye hitap edenlere;
- Beşe mal ettiğini yirmibeşe satanlara;
- Hesap vermeye sıra gelince “Atatürkçüyüm”, yahut “Müslümanım” diyerek hesap vermekten kaçınanlara;
- Olur olmaz yerlere bayrak asıp bayrağın simgesel özelliğini hafifletenlere;
- Her olgunun altında “irtica” arayanlara;
- Milletin vermediğini almak için cuntalar kurup darbe planları yapanlara;
- İnançlarının mahiyetini anlama sadedinde tek kitap bile okumayanlara;
- “İlahi Kitap” diye yücelttiği Kur’an-ı Kerim’in ne dediğini ömür boyu merak etmeyenlere;
- Trafikte zikzak yaparak yüzlerce kişinin hakkını gasp edenlere;
- Sinyal vermeyi “acemilik” gibi görenlere;
- “Memlekette iş yok” diye dolanırken bulduğu işleri beğenmeyenlere;
- Çalıştığı her anın ücretini aldığı halde, “Memlekete şu kadar yıl hizmetim var” diyerek “ücret”le “hizmet”i karıştıranlara;
- Herkesin gördüğü ürününü bağıra-çığıra satmaya çalışanlara;
- Rüşvetten yakına yakına rüşvet verenlere… Sonra da “Memlekette rüşvetsiz iş görülmüyor ki, ne yapayım” diye kendini savunanlara;
- Çöpe atılması gereken şeyleri sokağa atanlara;
- Pahalılık nutku ata ata, malını on misli fiyata satanlara;
- Kendinden ve kendi menfaatinden başka bir şeyi umursamayanlara;
- Kendi ayakları üzerinde durmak varken, sürekli birilerine dayanarak yaşayanlara;
- Doktor görünce hastalıklarını, avukat görünce mahkemelerini hatırlayanlara;
- Hakketmediğini almaya çalışanlara;
- Hem “bozuk düzen”den yakınıp hem de düzeni bozmaya çalışanlara;
- “Lider iyi çevresi kötü” diyerek “lider”e toz kondurmayanlara;
- Her sınır ötesi harekattan sonra “sildik-süpürdük” diye haber yapanlara;
- Cuntalar bir biri arkasından sökün ettikçe, “Sivil darbeden ne haber” diye sırıtanlara, sivillerin seçimle gelip seçimle gittiğine aldırmayanlara;
- Yeraltından ve denizden askeri mühimmat çıktıkça, her şey normalmiş gibi davrananlara;
Çok kızıyorum!
Yavuz Bahadıroğlu - Vakit
17/02/2010