IX. İsimlerin Keyfiyyeti:
Zâtın keyfiyeti malum olmadığı gibi, sıfatın keyfiyeti de malum değildir.113 Dolayısıyla ismin keyfiyye'tini de tam olarak bilemeyiz. Gazalî'nin bu konuda çok derin ve kıymetli bir izahı vardır. Şöyle diyor: "Yüce Allah'ın Celâl ve Kibriyasında bir sıfatı vardır ki yaratma ve ibda ondan gelir. Bu sıfat lûgat koyucularının bakışlarının fark edemeyeceği kadar yüce olduğu için, dil uzmanları o sıfat-ı Celâlî'yi, mahiyetine ve hakikatının hususiyetine delalet edecek bir ibare ile ifade edemez. Nasıl etsin ki; onun aşkınlığından ve lûgat koyucularının akıllarının bakışı, onun tecellilerini fark edemeyecek kadar aşağı olmasından dolayı âlemde onu ifade edecek ibare yoktur. Nitekim yarasanın bakışlarının güneşi görmemesi, güneşteki kapalılıktan değil, kendi gözündeki kusurdandır. Böyle olunca gözleri o sıfatın celalini fark etmek üzere açılanlar, lisanlarla konuşanlar onun hakikatlarının çok zayıf bazı yönlerini anlatacak ibareler istiare ettiler. Onu anlatabilmek için "Kadir" ismini zikrettiler. Bu tabirler, zikrettiğimiz mefhumların hakikatlarını anlatmaktan acizdir."114
Nitekim İmam Matüridi de buna benzer bir görüş ortaya koyar. Ona göre "Allah'ın isimleri Onun zâtıdır. Onlarla adlandırılır: er-Rahman gibi. Bizim Onu tavsif etmemiz veya isim vermemiz, zorunlu olarak gücümüz ve ifade kabiliyetimiz nisbetindedir. Çünkü bu hususta başvuracağımız şey görülen âlemde bildiğimiz durumlardır. Bu ise lafız olarak müşabeheti gerektirir. Hulâsa, biz nihai imkânımızı kullanarak, zaruret dolayısıyla bu isimleri kullanıyoruz. Mahluklarla lafzi benzerlik olmasına rağmen, biz onu her hususta benzerlikten tenzih ettiğimizden, bunlarla Allah'ı adlandırmak mümkündür. Allah'a verdiğimiz isimler, Onu insan anlayışına yaklaştıran ibarelerdir, gerçekte Allah'ın isimleri değildirler."115
Bundan anlaşılıyor ki Allah'ın isimleri gerçek anlamıyla kavranamaz. O isimleri bilmekle sadece semboller hakkında bilgi sahibi olmaktayız. Bir Zât ki "Nur"a nur vermiş, insan onun yarattığı nuru daha tam kavramamışken, Onun ismi olan nuru nasıl kavrayabilir? Ancak şuurlu bir varlıktır. O halde ona düşen görev Esma-ı Nüsna'nın tecellillerini bulup onlardan istifade etmek, yaratıcıyı daha iyi kavramaya çalışmaktır.
SONUÇ:
Varlıklar arasında Esma-ı Hüsna'yı anlayacak, kavrayacak kapasitede yaratılan insan, Allah'ın fiillerini ne kadar bilirse, isimlerini de o kadar tanır. Kanaatimizce, bu isimler Yaratıcıyı bize tanıtmaya vesiledir. Biz zaten O'nun zatını tam olarak kavramaktan aciziz. Ancak, isimleri, O'nun hakkında bize bir fikir vermektedir. Dolayısıyla biz kâinattaki sanat eserlerinde tefekkür edebilir, nassların desteğiyle Yaratıcının vasıflarını, isimlerini anlamaya çalışabiliriz. Bu husus evrensel bir mesele olduğu için bütün dinlerde, inançlarda yüce tanrının yücelik ifade eden vasıflarına, isimlerine rastlamaktayız. Yüce tanrının yücelik sıfatları ve isimleri beşeriyetteki uluhiyet kavramının ortak bir özelliğidir. Nitekim ilkel kavimlerden tutun da daha sonraki din mensuplarına kadar, Yahudilik ve Hıristiyanların da yüce tanrıya hep yüce isimler verdiğini görmekteyiz. Kur'ân-ı Kerim'de "Allah" ismiyle anılan yüce yaratıcı, ayrıca üç yüzü aşkın isimle yadedilmektedir. Hadiste doksan dokuz ismiyle anılmakla birlikte, Onun isimlerinin bundan çok daha fazla olduğunda şüphe yoktur. Bizce doksan dokuz isimle ilgili hadis sınırlayıcı değildir.
Kanaatimizce isimler tevkifi değildir. Ancak edebe uygun olması, medih ve azamet ifade etmesi şarttır. Zaten, nasslarda gelmediği halde fiillerinden isim çıkarmak suretiyle Ona isim isnadında bulunmakta medih ve azamet ifade etmek şartıyla bir mahzur görülmemektedir. Şühpesiz umumi ifadeler kullanmak onun şanına daha çok yaraşır. "Yer ve gökte ne varsa herşeyin yaratıcısı" gibi tabirler onun azametini daha güzel ifade eder.
Her millet kendi diliyle Onu en güzel ifadelerle anabilir. Allah'ın isimlerini kesin hatlarla birbirinden ayırıp taksim etmek mümkün değildir. Çünkü hepsi birbiriyle irtıbatlıdır. Yapılan bütün tasnifler eksiktir. isimlerin tasnifinde onları birbirinden ayırmak değil, aralarındaki incelikleri dikkate alarak incelemek gerekir.
İnsan kendisine bakarak Yaratıcıyı bulabilir. "Kendini tanıyan, Rabbini tanır" sözünden hareketle diyebiliriz ki, insandaki benlik şuuru, Yaratıcıyı tanımada son derece mühim bir anahtar rolû oynamaktadır. Ancak burada "benlik" bir ölçü birimi olmalıdır. Sınırlı oluşumuzla sınırsızı bir derece kavrayabiliriz. Burada deney şartı aranmaz. Çünkü teknik imkânsızlıklarımız sebebiyle tecrübe edemediğimiz birçok şey var ki, elimizdeki ölçü aletleriyle onlar hakkında kesin kanaat sahibi oluyoruz-güneşin yüzeyindeki sıcaklığı tecrübe edemediğimiz gibi. Oysa yüzeyindeki yüksek sıcaklık dercesinde şüphemiz yoktur.
Dipnotlar
1. İbn Nedim, el-Fihrist, s. 153, Beyrut 1988. Brockalmann, el-Belhi'den bahsetmekte ancak bu eserinden söz etmez. (bk. GAL, 1, 229; Supp. I, 408.)
2. Brockalmann, Supp, II, 225.
3. bk. Bediüzzaman Said Nursî, Lem'alar, s. 298-348, Almanya baskısı, 1994.
4. bk. Fahruddin er-Razî, Levami'l-Beyyinat, s. 79.
5. a.g.e., s. 80.
6. Suad Yıldırım, Kur'an'da Uluhiyet, s. 41, 44, İstanbul, 1987.
7. Ebu Hamid el-Gazzalî, El-Maksadu'l-esnâ, Kahire, 1980.
8. a.g.e., s. 49.
9. a.g.e., s. 45-6.
10. a.g.e., s. 45.
11. Fahreddin er-Razî, Levami'l-Beyyinat Şehru Esmâi'l-İlahi Teala ve's-Sıfat, s. 22-5, nşr: Taha Abdurrauf Sa'd, Kahire, 1967.
12. Bekir Topaloğlu, "Allah", DİA, II, 482, İstanbul, 1992.
13. Ebu Hamid el-Gazzalî, El-Maksadu'l-Esna, s. 31.
14. a.g.e., s. 91.
15. Suad Yıldırım, Kur'ân'da Uluhiyet, s. 56, (Ahmed b. Hanbel, er-Reddu ala'zanadika, s. 91-2, nşr. A. S.en-Neşşar, İskenderiye, 1971'den.)
16. Gazzalî, a.g.e., s. 23.
17. S. Yıldırım. a.g.e., s. 4.
18. Mircea Eliade, Kutsal ve Dindışı, çev.: Mehmet Ali Kılıçbay, s. 98, Ankara, 1991.
19. a.g.e., s. 99; krş. el-Eş'arî, Makalatu'l-İslâmiyyin, s. 209, Beyrut, 1952.
20. Bekir Topaloğlu, "Allah", DİA, II, 472.
21. Bekir Topaloğlu, a. md., (ERE, VI, 275'ten)
22. Bekir Topaloğlu, a. md., a. y.
23. Mezmurlar, 139:1-2.
24. Tesniye, 32:4.
25. İşaya, 6:3.
26. Hezekiel, 20:33.
27. Amos, 1:4; Çıkış, 4:11; Süleyman'ın Meselleri, 3:5.
28. Çıkış, 33:20.
29. Mezmurlar, 145:18.
30. İşaya, 41:4.
31. Tekvin, 17:1-2.
32. Mezmur, 136.
33. Tekvin, 1:1.
34. Resullerin İşleri, 17:27-28.
35. Markos, 12:29.
36. I. Timoteosa, 6:12.
37. I. Yuhanna, 4:6.
38. Vahiy, 11:17.
39. Romalılar, 2:5.
40. Matta, 6:9.
41. Matta, 6:4.
42. Vahiy, 4:2.
43. I. Pierre, 1:2. (Eski ve Yeni Ahit'teki uluhiyet anlayışı konusunda geniş bilgi için bk. Suad Yıldırım, Kur'an'da Uluhiyet, s. 1-22.)
44. Şura, 11.
45. İhlas, 4.
46. Rum, 27.
47. A'raf, 180.
48. İsra, 110.
49. Taha, 8.
50. Haşr, 24.
51. Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, VII, 4877, İstanbul, 1979.
52. er-Razî, Levami'l-Beyyinat, s. 47.
53. el-Kureyşi, el-Cevahiru'l-Mudiyye, I, 22-23.
54. Eş-Şerbasî, Mevsuatu Lehu'l-Esmau'l-Hüsna, I-II, Beyrut, 1987-148.
55. İnsan, 25.
56. Suad Yıldırım, Kur'an'da Uluhiyet, s. 25.
57. Buhari, Tevhid, 12; Müslim, Zikr, 5-6; Daavat, 82; İbn Mace, Dua, 10.
58. Razi, a.g.e., s. 73-4.
59. Razi, a.g.e., s. 80.
60. a. y.
61. Razî, a.g.e., s. 81.
62. Gazzalî, el-Maksadu'l-Esnâ, s.65-8.
63. el-Eşarî, Kitabu'l-Luma, s. 10, Nşr. Richard McCarthy, Beyrut, 1953.
64. Razî, Levamî, s. 36.
65. Gazzalî, a.g.e., s. 155-6; Razî, a.g.e., s. 36-37.
66. Razî, a.g.e., s. 38.
67. Gazzalî, a.g.e., s. 69.
68. Razî, a.g.e., s. 36.
69. Razî, a.g.e., s. 39.
70. Veli Ulutürk, a.g.e., s. 88.
71. Gazzalî, a.g.e., s. 147. Kur'an-ı Kerim'de olup da hadiste geçmeyen isimler için bk. Metin Yurdagür, Allah'ın Sıfatları, s. 139, İstanbul, 1984.
72. Ahmed b. Hanbel, Müsned, I:291, 456.
73. Razî, a.g.e., s. 74.
74. Veli Ulutürk, Kur'an-ı Kerim Allah'ı Nasıl Tanıtıyor?, s. 88, (Muhammed el-Medenî, Allah fi'l-Kur'ani'l-Kerim, Mecelletü'l-ezher, 32:8, s. 812'den.)
75. Gazzalî, a.g.e., s. 150.
76. İzmirli İsmail Hakkı, Yeni İlm-i Kelâm, II:141, İstanbul, 1339-1341.
77. Gazzalî, el-Maksad, s. 41.
78. Veli Ulutürk, Kur'an-ı Kerim Allah'ı Nasıl Tanıtıyor? s. 82-156, İzmir, 1985.
79. el-Halimî, Ebu Abdillah el-Hüseyin, el-Minhac fi şu'bi'l-iman, I:187-209, Kahire, 1400/1979.
80. Gazzalî, el-Maksad el-Esna, s. 140-1.
81. Bekir Topaloğlu, "Allah," DİA, II:484-5.
82. Bediüzzaman, Sözler, s. 301, Almanya baskısı, 1993.
83. Tirmizî, Daavat, 65; Ebu Dâvud, Salat, 358.
84. İsm-i Azam konusundaki diğer rivayetler için bk. Tirmizî, Daavat, 109; Neseî, Sahv, 57.
85. Razî, Levami, s. 89, 97, 100; Gazzalî, el-Maksad, 151; B. Said Nursî, Lem'alar, s.
86. Bediüzzaman S. Nursî, Lem'alar, s. 330, İstanbul, 1986.
87. İmam Rabbanî, Mektubat, II:124, İstanbul, 1977.
88. el-Mülk, 4.
89. Bediüzzaman S. Nursi, Sözler, s. 283-4, İstanbul, 1986.
90. Bakara, 115.
91. Bediüzzaman, a.g.e., s. 587 vd.
92. Bediüzzaman, a.g.e., s. 301. (Almanya baskısı, 1993.)
93. Razî, Levamî, s. 48.
94. Razî, a.g.e., s. 42-3.
95. Gazzalî, el-Maksad el-Esnâ, s. 92.
96. Bediüzzaman Said Nursî, Lem'alar, s. 308.
97. Gazzalî, a.g.e., s. 62-3.
98. Gazzalî, a.g.e., s. 79-80.
99. Bediüzzaman, Lem'alar, s. 318-9.
100. Gazzalî, el-Maksad el-Esnâ, s. 117.
101. Bediüzzaman, Lem'alar, s. 344.
102. Gazzalî, el-Maksad, s. 65.
103. Bediüzzaman, a.g.e., s.304-5.
104. Gazzalî, el-Maksad, s. 65-6.
105. Azhab, 72.
106. Bediüzzaman, Sözler, s. 503.
107. Gazzalî, el-Maksad, s. 48.
108. Ümit Şimşek, "Risale-i Nur'dan Esmâ Parıltıları", İslâm Düşüncesinin Yeniden Yapılanması ve Bediüzzaman Sempozyumu, s. 205, İstanbul, 1992.
109. Gazzalî, el-Maksad el-Esnâ, s. 48.
110. a.y.
111. Gazzalî, el-Maksad, 131.
112. Suad Yıldırım, Kur'an'da Uluhiyet, s. 48.
113. İzmirli, Yeni İlm-i Kelâm, I:103.
114. Gazzalî, İhyau Ulumi'd-dîn, IV:76, Kahire, ts.
115. Matüridî, Kitabu't-Tevhid, (nşr, Fethullah Huleyf), 93-4, İstanbul, 1979.
Köprü'95 (Kış sayısı)
Yrd.Doç.Dr. Zeki Sarıtoprak
Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi