Hani Şu Kızdıklarımız Varya..Bizi Kızdıranlar Neymiş Bakalım?
Bizim Yunus’umuzun hayat hikâyesindeki Molla Kâsım sahnesini çoğunuz bilirsiniz. Unutanlar için kısa bir tekrarla konuya girelim.
Yunus’un vefatından sonra şiirlerinin bulunduğu divan Molla Kâsım adlı bir kaba softanın eline geçer. Sakarya kıyısına oturarak şiirleri tek tek okuyan Molla Kâsım kendince dine aykırı (!) gördüklerini bir kenara ayırır. 3.000 adet şiirden ayırdığı 1.000 tanesini yakar. Bir başka gün kalan 2000 ini inceler ve bunlardan da binden fazlasını nehre atar. İşte tam bu esnada eline gelen şiirde şu dize çıkar karşısına;
Derviş Yunus bu sözü / Eğri büğrü söyleme
Seni sıygaya çeker / Bir Molla Kâsım gelir
Bu dize ile sarsılan Molla Kâsım pişman olup nehre atlasa da şiirlerden çoğu gitmiş, elden çıkması gereken çıkmıştır artık. 3.000 şiirden 300 küsur kadarı elimizde bugün.
***
Vakıanın buraya kadar olan kısmı Yunus’u ilgilendiriyor. Ancak daha geniş açı ile bakacak olursak hadise, Hakikat Yolunda yürümeyi niyete alan hepimizin önüne gelebilecek ve hatta gelmekte olan, çoğu kere perdelendiğimiz bir lütuf! Lütuf deyişim belki ters geliyor size, Yunus şiirlerini ortadan kaldıran biri nasıl lütuf olabilir, diye düşünüyor olabilirsiniz… İlk etapta haksız değilsiniz. Şimdi olayın derûnuna inelim ve bu hali kendimizde nasıl, ne şekilde yaşıyoruz, çözümlemeye gayret edelim.
Kendimize gelmeden önce Yunus ve Molla Kâsım’ ı biraz daha okumakta fayda var. Alem de kendiliğinden ve de bağımsız hiçbir olay yok. Çünkü İrade Tek ve O Tekin dilemesi dışında bir zuhur muhal. O halde Yunus’a Molla Kâsım’ı musallat eden de Rabbul Âlemin!
Buna ikna olduktan sonra niçin yaşandığını düşünelim. 3000 şiirin 2000 kadarı derin batini sırlar açıklıyor, yüksek mertebeden seyirler içeriyor olabilir. Bunlar elde kalsa ve günümüze kadar gelse belki de çoğu kişinin aklı karışacak, çoğunluğu oluşturan avamın inançlarında sarsıntılar yaşanacaktı. Çünkü üst mertebenin seyri, alt mertebeler için sırdır! Açıklandığında beyinlerde depremler yaşanır!
Molla Kâsım rolü üstlenen kişi, böyle bakıldığında inancın korunması, şer’i çizginin muhafazası adına hayırlı bir iş yapmıştır gelecek nesiller için…
…
Soracaksınız, “Tamam da bu Molla Kâsım’ın bizim yaşamımızla bağı ne?”
İşte şimdi oraya geldik. Ne buyurdu Yunus’umuz?
Derviş Yunus bu sözü / Eğri büğrü söyleme
Seni sıygaya çeker / Bir Molla Kâsım gelir
Molla Kâsım’ın ana vazifesi; siygaya çekmek!
Niçin? Sözü eğri büğrü söylemesin diye!
Daha açıkçası, daha tasavvufçası; Molla Kâsım sahnesi kendimizi hesaba çekmemize yardımcı olarak dışarıdan diğer bir insan eliyle önümüze konan bir olgu!
Sözü eğri büğrü söylemeyelim; düşüncemiz batıl zemine oturmasın, yaşamımız Hak çizgide sürsün, yanlış algıları, saplantıları Hak zannetmeyelim diye!.. Özetle, benlik örtüsünden soyunalım, nefis kirinden yıkanalım diye…
Buna delil olacak en büyük unsur; KÂSIM kelimesi. Kasım; Arapçada; İKİ ŞEYİ AYIRAN, AYRIŞTIRAN demek… Molla Kasım; .insanı beşeriyetinden ayırıp hakikatini gösteren, nefsinden ayırıp öze çeken kişi!
Bizim Yunus’umuzun hayat hikâyesindeki Molla Kâsım sahnesini çoğunuz bilirsiniz. Unutanlar için kısa bir tekrarla konuya girelim.
Yunus’un vefatından sonra şiirlerinin bulunduğu divan Molla Kâsım adlı bir kaba softanın eline geçer. Sakarya kıyısına oturarak şiirleri tek tek okuyan Molla Kâsım kendince dine aykırı (!) gördüklerini bir kenara ayırır. 3.000 adet şiirden ayırdığı 1.000 tanesini yakar. Bir başka gün kalan 2000 ini inceler ve bunlardan da binden fazlasını nehre atar. İşte tam bu esnada eline gelen şiirde şu dize çıkar karşısına;
Derviş Yunus bu sözü / Eğri büğrü söyleme
Seni sıygaya çeker / Bir Molla Kâsım gelir
Bu dize ile sarsılan Molla Kâsım pişman olup nehre atlasa da şiirlerden çoğu gitmiş, elden çıkması gereken çıkmıştır artık. 3.000 şiirden 300 küsur kadarı elimizde bugün.
***
Vakıanın buraya kadar olan kısmı Yunus’u ilgilendiriyor. Ancak daha geniş açı ile bakacak olursak hadise, Hakikat Yolunda yürümeyi niyete alan hepimizin önüne gelebilecek ve hatta gelmekte olan, çoğu kere perdelendiğimiz bir lütuf! Lütuf deyişim belki ters geliyor size, Yunus şiirlerini ortadan kaldıran biri nasıl lütuf olabilir, diye düşünüyor olabilirsiniz… İlk etapta haksız değilsiniz. Şimdi olayın derûnuna inelim ve bu hali kendimizde nasıl, ne şekilde yaşıyoruz, çözümlemeye gayret edelim.
Kendimize gelmeden önce Yunus ve Molla Kâsım’ ı biraz daha okumakta fayda var. Alem de kendiliğinden ve de bağımsız hiçbir olay yok. Çünkü İrade Tek ve O Tekin dilemesi dışında bir zuhur muhal. O halde Yunus’a Molla Kâsım’ı musallat eden de Rabbul Âlemin!
Buna ikna olduktan sonra niçin yaşandığını düşünelim. 3000 şiirin 2000 kadarı derin batini sırlar açıklıyor, yüksek mertebeden seyirler içeriyor olabilir. Bunlar elde kalsa ve günümüze kadar gelse belki de çoğu kişinin aklı karışacak, çoğunluğu oluşturan avamın inançlarında sarsıntılar yaşanacaktı. Çünkü üst mertebenin seyri, alt mertebeler için sırdır! Açıklandığında beyinlerde depremler yaşanır!
Molla Kâsım rolü üstlenen kişi, böyle bakıldığında inancın korunması, şer’i çizginin muhafazası adına hayırlı bir iş yapmıştır gelecek nesiller için…
…
Soracaksınız, “Tamam da bu Molla Kâsım’ın bizim yaşamımızla bağı ne?”
İşte şimdi oraya geldik. Ne buyurdu Yunus’umuz?
Derviş Yunus bu sözü / Eğri büğrü söyleme
Seni sıygaya çeker / Bir Molla Kâsım gelir
Molla Kâsım’ın ana vazifesi; siygaya çekmek!
Niçin? Sözü eğri büğrü söylemesin diye!
Daha açıkçası, daha tasavvufçası; Molla Kâsım sahnesi kendimizi hesaba çekmemize yardımcı olarak dışarıdan diğer bir insan eliyle önümüze konan bir olgu!
Sözü eğri büğrü söylemeyelim; düşüncemiz batıl zemine oturmasın, yaşamımız Hak çizgide sürsün, yanlış algıları, saplantıları Hak zannetmeyelim diye!.. Özetle, benlik örtüsünden soyunalım, nefis kirinden yıkanalım diye…
Buna delil olacak en büyük unsur; KÂSIM kelimesi. Kasım; Arapçada; İKİ ŞEYİ AYIRAN, AYRIŞTIRAN demek… Molla Kasım; .insanı beşeriyetinden ayırıp hakikatini gösteren, nefsinden ayırıp öze çeken kişi!