durmuþ göktekin
Active member
HASTALIKLARIMIZ,
Hayata anlam kazandıran insandır. Bu arada anlamsızlaştıran da yine insandır. Demek ki bu iki kutup arasında git-gel yapan insan, sorumluluğunu yerine getirmek için insani değerlerini sürekli geliştirmeli ve güncellemelidir. İnsan; ruh sağlığını, akıl sağlığını ve beden sağlığını korumalıdır. İnsan, önce ve bizzat yaratıcısına, sonra kendine, daha sonra sırasıyla en yakınlarından uzağa doğru genişleyen daireler içinde bulunanlara karşı sorumludur. İnsan, sorumluluğunu yerine getirebilmesi için görevlerini bilmesi lazım. Neleri öğrenip, neleri yapacağını, neleri yapmayacağını bilmek insan olmanın gereğidir. Bugünkü toplumda yaygın hale gelen hastalıklar var. Bu hastalıklar, bilinecekleri unutturmuş, bilinmeyecekleri bir sülük gibi beynimize yapıştırmış, algımız ve şuurumuz emilmiştir. Böyle olunca da hayatımıza anlam kazandıramıyoruz. Çok beddua almış bir toplum olmuşuz ki ilginç bir zaman diliminde yaşıyoruz. Çinliler; bir insana beddua etmek için derlermiş ki; (Allah seni ilginç zamanda yaşatsın) Bizim toplum da şu anda ilginç bir zamanda yaşıyor olmalı.
Kalbimiz kararmış, ruhumuz cılızlaşmış, nefsimiz kalınlaşmış, virüsler beyin kıvrımlarımızın arasına girmiş, hastalık bedenimizi ahtapot gibi sarmıştır. Bu virüslere karşı anti virüs programlarımız olmalı ki virüslerden kendimizi arındıralım. Kadınların kalbine ve kafasına tasallut eden hastalık; gösteriş ve estetik hastalığı. Genç kızların ve kadınların en çok meşgul oldukları şey bedenleri. Diyet ve kilo işleri bütün zamanlarını meşgul eden uğraş. Bunun için şu diyet bu diyet. Kilo aldım, kilo verdim. Bunun dışında Yapay yollarla güzelleşmenin çareleri. Meşgul olunan şey bu. Görmek, görünmek uğruna maddi ve manevi her şeylerini kullanıyorlar. Falanın var, benim neden yok. Falan hanım şunlarla güzelleşmiş ben de onun gibi olayım. Benim de olsun. O, almış ben de alıyım. Benim ki onunkini dövsün, algısı ve anlayışı hayatını kuşatmış. Hayat, yalnız bunlardan ibaretmiş gibi yaşamak anlayışı almış başını gidiyor. İnsanın bedeni toprak olacak, börtü böcek yiyecek. Baki olan ruhudur. Ruha dönük beslenmeler ve bakımlar olmalı ki Allah’ın huzuruna sağlıklı bir şekilde çıkılabilsin. Dökük saçık, pis pasaklı, bakımsız olun demiyorum. Bakımlı düzgün şahsiyetli vakarlı olmak Müslüman bir kadının şiarı olmalıdır.
Gençlik ve güzellik havai fişek gibidir. O bir an parlar, söner gider. Kadın ve kızlarımızı bedenine yönelten endüstri, maddi menfaatleri uğruna bu olumsuzlukları, olması lazım şeyler gibi sürekli gündemde tutuyor. Gençlik bir hazinedir. Hazinenin üstünde oturup hazinesinden haberi olmayanlar, hazinelerini başkalarına kullandırıyorlar.
Hazineyi verenin isteklerine uygun kullanan hazinesinden istifade eder.
Erkeklere bulaştırılan hastalık; karşı cinsle meşgul olmaktır. 8-9 yaşındaki erkek çocuklar aşk sıkıntısı çekiyor. Geçmişte dedelerimizin ömründe gördüğü kadın figürünü bugün biz bir günde görüyoruz. Erkekler, gözlerinden, kulaklarından ve beyinlerinden karşı cins bombardımanına tutuluyor. Beyin köreltiliyor, kalb ve ruh karartılıyor. Hak ve hakikat bu yapıların duvarlarında son nefeslerini veriyor. Çarpıp yere düşüyor. İçeri giremiyor. Spor her Müslüman için olmazsa olmazlardandır. Herkes ferden veya grup halinde spor yapmalıdır. Ama sporu amaç haline getirmek, veba salgını gibi taraftarlık göstermek beyinleri dumura uğratıyor. Pek çok insan bir araya geldiğinde futboldan başka bir şey konuşamıyor. Çünkü beyinler hak ve hakikate kapanmış, faydasız, boş şeyler (malayanilik)le meşgul oluyor. Varsa yoksa geyik muhabbeti. Ne dünyasına ne de ahretine faydalı olmayan konuşmalar. Bu olumsuzluklara karşı; sohbet, muhabbet ve okuma meclislerine devam edilmelidir. Böylece karşı tarafın yaydığı hastalık virüsüne yakalanmayalım. Bizi hasta edecek virüslere karşı anti virüs programlarımız olmalıdır. Bilgisayarlarımızı anti virüs programlarıyla korumaya çalışırken niçin kendimize de anti virüs programı yüklemeyelim? Kendimiz bilgisayarımızdan daha mı kıymetsiziz? İnsan emeği olduğuna kıymet veriyor. Kendisinde emeği olmadığı için ikinci plana itiyor ki ne kadar yanlış. Hâlbuki her şey bizzat varlığımız ve sağlığımızın sonucu elde edilmiştir. Varlığımızı ve sağlığımızı veren ve devam ettirenin isteklerine uygun kullanmak, insan ve akıl sahibi olmanın gereği değil mi?
Yaratan yaratmış, muhayyer (serbest) bırakmış. Cennet var, cehennem de var. Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin buyurduğu gibi (Cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değil.) diyerek sözü sonlandırmış olalım.
18. 02. 2013
Durmuş Göktekin
Hayata anlam kazandıran insandır. Bu arada anlamsızlaştıran da yine insandır. Demek ki bu iki kutup arasında git-gel yapan insan, sorumluluğunu yerine getirmek için insani değerlerini sürekli geliştirmeli ve güncellemelidir. İnsan; ruh sağlığını, akıl sağlığını ve beden sağlığını korumalıdır. İnsan, önce ve bizzat yaratıcısına, sonra kendine, daha sonra sırasıyla en yakınlarından uzağa doğru genişleyen daireler içinde bulunanlara karşı sorumludur. İnsan, sorumluluğunu yerine getirebilmesi için görevlerini bilmesi lazım. Neleri öğrenip, neleri yapacağını, neleri yapmayacağını bilmek insan olmanın gereğidir. Bugünkü toplumda yaygın hale gelen hastalıklar var. Bu hastalıklar, bilinecekleri unutturmuş, bilinmeyecekleri bir sülük gibi beynimize yapıştırmış, algımız ve şuurumuz emilmiştir. Böyle olunca da hayatımıza anlam kazandıramıyoruz. Çok beddua almış bir toplum olmuşuz ki ilginç bir zaman diliminde yaşıyoruz. Çinliler; bir insana beddua etmek için derlermiş ki; (Allah seni ilginç zamanda yaşatsın) Bizim toplum da şu anda ilginç bir zamanda yaşıyor olmalı.
Kalbimiz kararmış, ruhumuz cılızlaşmış, nefsimiz kalınlaşmış, virüsler beyin kıvrımlarımızın arasına girmiş, hastalık bedenimizi ahtapot gibi sarmıştır. Bu virüslere karşı anti virüs programlarımız olmalı ki virüslerden kendimizi arındıralım. Kadınların kalbine ve kafasına tasallut eden hastalık; gösteriş ve estetik hastalığı. Genç kızların ve kadınların en çok meşgul oldukları şey bedenleri. Diyet ve kilo işleri bütün zamanlarını meşgul eden uğraş. Bunun için şu diyet bu diyet. Kilo aldım, kilo verdim. Bunun dışında Yapay yollarla güzelleşmenin çareleri. Meşgul olunan şey bu. Görmek, görünmek uğruna maddi ve manevi her şeylerini kullanıyorlar. Falanın var, benim neden yok. Falan hanım şunlarla güzelleşmiş ben de onun gibi olayım. Benim de olsun. O, almış ben de alıyım. Benim ki onunkini dövsün, algısı ve anlayışı hayatını kuşatmış. Hayat, yalnız bunlardan ibaretmiş gibi yaşamak anlayışı almış başını gidiyor. İnsanın bedeni toprak olacak, börtü böcek yiyecek. Baki olan ruhudur. Ruha dönük beslenmeler ve bakımlar olmalı ki Allah’ın huzuruna sağlıklı bir şekilde çıkılabilsin. Dökük saçık, pis pasaklı, bakımsız olun demiyorum. Bakımlı düzgün şahsiyetli vakarlı olmak Müslüman bir kadının şiarı olmalıdır.
Gençlik ve güzellik havai fişek gibidir. O bir an parlar, söner gider. Kadın ve kızlarımızı bedenine yönelten endüstri, maddi menfaatleri uğruna bu olumsuzlukları, olması lazım şeyler gibi sürekli gündemde tutuyor. Gençlik bir hazinedir. Hazinenin üstünde oturup hazinesinden haberi olmayanlar, hazinelerini başkalarına kullandırıyorlar.
Hazineyi verenin isteklerine uygun kullanan hazinesinden istifade eder.
Erkeklere bulaştırılan hastalık; karşı cinsle meşgul olmaktır. 8-9 yaşındaki erkek çocuklar aşk sıkıntısı çekiyor. Geçmişte dedelerimizin ömründe gördüğü kadın figürünü bugün biz bir günde görüyoruz. Erkekler, gözlerinden, kulaklarından ve beyinlerinden karşı cins bombardımanına tutuluyor. Beyin köreltiliyor, kalb ve ruh karartılıyor. Hak ve hakikat bu yapıların duvarlarında son nefeslerini veriyor. Çarpıp yere düşüyor. İçeri giremiyor. Spor her Müslüman için olmazsa olmazlardandır. Herkes ferden veya grup halinde spor yapmalıdır. Ama sporu amaç haline getirmek, veba salgını gibi taraftarlık göstermek beyinleri dumura uğratıyor. Pek çok insan bir araya geldiğinde futboldan başka bir şey konuşamıyor. Çünkü beyinler hak ve hakikate kapanmış, faydasız, boş şeyler (malayanilik)le meşgul oluyor. Varsa yoksa geyik muhabbeti. Ne dünyasına ne de ahretine faydalı olmayan konuşmalar. Bu olumsuzluklara karşı; sohbet, muhabbet ve okuma meclislerine devam edilmelidir. Böylece karşı tarafın yaydığı hastalık virüsüne yakalanmayalım. Bizi hasta edecek virüslere karşı anti virüs programlarımız olmalıdır. Bilgisayarlarımızı anti virüs programlarıyla korumaya çalışırken niçin kendimize de anti virüs programı yüklemeyelim? Kendimiz bilgisayarımızdan daha mı kıymetsiziz? İnsan emeği olduğuna kıymet veriyor. Kendisinde emeği olmadığı için ikinci plana itiyor ki ne kadar yanlış. Hâlbuki her şey bizzat varlığımız ve sağlığımızın sonucu elde edilmiştir. Varlığımızı ve sağlığımızı veren ve devam ettirenin isteklerine uygun kullanmak, insan ve akıl sahibi olmanın gereği değil mi?
Yaratan yaratmış, muhayyer (serbest) bırakmış. Cennet var, cehennem de var. Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin buyurduğu gibi (Cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değil.) diyerek sözü sonlandırmış olalım.
18. 02. 2013
Durmuş Göktekin