Fitne günlerinde kadın ve ahlâk I

İlim-irfan

Well-known member
Kadın ve ahlak
Kadın ve ahlâk, bir arada durması en çok beklenen kelimelerden ikisidir. İlk kadından son kadına kadar, kadınların ahlâka ihtiyacı, ahlâkın kadınlara uyumu, Müslüman veya kâfir bütün toplumların beklentisidir. İslam ise bu beklentiyi Kur'an ve hadislerle kurallı hale getirmiştir. Kadının ahlâkı, onun üzerinde bulunması doğal kabul edilen güzelliğinden daha önde olmalıdır. Çünkü kadın, ahlâk sahibi olduğunda bu doğurup büyüteceği çocuğa, eşi olduğu erkeğe ve nihayet yaşadığı topluma etki edecektir. Kadın, sadece kendisi değildir. Kadın toplumdur, insanlıktır.
Kadın; ahlaktır!
Ahlâk, insanî bir değerdir; onun insanî bir değer olması, insanlardan müteşekkil toplumların içinde bulunduğu süreçten etkilenmesini tabiileştirmektedir. Müslümanların gözde nesli sahabilerin yaşadığı bir toplumda ahlâkın düzeyi ile karma nesillerin bulunduğu bir toplumdaki ahlâk düzeyinin aynı olmasını bekleyemeyiz.
Özellikle, bir tür kıyamet alameti olarak kötülüğün yaygınlaştığı hatta resmîleştiği, iyiliğin ve güzelliğin gizlenme durumunda olduğu zamanlarda ahlâk en çok etkilenen durumundadır. Ahlâksızlığın ahlâk olarak telakki edilebileceğini de söylememiz mümkündür. Gerçekte ise bu bir faciadır. İnsanlığın ahlâkını yitirdikten sonra din dâhil, elinde neyin sabit kaldığını söylemesi mümkün olacaktır?
Ahlâka ait bu genel değerlendirmeyi kadın için yaptığımızda çok daha hassas ölçülerden söz etmek zorunda kalırız. Şüphesiz erkek ve kadın arasında ahlâka ihtiyaçlı olma açısından bir fark yoktur, olmamalıdır da. Ancak kadının ahlâkı sadece kadın için değildir. Onun ahlâkı insanın ahlâkı olarak algılanmalıdır. Zira kadın; annedir, eştir, kardeştir, iffettir.
Fitne günlerine dikkat
Hadisi şeriflerde 'fitne zamanı' olarak tarif edilen bir zamanda kadın ve ahlâkı, ahlâkın toplum nezdindeki yüzeysel anlamı üzerinden ele alamayız. Din ve insanlık açısından ciddi bir konumda gözlemlenen ahlâkın, selamlaşma, mendil ikram etme, yer verme, büyük-küçük ilişkisi kurma şeklindeki örfe ve zamana göre değişebilecek tutumlar üzerinden değerlendirilmesi veya koruma altına alınması yeterli olmaz.
Ahlâka daha geniş bir boyut kazandırılmalıdır. İman, ahlâkın da esası olduğuna göre ahlâka imandan başlanmalı, Kur'an ve sünnetle çizilen bir daire içinde tutulmalıdır. Aksi takdirde bir zamanların en ahlâksız tavırları için ahlâkîlik hükmü takdir edilebilir. Bu, ayakların baş olması, başların ayaklaşması şeklinde bir sonuca razı olmaktır.
Ahlak ve kadının ilkeleri
Fitne günlerinde kadın ve ahlâkın temel ilkelerini şu şekilde özetlememiz mümkündür:
Allah'a iman ve imanın gerekleri üzerinde hassas davranılmalıdır. İman, birkaç kelimenin dille ikrarından ibaret görülmemelidir. İmanın bir anlamda ahireti dünyaya tercih etmek olduğu şuuru taşınmalıdır. İmanın gereği olarak yapılan ibadetlerin ancak ihlâsla bir değer ifade edeceği bilinmelidir. İmanın karşı cephesi olan şirke düşme tehlikesinin hiçbir şekilde yok sayılmaması oldukça önemlidir.
Fitne zamanının ahlâklı kadını, Allah'ın kaderine külliyen teslimdir. Hükmün tamamen Allah'a ait olduğunu bilir, zararın ve faydanın ancak Allah'tan olacağına iman eder. Kul olarak tedbirini alır, çareler üretir; sonuç arzu ettiğinin dışında gerçekleşirse Rabbi'nin hükmüne rıza gösterir, asi olmaz. Hiçbir şekilde sihir, fal, büyü gibi ağır haramlara tevessül etmez. Öyle ortamlarda bulunmaz.
Musibetlerin etkisinde kalıp ağlamanın, kederlenmenin sakıncası olmadığını bilir ama seviyesiz tavırlar içinde olmaz. Kadere isyan olan ifadeler kullanmaz. Başına geleni ecre dönüştürmeye çalışır.
Kadının modası, Resulullah'ın sünnetidir!
Fitne zamanlarında yaşayan ahlâklı Müslüman kadının modası Resûlullah sall
Allah.gif
u aleyhi ve sellemin sünnetidir. Sünnete uymayı bütün asırların eskimez modası olarak görür. Sünnete ittiba ettiği kadar iyi Müslüman olabileceğini bilir. Sevgili peygamberinin sünnetini kimsenin hatırı ve diyeceği için ihmal etmez.

İnsan ilişkilerinde sünnet esastır
Fitne zamanlarında yaşayan ahlâklı Müslüman kadın, insanlarla ilişkilerinde de sünneti esas alır; insanların sünnete olan bağlılığı onun da insanlarla olan ilişkisine şekil verir. Kardeş ve dost çevresini onlardan oluşturmaya çalışır. Sünnet ehli bir çevre oluşturmak ve o çevrede kalmak onun için karantina çadırı gibidir. Fitne zamanında yaygın hale gelebilecek salgınlardan ancak böyle korunabileceğini bilir.


Nureddin Yıldız - Milli Gazete
10/12/2009
 

İlim-irfan

Well-known member
Fitne günlerinde kadın ve ahlâkII

Müslüman kadın, ilmi diplomadan ibaret görmez
Cahilliğin hiçbir çeşidine razı olmaz. İlmi diplomadan ve bilgiden ibaret görmez. İlim amelin ta kendisidir. İlim, ahlâkın içidir. Ahlâksız ilim, sahibi için yükten başka bir şey değildir.
Üzerine farz olan ilimleri tahsil etmek için özel bir gayret gösterir. Allah rızası güdülerek kurulan ilim meclislerine ciddi bir şekilde katılır. İlim meclisinde bulunmayı namazı camide kılmak türünden bir ibadet olarak gördüğü için, ilmi basit konulara harcatmaz. İbadetlerinde ciddidir. Önce farzların hakkını verir. Fıkhına riayet ederek farzları eda ettikten sonra önem sırasına göre nafilelere yönelir.
Müslüman kadın titizliğin, ahlakın ta kendisi olduğunu bilir
Nafileleri yok sayma gafletine düşmez. Aynı anlayışla sabah akşam zikirlerini ve diğer virtlerini ihmal etmez. Kesinlikle bir Kur'an okuma programı olur. Nafile ibadeti sadece perşembe orucundan ibaret bilmez. Salih amel olacak ne varsa onun peşine düşer.
İnfak etmeye çalışır. İsrafın bütün çeşitlerine karşı titizdir. Vaktini, emeğini, malını israf etmez. Beddua etmez; dua etmeyi yeğler. Allah'tan af ve afiyet diler. Kendisini ilgilendirmeyen işlerle ilgilenmeyerek Müslümanlığını güzelleştirir. Ayıp örten olur.
Başta dil, göz ve kulak olmak üzere bütün organlarını haramdan korur. Boş sözün, haram bir bakışın, kulağa giren haram bir sözün yazıldığını ve bir gün muhakkak hesabının sorulacağını hiç unutmaz. Gıybet, nemime gibi çirkinlikleri Allah'ın ağır yasaklarından bir yasak diye kendinden uzak tutar. Haramlara karşı oluşacak bir gevşekliğin cehenneme sürükleyeceğini unutmaz. Böyle bir şeyle kalplerin paslanacağını, imanın zarar göreceğini zihninde canlı tutar. Kulların ayıplaması veya duymasından kurtulmuş olsa bile kulların Rabbi'nin onu murakabe ettiğini nasıl unutur? Komşuluğu, Allah'ın şeriatından bir bölüm olarak bilir.
Müslüman kadın, evinde mücahid olma vasfını kazanır
Fitne zamanında ahlâklı Müslüman kadın, sözünde sadıktır, eli emindir, yumuşaktır ama vakarlıdır, vefalıdır. Kesinlikle sır tutar. İyiliğe karşı iyilikte bulunmaya çalışır; kötülükten ve kötülerden uzak durur. Onun güzel ahlâkı ile insanların İslam'a ısınacağını düşünmesi ahlâkına heyecan katar; oturduğu yerden mücahid olma vasfı kazanır.
Fitne zamanında şeytanın en büyük hedeflerinden biri şüphesiz kadındır. İsrailoğulları'nın ilk fitnesi de kadın olmuştu. Resûlullah sall
Allah.gif
u aleyhi ve sellem, kendisinden sonra en büyük fitne olarak kadın fitnesini göstermiştir. Yaşadığımız ortam, bu haberin ne denli büyük bir mucize olduğunu göstermektedir.

Müslüman kadın, tesettürün gözlerden korunmak olduğunu bilir
Müslüman kadın, iffetini asla zedelemez. Zedeleyecek sebeplerden uzak durur. İffetinden taviz verme anlamına gelebilecek işlere yaklaşmaz.
Tesettürünü dini olarak görür. Sadece iyi giyinmiş olmanın tesettür olmayacağını, tesettürün ikinci gözlerden korunmak olduğunu bilir. Güzel giyinir ama giyiminde başkalarının etkisinde kalmaz.
Halvet, tuzaktır!
Fitne zamanında halvet tam bir tuzaktır. Evlenilmesi caiz olacak bir erkekle, yalnız bir mekânda baş başa kalmanın adı olan halvet, hadisi şeriflerde yasaklanmıştır. Şu veya bu gerekçeyi ileri sürerek, haramlardan bir haramı irtikâp etmeye cüret etmemelidir. Namaz ve benzeri ibadet ahkâmını öğrenir gibi halvete ait fıkıh ahkâmını da öğrenmelidir. Fitne zamanının en ağır imtihanlarından birini ihmal etmesi uygun düşmez.
Kadın ve erkeğin uygunsuz ölçülerle ve zaruret olmadan bir arada bulunmaları anlamına gelen ihtilata da yanaşmamalıdır. Kadınların bir mekânda, erkeklerin başka bir mekânda oturacakları ortamlar oluşturmalıdır.
Müslüman kadın fitne zamanında, evinden çıkmamayı ilke edinmelidir. Evinden çıkması gerektiğinde de ziynetlerini teşhir etmemeye çalışmalı, çarşı ve pazarların, karma ortamların ne erkek ne de kadın için uygun olmadığını bilmelidir.
Evini kendisi için ribat noktası olarak tayin eder
Fitne zamanlarında Müslüman kadın, evini şeytandan ve şeytanlaşmışlardan korumaya çalışır. Çocuklarının yetişmesi için üzerine düşenleri ihmal etmez. Eşine itaatinden ötürü Allah'ın sevabını umar. Pürüzsüz bir erkekle evlenme hayalleri içinde olmaz. Her şeye rağmen idare etmesini ve sabrı silah olarak kullanmayı deneyerek yükselir.
Sılayı rahimi, ibadetlerden bir ibadet olarak görür. Daha önemli bir görevi aksatmadan ve haramlardan bir harama bulaşmadan sılayı rahim yapmayı ilke edinir.

Nureddin Yıldız - Milli Gazete
11/12/2009
 
Üst