Haşir meydanı nerededir?
Cevap: ﻭَﺍﻟْﻌِﻠْﻢُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪِ Gerçek bilgi Allah katındadır.) Hâlık-ı Hakîm'in her şeyde gösterdiği yüce hikmet, hatta tek bir küçük şeye çok büyük hikmetler takması, apaçık şekilde şuna işaret ediyor:
Yerküre, büyük bir daireyi başıboş bir şekilde, rastgele çizmiyor. Belki mühim bir şeyin etrafında dönüyor ve büyük bir meydanın geniş dairesini çiziyor , gösteriyor. Büyük bir serginin etrafında gezip manevî neticelerini ona devrediyor ki, o neticeler ileride o sergide , insanların gözü önünde gösterilecektir. Demek haşir meydanı yirmi beş bin senelik mesafeye yakın, geniş bir daireye yayılacaktır (rivayete göre Şam-ı Şerif kıtası (Sahabi efendilerimiz zamanında Suriye ve civarındaki ülkelere verilen isim) bir çekirdek hükmünde o daireyi dolduracaktır). Yerkürenin bütün manevî mahsulleri, şimdilik gayb perdesi altında olan o meydanın defterlerine ve levhalarına gönderiliyor. İleride meydan açıldığı vakit, sakinlerini de yine o meydana dökecek, o manevî neticeler de gaybda iken görünür hale gelecektir.
Evet, yerküre bir tarla, bir çeşme, bir ölçek hükmünde, o büyük meydanı dolduracak kadar mahsul vermiş.. o meydanı kaplayacak varlıklar ondan akıp geçmiş.. ve arayı dolduracak sanatlı varlıklar ondan çıkmıştır. Demek, yerküre bir çekirdek, haşir meydanı ise içindekilerle beraber bir ağaç, bir sümbül ve bir mahzendir. Evet, nasıl ki parlak bir nokta, süratli hareketiyle ışıktan bir çizgi veya bir daire olur. Aynen öyle de, yerküre süratli, hikmetli hareketiyle bir varlık dairesinin belirmesine ve o dairenin neticeleriyle beraber büyük bir haşir meydanının oluşmasına vesiledir.
Kaynak: Kısmen kelimelerin tercüme edildiği Mektubat kitabından alınmıştır.
Cevap: ﻭَﺍﻟْﻌِﻠْﻢُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪِ Gerçek bilgi Allah katındadır.) Hâlık-ı Hakîm'in her şeyde gösterdiği yüce hikmet, hatta tek bir küçük şeye çok büyük hikmetler takması, apaçık şekilde şuna işaret ediyor:
Yerküre, büyük bir daireyi başıboş bir şekilde, rastgele çizmiyor. Belki mühim bir şeyin etrafında dönüyor ve büyük bir meydanın geniş dairesini çiziyor , gösteriyor. Büyük bir serginin etrafında gezip manevî neticelerini ona devrediyor ki, o neticeler ileride o sergide , insanların gözü önünde gösterilecektir. Demek haşir meydanı yirmi beş bin senelik mesafeye yakın, geniş bir daireye yayılacaktır (rivayete göre Şam-ı Şerif kıtası (Sahabi efendilerimiz zamanında Suriye ve civarındaki ülkelere verilen isim) bir çekirdek hükmünde o daireyi dolduracaktır). Yerkürenin bütün manevî mahsulleri, şimdilik gayb perdesi altında olan o meydanın defterlerine ve levhalarına gönderiliyor. İleride meydan açıldığı vakit, sakinlerini de yine o meydana dökecek, o manevî neticeler de gaybda iken görünür hale gelecektir.
Evet, yerküre bir tarla, bir çeşme, bir ölçek hükmünde, o büyük meydanı dolduracak kadar mahsul vermiş.. o meydanı kaplayacak varlıklar ondan akıp geçmiş.. ve arayı dolduracak sanatlı varlıklar ondan çıkmıştır. Demek, yerküre bir çekirdek, haşir meydanı ise içindekilerle beraber bir ağaç, bir sümbül ve bir mahzendir. Evet, nasıl ki parlak bir nokta, süratli hareketiyle ışıktan bir çizgi veya bir daire olur. Aynen öyle de, yerküre süratli, hikmetli hareketiyle bir varlık dairesinin belirmesine ve o dairenin neticeleriyle beraber büyük bir haşir meydanının oluşmasına vesiledir.
"De ki: İlim ancak Allah katındadır." Mülk Sûresi, 67:26.
Said Nursi
Kaynak: Kısmen kelimelerin tercüme edildiği Mektubat kitabından alınmıştır.