EŞ-ŞEHÎD
Şehîd, kelime mânâsıyla, ‘en ileri derecede şahit,’ ‘en büyük şahit’ mânâsına gelir. Elbette Allah’ın şahitliği mahlukatın şahitliğine benzemez. Çünkü kullar, başkası tarafından yapılan bir işe, dışardan nazar eder ve böylece o hadisenin şahidi olurlar. Allah ise o hadisenin bütün safhalarını bizzat yaratandır.
Hayır ve şerrin Allah’tan olduğu, imanın bir rüknüdür. Yani, bir iş, hayır olsun, şer olsun onu ancak Allah yaratır. Zira, O’ndan başka yaratıcı yoktur.
Güzel bir cümleyi dudaklardan döken O olduğu gibi, kötü sözü de ağızda yaratan yine O’dur. Kişi hayra ve şerre sadece istek gösterir, bunlardan birisine meyleder ve iradesini o yönde kullanır. Bunun ötesinde, her şeyi yaratan Allah’tır.
Ve Allah, hayır olsun şer olsun, gizli olsun açık olsun her şeyin Şehîd’i, en büyük şahididir.
İmam Gazâlî Hazretleri, Şehîdismine Alîm mânâsı verdikten sonra şu açıklamada bulunur:
“Allah Alîm’dir. Bu bilme keyfiyeti, gaybî ve batınî şeylere izafe edildiğinde Allah Habîr’dir. Zahirî şeylere izafe edildiğinde ise Allah Şehîd’dir.”
Bu ismin mü’minin ruhunda derin tesirleri vardır. Her şeyinŞehîd’i olan Allah’a iman eden insan, hiçbir şeyin O’ndan gizli kalamayacağının şuuru içinde, daima güzel işler yapmaya, doğru söylemeye, takva dairesinde yaşamaya çalışır.
Öte yandan, insan, kâinatı hikmet ve ibret nazarıyla temaşa etmekle ilâhî sıfatların ve isimlerin tecellilerine şahit olur. Mahlukatın bir emir altında ve hikmetle hareket ettiklerini görür. Böylece, nefsini emir dinlemeye alıştırır. Kalbini ve aklını gereksiz ve zararlı şeylerden uzak tutmaya çalışır.
“Bilinenin ve bilinmeyenin şahidi.”
“Her mekân ve zamanda hâzır ve nâzır.”
"De ki: “Benimle aranızda Şehîd (şahid) olarak Allah yeter; şüphesiz O, Habîr’dir, Basîr’dir.” (İsrâ Sûresi, 17/96)
“Her mekân ve zamanda hâzır ve nâzır.”
"De ki: “Benimle aranızda Şehîd (şahid) olarak Allah yeter; şüphesiz O, Habîr’dir, Basîr’dir.” (İsrâ Sûresi, 17/96)
Şehîd, kelime mânâsıyla, ‘en ileri derecede şahit,’ ‘en büyük şahit’ mânâsına gelir. Elbette Allah’ın şahitliği mahlukatın şahitliğine benzemez. Çünkü kullar, başkası tarafından yapılan bir işe, dışardan nazar eder ve böylece o hadisenin şahidi olurlar. Allah ise o hadisenin bütün safhalarını bizzat yaratandır.
Hayır ve şerrin Allah’tan olduğu, imanın bir rüknüdür. Yani, bir iş, hayır olsun, şer olsun onu ancak Allah yaratır. Zira, O’ndan başka yaratıcı yoktur.
Güzel bir cümleyi dudaklardan döken O olduğu gibi, kötü sözü de ağızda yaratan yine O’dur. Kişi hayra ve şerre sadece istek gösterir, bunlardan birisine meyleder ve iradesini o yönde kullanır. Bunun ötesinde, her şeyi yaratan Allah’tır.
Ve Allah, hayır olsun şer olsun, gizli olsun açık olsun her şeyin Şehîd’i, en büyük şahididir.
İmam Gazâlî Hazretleri, Şehîdismine Alîm mânâsı verdikten sonra şu açıklamada bulunur:
“Allah Alîm’dir. Bu bilme keyfiyeti, gaybî ve batınî şeylere izafe edildiğinde Allah Habîr’dir. Zahirî şeylere izafe edildiğinde ise Allah Şehîd’dir.”
Bu ismin mü’minin ruhunda derin tesirleri vardır. Her şeyinŞehîd’i olan Allah’a iman eden insan, hiçbir şeyin O’ndan gizli kalamayacağının şuuru içinde, daima güzel işler yapmaya, doğru söylemeye, takva dairesinde yaşamaya çalışır.
Öte yandan, insan, kâinatı hikmet ve ibret nazarıyla temaşa etmekle ilâhî sıfatların ve isimlerin tecellilerine şahit olur. Mahlukatın bir emir altında ve hikmetle hareket ettiklerini görür. Böylece, nefsini emir dinlemeye alıştırır. Kalbini ve aklını gereksiz ve zararlı şeylerden uzak tutmaya çalışır.
Sorularla İslamiyet