Konuya cevap cer

15 — Kim hidâyete ererse; kendi nefsi için hidâyete ermiş olur, kim de  dalâlete düşerse, kendi nefsi aleyhine dalâlete düşmüş olur. Hiç kimse  başkasının yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azâb  ediciler değiliz.

 Kim Hidâyete Ererse

Allah Teâlâ hidâyete erip hakka tâbi olan, peygamberlerin izinden giden  kimsenin bu güzel davranışının neticesinin kendi lehinde olacağını  bildirerek haktan sapan, doğru yoldan kaçan kimsenin de yalnızca kendi  nefsine cinayet işlediğini, bunun vebalinin sâdece kendisine âid  olduğunu haber veriyor ve buyuruyor ki: «Kimse başkasının yükünü  yüklenmez.» Kimse başkasının günâhım taşımaz. Kimse kendinden başkasına  kötülük yapmaz. Nitekim Hak Teâlâ Fâtır sûresinde şöyle buyurmaktadır:  «Kimse başkasının yükünü yüklenmez. Günâh yükü ağır olan onun  taşınmasını isterse, yakını bulunsa bile yükünden bir şey taşınmaz.»  (Fâtır, 18) Bu ifâde ile Allah Teâlâ'nın : «Onlar kendi ağırlıklarını ve  kendi ağırlıkları yanında daha nice ağırlıkları yüklenecekler.»  CAnkebût, 13) ve «Böylece kendi günâhlarını' tâm olarak, bilmeden  saptırdıkları kimsenin günâhlarını kısmen yüklenirler.» (Nahl, 25)  âyetleri arasında bir çelişki yoktur. Çünkü kötülüğe çağıranlar hem  kendilerinin —kendilerini sapıklığa sürüklemiş oldukları için— hem de  sapıtmış oldukları kimselerin günâhlarını yüklenirler. Bu yüklenme  onların günâhlarından bir şeyi eksiltmeyeceği gibi, onlardan bir şeyi de  taşımaları anlamına değildir. Bu ise Allah'ın kullarına adaletinin ve  rahmetinin ifadesidir. Allah Teâlâ'nın «Biz bir peygamber göndermedikçe azâb ediciler değiliz.»  kavli de aynı şekilde Allah'ın adaletini haber vermekte ve hiç bir  kimseyi peygamber gönderilerek hüccet ikâme edilmeden  azâblan-dırmayacağını bildirmektedir. Nitekim Allah Teâlâ başka  sûrelerde de bu konuda şöyle buyurur : «İçine her bir topluluğun  atılmasında bekçileri onlara : Size bir uyarıcı gelmemiş miydi? diye  sorarlar. Onlar : Evet, doğrusu bize bir uyarıcı geldi, fakat biz  yalanladık ve Allah hiç bir şey indirdemiştir, siz büyük bir sapıklık  içindesiniz demiştik, derler.» (Mülk, 8-10) «Küfredenler bölük bölük  cehenneme sürülürler. Oraya vardıklarında kapıları açılır. Bekçileri  onlara : Size içinizden Rabbınızın âyetlerini okuyan ve bugüne  kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi? derler. Onlar : Evet  geldi, derler. Fakat azâb sözü kâfirlerin aleyhine gerçekleşti. Onlara :  Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Mütekebbirlerin  durağı ne de kötüdür, denir.» (Zümer, 71-72) «Orada : Rabbımız, bizi  çıkar. Yaptığımızdan başka sâlih amel işleyelim diye bağınşırlar. O  zaman onlara şöyle deriz : Öğüt alacak kişinin Öğüt alabileceği kadar  bir süre sizi yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Artık azabı  tadın. Zâlimler için bir yardımcı yoktur.» (Fâtır, 37). Ve daha buna  benzer âyetler, Allah Te-âlâ'nın peygamber göndermeden hiç bir kimseyi  cehenneme girdirmeyeceğini göstermektedir. Bu sebeple Buhârî'nin  Sahîh'inde «Muhakkak ki Allah'ın Rahmeti; ihsan edenlere çok yakındır.»  (A'râf, 56) âyetinin tefsiri bölümündeki hadîste fazla olarak vârid olan  lafızdan dolayı bilginlerden bir çoğu Buhârî'ye karşı çıkmışlardır. Bu  hadîs şöyledir : Ubeydullah İbn Sa'd... Ebu Hüreyre'den nakleder ki;  Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş ; Cennet ve cehennem birbirleriyle  çekiştiler... Ubeydullah hadîsin devamını nakleder ve sonra şöyle der :  Cennete gelince; Allah, yaratıklarından hiç birine zulmetmez. O,  cehennem için yeni bir yaratık-meydana getirir ve onlar da buraya  atılır. Cehennem; daha var mı? diye üç kere sorar. Hadîsin tamâmı  Buhârî'de yeralmak-tadır. (Buhârî, Kitâb et-Tevhîd, yukarıda geçen  âyetin tefsiri) Bu rivayet lütuf diyarı olduğu için cennet hakkında  vârid olmuştur. Cehenneme gelince; orası adalet yurdudur. Hiç bir kimse  bir özür beyân etmeden oraya giremez. Aleyhinde delil bulunmadıkça  cehenneme atılmaz. Hadîs hafızlarından bir çoğu, bu ifâde hakkında söz  söylemişler ve râvînin bunu değiştirdiğini belirtmişlerdir. Nitekim  Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde vârid olduğuna göre —ki lafız  Buhârî'nindir— Abdürrezzâk... Ebu Hüreyre'den nakleder ki; Rasûlullah  (s.a.) şöyle buyurmuş: Cennet ve cehennem birbirlerine karşı delil  getirdiler.(...) Râvî hadîsin tamâmını zikreder. Sona doğru şöyle der :  Cehenneme gelince; o, dolmaz. Nihayet ayağını cehenneme koyar ve; asla  asla, der. İşte o zaman cehennem dolar ve birbiri üzerine eğilir. Allah  kullarından hiç birine zulmetmez. Cennet içinde, Allah ayrı bir yaratık  meydana getirir.

 Burada bir mes'ele kalıyor. Şöyle ki: Gerek eski, gerekse yeni bilginler  ve imamlar bu konuda ihtilâf etmişlerdir. Babaları kâfir olan ve  kendileri çocukken ölen yavruların hükümleri nedir? Deli, sağır, bunamış  ihtiyar ve İslâm'ın daveti kendisine ulaşmadan fetret devrinde  ölenlerin durumu nasıldır? Bunlar hakkında pek çok hadîs vârid olmuştur.  Allah'ın inayet ve tevfîkiyle önce bu hadîsleri zikredeceğim, sonra da  bu konuda imamların sözlerinden özet bir bölüm kaydedeceğim. Yardım  dilenecek yalnızca Allah'tır.

 Kendisine Risâletitı Ulaşmadığı Kimselerin Durumu

 1 — Esved İbn Serî'nin Hadîsi:

 İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Ali İbn Abdullah... Esved İbn  Seri'den nakleder ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş : Kıyamet gününde  dört kişi hüccet ikâme ederler. Birisi hiç bir şey duymayan sağır  kimse. Diğeri ahmak kimse, üçüncüsü bunak kimse, sonuncusu da fetret  devrinde ölmüş olan kimse. Sağır der ki: Rabbım, İslâm geldiği halde ben  ondan hiç bir şey duymadım. Ahmak der ki: Rabbım, İslâm geldiği sırada  çocuklar benim üzerime pislik atıyorlardı. Bunak der ki: Rabbım, İslâm  geldiğinde ben hiç bir şeyi' düşünemiyordum. Fetret döneminde ölen der  ki: Rabbım, bana Senin elçin gelmedi. Onlarda itaat etmeleri gerektiğine  dâir ahidleri alınır ve onların cehenneme gönderilmesi haberi verilir.  Muhammed'in nefsi kudret elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki; eğer  onlar cehenneme girmiş olsalardı, oranın serin ve huzur yurdu olduğunu  (dönüşeceğini) görürlerdi. Bu hadîsin bir benzeri Katâde kanalıyla Ebu  Hüreyre'den nakledi-lirse de bunun sonunda «oraya girmeyenler zorla  girdirilir» kavli yeral-maktadır. İshâk İbn Rahûyeh de Muâz İbn  Hişâm'dan aynı şekilde rivayet eder. Beyhakî i'tikâd bölümünde Hanbel  İbn İshâk kanalıyla Ali İbn Abdullah el-Medînîıden aynı hadîsi rivayet  eder ve; bunun isnadı sahihtir, der. Aynı hadîsi Hammâd İbn Seleme...  Ebu Hüreyre'den rivayet eder ve Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu belirtir  : Dört kişi Allah'ın huzurunda bir hüccetle gelirler ve hüccetlerini  sergilerler. Sonra yukarıdaki rivayeti nakleder. Bu hadîsi İbn Cerîr  Taberî da Ma'mer kanalıyla mevkuf olarak Ebu Hüreyre'den rivayet eder.  Ancak bu rivayetin sonunda Ebu Hüreyre şöyle devam eder : İsterseniz  Allah Teâlâ'nm «Biz, bir peygamber göndermedikçe azâb ediciler değiliz.»  (İsrâ, 15) kavlini okuyun. Aynı rivayeti Ma'mer de... Ebu Hüreyre'den  mevkuf olarak nakleder. II  — Enes İbn Mâlik'in Rivayeti:

 Ebu Dâvûd et-Tayâlisî der ki: Bize Rebî', Yezîd İbn Ebân'dan nakletti  ki; o, şöyle demiş : Biz Enes İbn Mâlik'e; ey Ebu Hamza, müşriklerin  çocukları hakkında ne dersin? diye sorduk. Enes İbn Mâlik dedi ki:  Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdu : Onların günâhları yoktu ki bununla  azâblanıp cehennem ehli olsunlar. İyilikleri de yoktu ki bununla  mükâfatlandırılıp cennet ehlinin hükümdarlarından olsunlar. Onlar cennet  ehlinin hizmetkârlarıdırlar. III  — Enes İbn Mâlik'in Bir Başka Hadîsi:

 Hafız Ebu Ya'lâ... Enes İbn Mâlik'den nakleder ki: Rasûlullah (s.a.)   şöyle buyurmuş : Kıyamet gününde doğmuş çocuk, bunak, fetret döneminde  ölen ve pîr-i fâni getirilirler. Her biri kendi hüccetini söyler. Rab  Tebâreke ve Teâlâ cehennemden bir bölüğe; çık, der. O bu insanlara şöyle  der : Ben kullarıma kendilerinden elçiler gönderirdim. Şu anda ise  bizzat ben kendimin size elçisiyim. Şuraya girin. Rasûlul-iah buyurur  ki: Şakâvet yazılı olan kişi; ey Rabbım, biz ondan kaçıyorduk, ona nasıl  girelim? der. Saadet yazılı olan kişi de, koşarak hızlıca oraya dalar.  Bunun üzerine Allah Teâlâ şöyle buyurur : Siz Benim Rasûllerimi  yalanlamakta ve onlara isyan konusunda en şiddetli kimseler idiniz.  Şunlar cennete, şunlar da cehenneme girsin. Hafız Ebu Bekr el-Bezzâr,  Yûsuf İbn Mûsâ kanalıyla Cerîr İbn Abdülhamîd'den bu hadîsi aynı isnâdla  rivayet eder,

 IV  — Berâ İbn Âzib'in Hadîsi;

 Hafız Ebu Ya'lâ el-Mavsılî Müsned'inde der ki: Bize Kasım İbn Ebu Şeybe  Berâ'dan nakletti ki; o, şöyle demiş : Hz. Peygambere müs-lümanların  çocukları sorulduğunda; onlar babalarıyla beraberdirler, buyurdu.  Müşriklerin çocukları sorulduğunda; onlarda babalarıyla beraberdirler,  dedi. Ey Allah'ın Rasûlü orada ne yaparlar? denilince; Allah onların  durumunu en iyi bilendir, buyurdu. Bu hadîsi Ömer İbn Zerr... Berâ  kanalıyla Hz. Âişe'den nakleder. V  — Şeybân'm Hadîsi:

 Hafız Ebu Bekr el-Bezzâr Müsned'inde der ki: Bize İbrahim İbn Saîd  el-Cevherî... Şeybân'dan nakletti ki; Hz. Peygamber bu konunun önemini  oldukça büyüttü ve dedi ki: Kıyamet günü olduğunda câhili-yet ehli  putlarını omuzlarında taşıyarak gelirler. Rabları onlara sorunca;  Rabbımız, bize bir peygamber gönderilmemişti, Senin emrin bize  ulaşmamıştı. Eğer Sen bize bir peygamber göndermiş olsaydın; biz,  kullarının Sana en çok itaat edeni olurduk, derler. Rabları onlara der  ki: İster misiniz Ben size bir şeyi emredeyim de emrime itaat edesiniz?  Onlar; evet, derler. Bunun üzerine Allah Teâlâ, onların koşup cehenneme  girmelerini emreder. Onlar koşarlar, cehenneme yaklaştıklarında onun  kaynayıp uğuldadığını görürler, ve dönüp Rablarına varırlar. Rabbımız,  bizi ondan çıkar veya bizi onun üzerinden geçir, derler. Rabları buyurur  ki: Size bir şeyi emredince Bana itaat edeceğinizi iddia eden sizler  değil miydiniz? Bunun üzerine Allah Teâlâ, onları verdikleri sözden  sorumlu tutar ve; gidip oraya girin, der. Koşarlar onu görünce geri  dönüp gelirler ve derler ki: Rabbımız ondan korktuk, ona giremeyeceğiz.  Allah Teâlâ buyurur ki: Oraya hor ve hakîr olarak girin. Allah Rasûlü  (s.a.) dedi ki: Eğer ilk söylendiğinde oraya girmiş olsalardı, oranın  serin ve selâmet yurdu olduğunu görürlerdi. Sonra Ebu 'Bekr el-Bezzâr  der ki: Bu hadîsin metni ancak bu şekilde ma'-rûftur. Hadîsi Eyyûb'dan  sadece Abbâd, Abbâd'dan da yalnız Reyhan İbn Saîd rivayet etmiştir. Ben  derim ki: İbn Hibbân, sika râvîler arasında onu da zikretmiştir. îbn  Maîn ve Neseî; onun kötü bir tarafı yoktur, ancak Ebu Dâvûd'dan başka  kimse ondan hoşnûd olmamıştır, der. Ebu Hatim ise onun fena bir kişi  olmadığını, ancak hadîsini yazdığını fakat onun hüccet olarak  alınamayacağını belirtir.

 VI  — Ebu Saîd el-Hudrî'nin Hadîsi :

 İmâm Muhammed İbn Yahya der ki: Bize Saîd İbn Süleyman... Ebu Saîd  el-Hudrî'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur : (Kıyamet  günü) Fetret devrinde helak olan, bunak ve reşîd olmadan ölmüş çocuk  konuşurlar. Fetret devrinde helak olan; bana bir kitap gelmedi, bunak  olan; Rabbım, bana akıl vermedin ki onunla hayrı ve şsrri düşüneyim,  çocuk da; Rabbım aklım ermedi ki, der. Önlerine ateş getirilir ve; oraya  atın, denilir. Allah'ın ezelî ilminde eğer amel işleyecek çağa  gelebilseydi saîd olarak yazılanlar ateşten çevrilirler. Amel işleyecek  durumda olsaydı Allah'ın bilgisinde şaki olarak yazılmış olanlar ise  ateşte tutulur. Allah der ki: Siz Bana isyan ettiniz, eğer  peygamberlerim size gelmiş olsaydı durum nasıl olurdu? Bezzâr da bu  hadîsi Muhammed İbn Ömer kanalıyla... Fudayl İbn Merzûk'dan nakleder,  sonra Ebu Saîd'in hadîsi ancak bu yolla Atıyye'den nakledilmiş olarak  bilinir, der. Hadîsin sonunu da şöyle bağlar: Siz, bana isyan ettiniz,  ya görmeden elçilerime nasıl isyan edecekdiniz? VII  —- Muâz İbn Cebel'in Hadîsi:

 Hişâm İbn Ammâr... Muâz İbn Cebel'den nakleder ki; Allah Ra-sulu şöyle  buyurmuş : Kıyamet gününde aklı çelinmiş, fetrette yok olmuş veya  küçükken helak olmuş kişiler getirilirler. Aklı çelinmiş olan der ki: Ey  Rabbım, eğer bana akıl vermiş olsaydın, akıl vermiş olduklarının  arasında saadete benden daha lâyık biri olmazdı. Hz. Peygamber fetret  devrinde ve çocukken ölenlerden böyle bir ifâdeyi nakleder. Bunun  üzerine Rab Azze ve Celle buyurur ki: Ben, size bir şeyi emredersem,  Bana itaat eder misiniz? Onlar; evet, derler. Allah Teâlâ; gidin  cehenneme girin, buyurur —Hz. Peygamber dedi ki; şayet girmiş olsalardı,  cehennem onlara zarar vermezdi— Onların önüne engeller çıkar ve  cehennemin yok olduğunu, Allah'ın onu hiç yaratmadığını sanırlar ve  sür'atle geri dönerler. Sonra ikinci kez Allah onlara emreder, onlar  aynı şekilde geri dönerler. Rab Azze ve Celle buyurur ki: Ben, sizi  yaratmadan önce ne yapacağınızı bildim ve bu bilgime göre sizi yarattım.  Bu bilgime göre akıbetiniz belirecektir. Onları yakala, der ve cehennem  onları tutuverir.

 VIII  — Ebu Hüreyre'nin Hadîsi:

 Ebu Hüreyre'nin hadîsi, Esved İbn Serî'nin hadîsinde münderic clarak  daha önce geçmişti. Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde Ebu Hü-reyre der  ki: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdu : Her doğan fıtrat üzere doğar.  Anası ve babası onu ya Yahûdî, ya Hristiyan veya Mecûsî yaparlar.  Nitekim hayvan da doğduğunda ayıpsız ve noksansız olarak doğar. Onda bir  sakatlık ve noksanlık hisseder misiniz?

 Bir rivayette de derler ki: Ey Allah'ın Rasûlü çocuk iken ölenin durumu  nedir? Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurur : Allah onların ne yapacak  olduklarını en iyi bilendir. îmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Mûsâ İbn  Dâvûd... Ebu Hüreyre'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) —Mûsâ, bu sözün  peygambere âid olup olmadığında şüphe edip; sandığıma göre, demiştir—  buyurdu ki: Müslümanların küçük çocukları cennettedir. Onlara İbrahim  Aleyhisselâm bakar. Müslim'in Sahîh'in-de İyâz kanalıyla Rasûlullah'tan  nakledilir ki; Allah Azze ve Celle : Ben, kullarımı Hanîfler olarak  yarattım, buyurmuştur. Başka bir rivayette de; müsümanlar olarak  yarattım, buyurmuştur. IX  — Semure'nin Hadîsi:

 Hafız Ebu Bekr el-Berkânî el-Harizmî, «el-Müstahrec Alâ'l-Buhârî» isimli  eserinde Avf el-Harâbî kanalıyla.,. Semure'den nakleder ki; Rasûlullah  (s.a.) şöyle buyurmuş : Her doğan fıtrat üzere doğar. İnsanlar yüksek  sesle ey Allah'ın Rasûlü, ya müşriklerin çocukları? diye seslendiler.  Rasûlullah (s.a.) müşriklerin çocukları da, buyurdu. Taberâ-nî der ki:  Bize Abdullah İbn Ahmed... Semure'den nakletti ki; o, şöyle demiş : Biz  Rasûlullah (s.a.) a müşriklerin çocuklarını sorduğumuzda; onlar cennet  ehlinin hizmetçileridir, buyurdu. X  — Hasnâ'nın Amcasının Hadîsi:

 Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize İshâk... Süleym oğullan kabilesinden  Muâviye'nin kızı Hasnâ'dan nakletti ki; o amcamın bana anlattığına göre  kendisi şöyle dedi demiştir : Ey Allah'ın Rasûlü, cennette kim var?  dedim. Hz. Peygamber : Peygamber cennettedir, şehîd cennettedir, çocuk  cennettedir, diri diri gömülen cennettedir. Bilginlerden bir kısmı bu  hadîs üzerinde durur ve çocuklar hakkında bir şey demezken, bir kısmı da  Semure İbn Cündeb'in Buhârî'-nin Sahîh'inde naklettiği hadîse  dayanarak, onların kesinkes cennette olduklarını bildirirler. Hz.  Peygamber bir rü'yâsında ağacın altında bulunan bir ihtiyara rastlar,  çevresinde de çocuklar vardır. Cibril ona; bu, İbrahim Aleyhisselâm'dır,  şunlar da müslümanların çocuklarıdır, der. Ey Allah'ın Rasûlü  müşriklerin çocukları da mı? denilince, o; evet müşriklerin çocukları  da, der. Bazı bilginler de; müşriklerin çocuklarının —Hz. Peygamberin;  onlar babalarıyla beraberdir, kavline istinaden— cehennemde olduklarını  söylerler. Bazıları da çocukların kıyamet gününde Arasât'da imtihana  tâbi tutulacaklarını, emre itaat edenin cennete gireceğini ve daha önce  Allah'ın onlar hakkındaki saadete ereceklerine dâir bilgisinin açıklık  kazanacağını, isyan edenlerin hor ve hakîr olarak cehenneme  gireceklerini ve yine Allah'ın daha önce onlar hakkındaki şaki  olacaklarına dâir bilgisinin açığa çıkacağını belirtirler. Bu söz, bütün  delilleri birleştirir. Bu, birbiriyle şâhid olarak desteklenen daha  önceki hadîslerde açıkça belirtilmektedir.. Bu sözü Ebu'l-Hasan Ali İbn  İsmail el-Eş'ârî sünnet ve cemâat ehlinden böylece nakletmiştir. Hafız  Ebu Bekr el-Beyhakî de «Kitab el-İtikâd» isimli eserinde bu görüşü  desteklemiştir. Hadîs tenkîdçileri, hafızlar ve bilginlerin muhakkikleri  de böyle demişlerdir. Şeyh Ebu Ömer İbn Abd'ül-Berr en-Nemerî imtihanla  ilgili yukarıda geçen hadîslerden sonra şöyle der : Bu konudaki  hadîsler kuvvetli değildir ve bir hüccet olarak kullanılamaz. İlim ehli  onu reddeder. Çünkü âhiret diyarı mükâfat yurdudur. Amel ve imtihan  diyârî değildir. O zaman bunlar nasıl cehenneme girmeye zorlanabilirler?  Orada amel ve ibâdet, yaratıkların imkânı haricindedir. Allah bir kula  götüremeyeceği yükü yüklemez.

 Onun söylediklerine şöyle cevab verilir : Bu konudaki hadîslerden bir  kısmı sahihtir. Nitekim bilginlerin önderlerinden bir çokları bu kanâati  belirtmişlerdir. Bir kısmı hasendir, bir kısmı da sahîh ve hasenle  kuvvet kazanan zayıf hadîstir. Bir konudaki hadîsler bu tarzda birbirini  destekler nitelikte olursa, ona bakan kişinin nazarında hadîsler hüccet  ifâde ederler. Şeyh Ebu Ömer'in «Âhiret mükâfat yurdudur» sözüne  gelince, şüphesiz ki orası mükâfat yurdudur. Ancak mükâfat yurdu olması,  cennet veya cehenneme girmeden önce Arasât'da iken sorumluluk yüklenil  meşini engellemez. Nitekim Şeyh Ebu'l-Hasan el-Eş'arî, sünnet ve cemâat  ehlinin mezhebine göre çocukların ahrette imtihan edileceklerini  bildirmiştir. Hak Teâlâ da Kalem sûresinde şöyle buyurmaktadır : «O gün  işin dehşetinden baldırlar açılır, secdeye çağırılırlar da buna güçleri  yetmez.» (Kalem, 42,43) Sahîh hadîslerde ve diğerlerinde sabit olan  sünnete göre;  mü'minler kıyamet gününde Allah'a secde edeceklerdir.  Münâfıkın buna gücü yetmeyecek belleri arkaya katlanacaktır. Secdeye  gitmek istedikleri her seferde kafaları üstü düşeceklerdir. Buhârî ve  Müslim'in Sahihlerinde vâ-rid olduğuna göre; cehennemden en son çıkacak  kişi hakkında şöyle denir : Allah Teâlâ orada bulunandan daha başka bir  şey istememesi için o kimseden ahidler ve sözler alır ve bunu defalarca  tekrarlatır. Ve Allah Teâlâ şöyle buyurur : Ey Âdemoğlu, sen ne kadar  sözünden dönersin. Sonra onun cennete girmesine izin verir.

 Şeyh Ebu Ömer İbh Abd'ül-Berr'in «Cehenneme girmeye onları nasıl zorlar.  Bu, onların gücü dâhilinde değildir ki?» sözüne gelince. Bu ifâde  hadîsin sıhhati için bir engel değildir. Çünkü Allah Teâlâ kıyamet  gününde kullarına Sırat köprüsünden geçmelerini emreder. Sırat  cehennemin üzerinde bir köprüdür, kıldan ince, kılıçtan keskin-cedir.  Mü'minler amellerine göre şimşek gibi, rüzgâr gibi, soylu atlar gibi ve  binek atları gibi geçerler. Kimileri yürüyerek, kimileri koşarak,  kimileri abanarak, kimileri de yüzüstü sürünerek geçerler. Cehenneme  girmeleri emredilenlerin durumu hiç de iyi değildir. Hattâ ook daha zor  ve çok daha kötüdür. Kaldı ki sahîh hadîste sabit olduğuna göre,  Deccâl'ın da cennet ve cehennemi olacaktır. Şeriatı koyan Şârı;  Dec-câl'ın sunduğu ve kendilerine ateş gibi görünen şeyleri çekinmeden  içmelerini, onun selâmet ve soğukluk olacağını bildirmiştir. Bu durum da  ona benzer. Öte yandan Allah Teâlâ İsrâiloğullarına kendi kendilerini  öldürmelerini emretmiştir. Onlar da bir sabah akşama kadar  birbirlerinden yetmiş bin kişiyi öldürmüşlerdir. Kişi babasını ve  kardeşini öldürüyormuş. Allah Teâlâ onların üzerine bir bulut karanlığı  göndermiş. Bu, onların buzağıj'a tapmalarından dolayı bir ceza imiş. Bu  durum da şahıslar için gerçekten zordur ve yukarıda zikri geçen hadîste  söz konusu edilen hususlardan hiç de aşağı değildir. Allah en iyisini  bilendir. Müşriklerin Çocukları

 Bu husus kesinlik kazandığına göre; insanlar müşriklerin çocukları  konusunda değişik görüşler serdetmişlerdir : I — Müşriklerin çocukları cennettedirler. Buna Semure'nin naklettiği ve  Hz. Peygamberin İbrâhîm Aleyhisselâm'm yanında müslü-man ve müşrik  çocuklarının bulunduğunu bildiren hadîsini delil getirmektedirler. Bu  hadîs Ahmed İbn Hanbel kanalıyla Hasnâ'mn amcasından nakledilmiştir.  Yukarıda geçmişti: Bu istidlal sahihtir. Ancak imtihan ile ilgili  hadîsler daha özel bir anlam taşır. Allah Teâlâ onlardan itaat  edeceklerini bildiği kimselerin ruhunu öbür âlemde İbrahîm  Aleyhisselâm'Ia ve fıtrat üzere ölmüş olan müslüman çocuklarla beraber  kılar. İçlerinden Allah'ın emrine icabet etmeyeceklerini bildiklerini  ise Allah Teâlâ kıyamet günü cehenneme gönderir. Nitekim imtihan hadîsi  buna delâlet etmektedir. Eş'arî de Ehl-i Sünnet'ten bu görüşü  nakletmiştir. Müşrik çocuklarının cennette olduğunu söyleyenlerden bir  kısmı; bunların cennette serbest olduklarını ifâde ederken, bir kısmı da  müslümanların hizmetçileri olacaklarını belirtirler. Nitekim Ali İbn  Zeyd kanalıyla Enes'ten nakledilen hadîs bunu göstermektedir. Ancak Ebu  Dâvûd et-Tayâîisi'ye göre bu hadîs zayıftır. Allah en iyisini bilendir.

 II — Müşriklerin çocukları babalarıyla birlikte cehennemde olacaklardır.  Buna delil olarak da Ahmet İbn Hanbel'in Ebu Muğîre kanalıyla Ğutayfın  kölesi Abdullah İbn Ebu Kays'tan naklettiği hadîsi göstermektedirler. O,  Hz. Âişe'ye gelerek kâfirlerin çocuklarını sormuş, Hz. Âişe de demiş  ki: Rasûlullah (s.a.) onların babalarına tâbi olacaklarını söyledi. Ben;  Ey Allah'ın Rasûlü amelsiz olarak mı? dedim. Rasûlullah (s.a.) :  Onların ne yapacaklarını Allah en iyi bilendir, buyurdu. Bu hadîsi Ebu  Davûd da Muhammed İbn Harb kanalıyla... Abdullah İbn Ebu Kays'tan  nakleder ki; o, şöyle demiş: Hz. Âişe'den duyduğuma göre o; ben Allah'ın  Rasûlü'ne mü'nıinlerin çocuklarını sûrdum da; onlar babalarıyla  beraberdirler, buyurdu. Ya müşriklerin gocukları? dedim; onlar da  babalarıyla beraberdirler, buyurdu. Ben amelsiz mi? dedim; Allah onların  ne yapacak olduklarım en iyi bilendir, buyurdu. Bu hadîsi Ahmed İbn  Hanbel Vekî' kanalıyla Hz. Âişe'den nakleder ki; o, şöyle demiş : Ben  Rasûlullah (s.a.) a müşriklerin çocuklarını hatırlattığımda; istersen  sana onların cehennemdeki çığlıklarını işittirebilirim, dedi.

 Abdullah İbn İmâm Abnıed İbn Hanbel der ki: Osman İbn Ebu Şeybe Hz.  Ali'den nakletti ki; o, şöyle demiş : Hz. Hadîce Rasûlullah (s.a.) a  câhiliyye devrinde ölen iki oğlunun durumunu sorduğunda; cnlar  cehennemdedir, buyurmuş. Hz. Ali der ki: Hz. Peygamber, Hz. Hadîce'nin  yüzündeki hoşnûdsuzluğu görünce, sen onlann yerini gör-şeydin onlardan  nefret ederdin, buyurmuş. Hz. Hadîce; ya senden olan çocuklarım? deyince  Hz. Peygamber, onlar cennettedir, demiş. Çünkü mü'minler de, çocukları  da cennettedirler, müşrikler de, çocukları da cehennemdedirler, diye  eklemiş. Sonra şu âyeti okumuş : «îmân eden, soyları da îmânda  kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden  hiç bir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır.» (Tûr, 21) Bu hadîs  garîbdir. Çünkü râvîler arasında yeralan Osman, durumu meçhul bir  kişidir. Onun rivayet ettiği râvi olan Zâ Zân ise Hz. Ali'ye  ulaşmamıştır. Allah en iyisini bilendir.

 Ebu Dâvûd da İbn Ebu Zaide kanalıyla Şa'bî'den nakleder ki; Ra-sûlullah  (s.a.) diri diri toprağa gömen de, gömülen de cehennemdedir, buyurmuş.  Şa'bî de der ki: Bana bu hadîsi Alkame, Ebu Vâil kanalıyla Abdullah İbn  Mes'ûd'dan nakletti. Bir topluluk da bu hadîsi Dâvûd İbn Ebu Hind  kanalıyla Şa'bî'den, Alkame'den, Seleme İbn Kays'-tan naklettiler.  Seleme İbn Kays el-Eşcaî der ki: Ben ve kardeşim Hz. Peygambere gelip  dedik ki: Annemiz câhiliyyet devrinde öldü. Ancak müsâfir ağırlar,  akrabaları ziyaret eder idi. O bizim bir kız kardeşimizi henüz bulûğa  ermemişken diri diri toprağa gömdü. Hz. Peygamber buyurdu ki: Toprağa  gömen de, gömülen de ateştedir. Ancak toprağa gömene İslâm ulaşır da  müslüman olursa; müstesnadır. Bu hadîsin isnadı hasendir.

 III — Müşriklerin çocukları hakkında bir görüş beyân etmeyenler. Bunlar  da Hz. Peygamberin; Allah Teâlâ onların ne yapacaklarını en iyi  bilendir, kavline dayanmaktadırlar. Nitekim Buhârî ve Müslim'in  Sahîh'lerinde Ca'fer İbn Ebu İyâs... kanalıyla Abdullah İbn Abbas'-tan  nakleder ki: Rasûlullah (s.a.) a müşriklerin çocukları sorulduğunda; o,  Allah onların ne yapacak olduklarını en iyi bilendir, demiş. Bu hadîs  Buhârî ve Müslim'de Zührî kanalıyla... Ebu Hüreyre'den de nakledilir. O  der ki: Hz. Peygambere müşriklerin çocukları sorulduğunda; Allah onların  ne yapacak olduklarını en iyi bilendir, buyurdu. Bilginlerden bir kısmı  da müşriklerin çocuklarını, A'râf ehli olarak kabul ederler. Bu görüş,  onların çocuklarının cennette olduklarını söyleyenlerin görüşüyle  birleşir. Çünkü A'râf karâr diyarı değildir. Ve A'râf ehlinin akıbeti  A'râf sûresinde belirtildiği gibi cennettir. Allah en iyisini bilendir. Müminlerin Çocukları

 İyi bilinsin ki; ihtilâf konusu olan, müşriklerin çocuklarıdır.  Mü'-minlerin çocuklarına gelince, bu konuda bilginler arasında ihtilâf  yoktur. Nitekim Hanbelî fakîhlerinden Kadı Ebu Ya'lâ İbn el-Ferrâ,  Ah-med İbn Hanbel'in şöyle dediğini nakleder : Onların cennet ehli  oldukları konusunda ihtilâf yoktur. İnsanlar arasında meşhur olan görüş  de budur. Allah dilerse bizim kesin karâr vereceğimiz kanâat da budur.  Şeyh Ebu Ömer İbn Abd'ül-Berr'in bazı bilginlerden naklederek onların bu  konuda durakladıkları, bütün çocukların Allah Azze ve Celle'nin irâdesi  altında bulundukları görüşünü serdettikleri tarzındaki kanâatına  gelince : Ebu Ömer İbn Abd'ül-Berr'in ifâdesine göre bu görüşe;  aralarında Hammâd İbn Zeyd, Hammâd İbn Seleme, Abdullah İbn Mübarek,  İshâk İbn Rahûyeh ve diğerlerinin de bulunduğu hadîs ve fıkıh ehli bir  topluluk kail olmuşlardır. Onlar derler ki: Bu husus İmâm Mâlik'in  el-Muvatta'nında kader bahsinde çizdiği duruma benzer. Onun bu konuda  îrâd ettiği hadîsler de böyledir. Mâlikîlerin çoğunluğu da bu  görüştedir. Ancak İmâm Mâlik'den nass halinde bir şey vârid olmamıştır.  Mâlikilerden sonraki bilginler müslü-man çocuklarının cennette  olduklarını kabul etmişler, müşrik çocuklarının ise Allah'ın irâdesine  bağlı olduklarını bildirmişlerdir. Ömer İbn Abd'ül-Berr'in sözü burada  bitiyor. Ancak bu, gerçekten garîbdir. Ebu Abdullah el-Kurtubî de  et-Tezkire isimli kitabında aynı şeyi zikreder. AUah en iyisini  bilendir. Bu konuda Talha kızı Âişe'den mü'-minlerin annesi Âişe'ye  dayanan bir rivayet zikredilir. Hz. Âişe der ki: Hz. Peygamber Ansâr'dan  bir çocuğun cenazesine çağırıldı. Ben dedim ki : Ey Allah'ın Rasûlü,  ona ne mutlu cennet serçelerinden bir serçe, kötülüğe ne uzandı ne de  ulaştı. Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdu ki: Ya bundan başka bir şey  ise ey Âişe? Doğrusu Allah cenneti yarattı ve insanlar babalarının  sulbünde iken cennet ehlini halketti. Cehennemi yarattı ve insanlar  babalarının sulbünde iken cehennem ehlini de yarattı. Bu hadîsi Ahmed  İbn Hanbel, Müslim, Ebu Dâvûd, Neseî ve İbn Mâce naklederler.

 Bu konudaki sözlerin, gerçekten sahîh delillere dayanması îcâbe-der. Ne  var ki Şâri'in buyruklarını bilmeyen birçok kişiler de bu konuda söz  etmektedirler. Bu sebeple bilginlerden bir çoğu bu konudan  bahsedilmesini hoş karşılamamışlardır. Abdullah İbn Abbâs'tan, Ebu Bekr  es-Sıddîk'ın oğlu Muhammed'in oğlu Kâsım'dan, Hanefiyye'nin cğlu  Muhammed'den ve diğerlerinden böyle rivayet edilmiştir. İbn Hib-bân da  Sahîh'inde Cerîr İbn Hâzim'den nakleder ki; o, şöyle demiş : Ebu Recâ  el-Utâridî'nin Abdullah İbn Abbâs'ın minberde iken şöyle dediğini  işittim : Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki : Bu ümmetin işi birbirine  yaklaşıktır. Yeter ki çocuklar ve kader konusunda konuşmasınlar. İbn  Hibbân bununla müşriklerin çocuklarını kasdettiğini söyler. Ebu Bekr  el-Bezzâr, Cerîr İbn Hâzim kanalıyla aynı rivayeti naklettikten sonra;  bir topluluğun Ebu Recâ kanalıyla bu hadîsi Abdullah İbn Abbâs'tan  mevkuf olarak rivayet ettiklerini bildirir.















bunlar ibnül kesir kuran tefsiridir.nasıl anlamalıyız?


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst