Ey nefsim..bir de böyle denesen ne çıkar?

Sergerdan

Well-known member

İ'lem eyyühe'l-aziz! Bu kadar elim firak ve ayrılıklara maruz kalmakla çektiğin elemlerin sebebi ve kabahati sendedir. Çünkü o muhabbetleri gayr yerinde sarf ediyorsun. Eğer o muhabbetleri cem' edip Vahid-i Ehade tevcih ve Onun hesabıyla, izniyle sarf edersen, bütün mahbuplarınla beraber bir anda birleşip sevinçlere, memnuniyetlere mazhar olacaksın.

Evet, bir sultana intisab eden bir adam, o sultanın herşeyle alakadar, her mekanda herkesle muhaberesi, alakası zımnında, o adam da bir cihette, bir derece alakadar olabilir.
 

Sergerdan

Well-known member

İnsana en karib (yakın) nefistir" diyorsun. Pekala. Fakat, o fani lezzetlere mukabil, lezaiz-i bakiyeyi veren Halıkı daha ziyade ubudiyetle sevmek lazım değil midir? Nefis vücuda merkez olduğundan muhabbete layık ise, o vücudu icad eden ve o vücudun kayyümu olan Halık, daha fazla muhabbete, ubudiyete müstehak olmaz mı? Nefsin maden-i menfaat ve en yakın olduğu sebeb-i muhabbet olursa, bütün hayırlar, rızıklar elinde bulunan ve o nefsi yaratan Nafi', Baki ve daha karib olan, daha ziyade muhabbete layık değil midir?

Binaenaleyh, bütün mevcudata inkısam eden muhabbetleri cem ve muhabbetinle beraber mahbub-u hakiki olan Fatır-ı Hakime ihda etmek lazımdır.
 

Sergerdan

Well-known member

Mev'izelerde bir menkıbe anlatılır: Bir çilehânede dervişler günlerini ibadetle geçiriyorlar. Bir erbaîn, iki erbaîn, üç erbaîn.. ancak ölmeyecek kadar yeyip-içmek, sadece ibadet ü tâatte bulunup elden geldiğince dışarıya çıkmamak orada bir prensiptir. El-ayak, göz-kulak, dil-dudak, tamamen ibadetle meşgul edilir. Uyku da azaltılır; bir günde sadece bir saat kadar başlar bir yere konarak geçiştirilir; ihtiyaç defedilecek kadar uyunur. Zaten çok yeyip içmeyince de az uyumaya alışılır.

İşte böyle bir çilehâne ehlinden birisinin içine rummân (nar) arzusu düşüyor. Bir türlü kafasından atamıyor. Aslında nar -Allah öbür nârdan (cehennem’den) muhafaza buyursun- sevilecek bir meyvedir; fakat öyle, gönül bağlanan haneyi terk ettirecek kadar olmasa gerek. Nar isteği yerine başka şeyler de düşünülebilir elbette. Tam kapıyı açıp dışarı çıkıyor, bir de bakıyor ki kapının önünde yarabere içinde yatan birisi var. Yara-bere içinde; ama hâlinden çok memnun, çok müteşekkir, yüzünden behcet akıyor. "Elhamdülillah Yâ Rabbi" diyor yatan adam. Bizimki "Yâhu bu hâlinle böyle içten hamd ü senâ da ne?" deyince "Allah'a hamdolsun." diyor. "Hiçbir zaman rummân arzusuyla Rahmân'ı terkedip O'nun huzurundan ayrılmadım." Derviş bunu duyunca kendine geliyor ve tekrar çilehâneye dönüyor.

Kaç defa rummân arzusu bizi arkasından koşturmuştur. Kâmil olmak kolay değil. Allah (cc) potansiyel insan yaratmıştır ve hakikî insan olmayı kulun iradesine, cehdine, gayretine ve azmine bağlamıştır. Azimsiz insanlar, sabırsız kullar o hedefe ulaşamazlar.

Kırık Testi,Fethullah Gülen
 
Üst