İlim-irfan
Well-known member
İcazetli ulemâ, fukaha, müftüler toplanıp Ümmet-i Muhammed'i bazı konularda bilgilendirmeli, uyarmalı, aydınlatmalıdır.
Müslümanların zihinleri karışmış, kafaları allak bullak olmuş, büyük tereddütler içinde kalmışlardır.
Ortada son derece vahim iddialar vardır.Bunlar imana, itikada, usûle ait konulardır.
1. Zarurata, muhkemata ait aykırı inançlar çıkartılmaktadır.
2. Kur'ân-ı Kerîm'in sarahatine aykırı iddialar vardır.
3. Sünnete aykırı iddialar.
4. Sevad-ı Âzamın itikadına ve yoluna aykırı bid'atler
.
5. Cumhur-i ulemânın anlattığı İslâm esaslarıyla uyuşmayan ve bağdaşmayan inançlar, görüşler
.
Zikrettiğim icazetli ulema, fukaha, müftüler bu konuları incelemeli, çok açık ve seçik fetvalar vererek Ümmeti bilgilendirmeli, aydınlatmalı, uyarmalıdır.
Bu konuda Diyanet'e büyük vazife düşmektedir.
Ulema, fukaha, müftüler meclisinin toplanıp Müslümanları uyarması ve bilgilendirmesi, emr-i mâruf ve nehy-i münker farizasına dahil, mutlaka yerine getirilmesi gereken bir hizmettir.
Hiçbir icazetli alim, fakih, müftü bu hizmetten istinkâf edemez, kaçınamaz, çekimser kalamaz.
İslâm'da iki türlü hüküm vardır:
Birincisi: Müttefakun aleyh, yani üzerinde ittifak olan, oybirliği olan meseleler. Bunlar usûle aittir.İslâm'ın, Allah katında tek hak ve geçerli din olduğu inancı gibi. Bunları inkâr ve tekzib eden dinden çıkar.
İkincisi: Muhtelefün fih mesail ve ahkam. Yani üzerinde çeşitli/farklı görüşler olan meseleler. Bunlar teferruata aittir.
Zamanımızda, müttefakun aleyh olan temel mesele ve hükümlerde maalesef ihtilâf ve tefrika başlamıştır.
Diyanet bunlara seyirci kalamaz.
Bir İlâhiyatçı çıkıp "Kur'ân Yahudileri İslâma çağırmıyor
. Kur'ân Hıristiyanları İslâma çağırmıyor
." gibi bir görüş ve inanç ortaya atarsa, Diyanet mutlaka devreye girmeli ve doğruyu halka bildirmelidir.
Tarihsellik fırkasının kurucusu Fazlurrahman nice Kur'ân ayetinin ve Peygamber Sünnetinin hükümlerinin bu devirde geçerli olmadığını iddia ediyor.Bu iddia hakkında Diyanet mutlaka konuşmalıdır.
Bazı ihtilâflar (çeşitli görüşler) vardır ki, esasa, temele, usûle taalluk etmez, inananı dinden çıkartmaz. Meselâ bir kimse"Ben tasavvufu ve tarikatı kabul etmiyorum" derse bu onun bileceği bir iştir, bir nasip meselesidir. Lakin, fazla ileriye gider ve "Bütün tarikat ve tasavvuf mensubu Müslümanlar müşrik ve kâfirdir, tarikat ve tasavvuf evliyası evliyauşşeytandır" derse ulema, fukaha, müftüler ve Diyanet devreye girip aşırılık yapanları uyarmalı ve fitneyi önlemelidir.
Müslümanlar binlerce alt-fırkaya ayrılmıştır.
Ortaya atılan bazı bid'atler, sahibini küfre götürmesinden korkulacak derecede vahimdir.
Müslümanların birbirlerini küfür ve şirkle itham etmeleri ne korkunç bir felâkettir.
Baskı altında da olsa, eli kolu bağlı da olsa Diyanet yine de bu konuda bir şeyler yapabilir. Vaktiyle, tesettür konusunda iki uzun fetva vererek gerçekleri ilan etmiş, idarecileri ve halkı uyarmıştı.
Vahim bid'atler yüzünden imanları giden Müslümanların vebali ulema, fukaha, müftüler ve Diyanet üzerine olacaktır.
İki rekat Cuma farzından sonra başka namaz kılınmasın demek bid'attir ama bu bid'at kişiyi dinden çıkartmaz. Lakin Tevhid inancı ile Teslis inancı birdir demek öyle değildir.
Bendeniz sıradan bir Müslüman olarak akaid, ilmihal, fıkıh, ahlâk kitaplarından dinimi öğrenmiş bulunuyorum. Fetva veremem, müşkülleri halledemem. Üzerinde hiç şüphe ve tereddüt olmayan gerçekleri söylerim ama din konusunda otorite ve uzman değilim.
Sayın Diyanet İşleri Başkanlığı'na müracaat ediyorum. Yukarıda bir nebze durumu anlattım. Lütfen halkı uyarsınlar, bilgilendirsinler, aydınlatsınlar. Ayakları kaymak tehlikesine mâruz Müslümanlara yardımcı olsunlar.
Evet, tekrar soruyorum: Bazılarının dediği gibi Tevhid inancı ile Teslis akidesi bir midir?Allah'a iman konusunda Müslümanlarla Ehl-i Kitab arasında ittifak mı vardır, ihtilâf mı?
Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete
03/12/2009
Müslümanların zihinleri karışmış, kafaları allak bullak olmuş, büyük tereddütler içinde kalmışlardır.
Ortada son derece vahim iddialar vardır.Bunlar imana, itikada, usûle ait konulardır.
1. Zarurata, muhkemata ait aykırı inançlar çıkartılmaktadır.
2. Kur'ân-ı Kerîm'in sarahatine aykırı iddialar vardır.
3. Sünnete aykırı iddialar.
4. Sevad-ı Âzamın itikadına ve yoluna aykırı bid'atler
5. Cumhur-i ulemânın anlattığı İslâm esaslarıyla uyuşmayan ve bağdaşmayan inançlar, görüşler
Zikrettiğim icazetli ulema, fukaha, müftüler bu konuları incelemeli, çok açık ve seçik fetvalar vererek Ümmeti bilgilendirmeli, aydınlatmalı, uyarmalıdır.
Bu konuda Diyanet'e büyük vazife düşmektedir.
Ulema, fukaha, müftüler meclisinin toplanıp Müslümanları uyarması ve bilgilendirmesi, emr-i mâruf ve nehy-i münker farizasına dahil, mutlaka yerine getirilmesi gereken bir hizmettir.
Hiçbir icazetli alim, fakih, müftü bu hizmetten istinkâf edemez, kaçınamaz, çekimser kalamaz.
İslâm'da iki türlü hüküm vardır:
Birincisi: Müttefakun aleyh, yani üzerinde ittifak olan, oybirliği olan meseleler. Bunlar usûle aittir.İslâm'ın, Allah katında tek hak ve geçerli din olduğu inancı gibi. Bunları inkâr ve tekzib eden dinden çıkar.
İkincisi: Muhtelefün fih mesail ve ahkam. Yani üzerinde çeşitli/farklı görüşler olan meseleler. Bunlar teferruata aittir.
Zamanımızda, müttefakun aleyh olan temel mesele ve hükümlerde maalesef ihtilâf ve tefrika başlamıştır.
Diyanet bunlara seyirci kalamaz.
Bir İlâhiyatçı çıkıp "Kur'ân Yahudileri İslâma çağırmıyor
Tarihsellik fırkasının kurucusu Fazlurrahman nice Kur'ân ayetinin ve Peygamber Sünnetinin hükümlerinin bu devirde geçerli olmadığını iddia ediyor.Bu iddia hakkında Diyanet mutlaka konuşmalıdır.
Bazı ihtilâflar (çeşitli görüşler) vardır ki, esasa, temele, usûle taalluk etmez, inananı dinden çıkartmaz. Meselâ bir kimse"Ben tasavvufu ve tarikatı kabul etmiyorum" derse bu onun bileceği bir iştir, bir nasip meselesidir. Lakin, fazla ileriye gider ve "Bütün tarikat ve tasavvuf mensubu Müslümanlar müşrik ve kâfirdir, tarikat ve tasavvuf evliyası evliyauşşeytandır" derse ulema, fukaha, müftüler ve Diyanet devreye girip aşırılık yapanları uyarmalı ve fitneyi önlemelidir.
Müslümanlar binlerce alt-fırkaya ayrılmıştır.
Ortaya atılan bazı bid'atler, sahibini küfre götürmesinden korkulacak derecede vahimdir.
Müslümanların birbirlerini küfür ve şirkle itham etmeleri ne korkunç bir felâkettir.
Baskı altında da olsa, eli kolu bağlı da olsa Diyanet yine de bu konuda bir şeyler yapabilir. Vaktiyle, tesettür konusunda iki uzun fetva vererek gerçekleri ilan etmiş, idarecileri ve halkı uyarmıştı.
Vahim bid'atler yüzünden imanları giden Müslümanların vebali ulema, fukaha, müftüler ve Diyanet üzerine olacaktır.
İki rekat Cuma farzından sonra başka namaz kılınmasın demek bid'attir ama bu bid'at kişiyi dinden çıkartmaz. Lakin Tevhid inancı ile Teslis inancı birdir demek öyle değildir.
Bendeniz sıradan bir Müslüman olarak akaid, ilmihal, fıkıh, ahlâk kitaplarından dinimi öğrenmiş bulunuyorum. Fetva veremem, müşkülleri halledemem. Üzerinde hiç şüphe ve tereddüt olmayan gerçekleri söylerim ama din konusunda otorite ve uzman değilim.
Sayın Diyanet İşleri Başkanlığı'na müracaat ediyorum. Yukarıda bir nebze durumu anlattım. Lütfen halkı uyarsınlar, bilgilendirsinler, aydınlatsınlar. Ayakları kaymak tehlikesine mâruz Müslümanlara yardımcı olsunlar.
Evet, tekrar soruyorum: Bazılarının dediği gibi Tevhid inancı ile Teslis akidesi bir midir?Allah'a iman konusunda Müslümanlarla Ehl-i Kitab arasında ittifak mı vardır, ihtilâf mı?
Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete
03/12/2009