Konuya cevap cer

Hamuş!.. Dedi Mevlana kendisine

Hamuş!... Yani Suskun!... Sustuğu

yerde açıldı kapılar, önüne serildi

ışıltılı kelimeler, kalbi duygular…

Hamuş!.. dedi sustu Mevlana…

Sustu ve kapandı karanlıklara…

Karanlıklara Şems doğdu sonra…

Baktı… Gördü… Adına Aşk dedi…

Candan özge candan öte olana…

Yaprakta tohumu, damlada

okyanusu gördü sonra…

Hamuş!.. Demiştim ben de

kendime. Sözün bittiği yerde,

noktanın konduğu yerde

susmuştu bütün kelimelerim.

Anlatmak yormuştu nazenin

bedenimi… Anlaşılamamak ise en

çok yüreğimi. Sustuğu yerde

anlaşılmaktı belli ki bütün derdi…

Hamuş!.. Demiştim ben de

kendime. Seni anlatmayan bütün

kelimeleri susmuştum. Senle

başlamayan bütün cümleleri bir

bir bozmuştum. Şems ol da gel

karanlıklarıma doğ diye

ummuştum… Umutmuşsun!..

Unutmuşum!...

Hamuş!.. Demiştim ben de

kendime. Suskunluğum verilene

rıza göstermekti… “İyi günde,

kötü günde, hastalıkta ve

sağlıkta” diye başlayan o

tekerlemeye eşlik etmekti. İyi ve

güzeli sana kötü ve çirkini

kendisine seçmişti… Suskunluğun

bedeli sadece bu seçimdi…

Hamuş!.. Demiştim ben de

kendime. Dün’ü dünde bırakmak

adına…”Şimdi yeni şeyler

söylemek lazım”dı. Aşk!

Demiştim sonra Aşk!... Aranan

bulunmuştu… Beklenen

gelmişti… Aşk vardı ve ötesi

çoktan unutulmuştu!...

Hamuş!.. Demiştim ben de

kendime. Sana da Şems

diyecektim belki… Kör kuyulara

atılmasaydın bütün karanlığına

rağmen görecektin güneşi…

Kapattın gözlerini, kestin attın

son yanında yeşeren düşlerini…

Şems olmak kolay mıydı canı

canana teslim etmeden?

Kendinden geçmeden aydınlanır

mıydı kör karanlıklar, açılır mıydı

kilit vurulmuş kapılar…

Hamuş!.. Demiştim ben de

kendime. Sonra “ne olursan ol

yine gel” demiştim… Önce

kendine sonra kendindekine.

Kendini bilmekti marifet…

Kendini bulmaktı meziyet… Dev

aynasında değil, boy aynasında

seyretmekti asıl kendini

keyfiyet…

Sonra “Bişnev!” dedi Mevlana…

“Dinle!..”

Sonra “Bişnev!” demiştim ben

de!... Dinle!... Hamuş ol dinle!..

Kendin ol dinle!... Tövbe et

dinle!... Affet dinle!...Ama

dinle!... İlle de dinle!...

Sath-ı müdafaada meşruiyet

aramak senin neyine!...

Dinle!.. Hataya bedel, günaha

kefaret biçmek senin neyine!...

Dinle!..Yenilen hakkı hukuku

arşına endazeye, kiloya, grama,

grata vurmak senin neyine!...

Dinle!.. Cüceler dev, ayaklar baş

olmuşsa cüceyle boy, devle güç

yarışına girmek senin neyine!...

Dinle!.. Akıllar uçmuş, fikirler

gitmiş, duygular yerle yeksan

olmuşsa, namus, edep haya, en

çok da namustan, edepten,

hayadan, akıldan fikirden

yoksunların eline düşmüşse

konuşmak senin neyine!

Sus ve dinle!..

Hamuş ve bişnev!..

Yangın yerine bak!.. Ateşten,

külden, kordan ne var elinde!..

Pervane değilsen yaklaşma sakın

ateşe!… Can’ı Canan’a teslime

hazır değilsen “Ben Aşk’ım”

deme kimseye… Aşk gelmesin

seninle dile… İncinmesin ne

Mecnun ne Leyla ne gül ne de

diken seninle!.. Ayağıma diken

batacak diyorsan düşme çöle…

Ah u zar ederim diyorsan çekme

gözüne sürme!.. Talipsen kara

bahta kör talihe…Dinle!

“Gel, gel ne olursan ol yine

gel!...” diyorsan, “Hamuş!...” ol

sen de… Sonra da “Bişnev!...” de

en sevilene!...

Ve semaya dursun yürekler

Aşk’ın önünde...


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst