Hayat ve kültür,

durmuþ göktekin

Active member
Hayat ve kültür,

İnsanları, kurumları, toplumları, devletleri kalkındıran kanunlar ve kurallardır. Ateşin yaktığını, suyun boğduğunu, depremin olduğunu, köpeğin havladığını, kedinin miyavladığını, eşeğin anırdığını, atın kişnediğini bilmeyen yoktur. Bunlar değişmez kanunlardır. Bunların üzerinde değişiklik yapılamaz. Ancak suda boğulmamak, ateşte yanmamak, depremde ölmemek için tedbirler alınabilir. Tedbir almadan deneme yapılamaz. Mesela; yüzme bilmeyen biri denize, kendini koruyacak elbise giymeden ateşe giremez. İçinde yaşanacak bina sağlam yapılmadan, tedbir alınmış olmaz. Ölüme sebep olan deprem değil, sağlam yapılmamış binadır. Temizlik imandandır kuralına uyulursa, tüm hayatımız ve yaşam mahallerimize kadar temiz yaşayabiliriz. Herkesin bildiği bu örnekler çoğaltılabilir. Bütün bunlar eğitime bağlı. Eğitim alışkanlıktır. Alışkanlıklarımız kültürümüzü oluşturur. Kültür, genel anlamda yaşadığımız hayat demektir. Kendi içinde kategorilere ayrılır.

Kültür, dinden, örf ve adetlerden ve ilimden kaynaklanır. Toplumların zaman içinde ürettikleri ve geçmişten geleceğe taşıdıkları her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütünüdür. Kültür, aynı zamanda toplumun kimliğidir. Toplumlar arasındaki ayrışmaları bu kimlik oluşturur. Yani kültür, toplumun yaşayış ve düşünüş tarzıdır. Kültür, geçmişten geleceğe taşındığı için uzun sürede kazanılır, değişimi de uzun sürede olmaktadır. Güçlü toplumlar zayıf toplumları, tesirleri altına alır. Zayıflar, güçlünün tesirinde ister istemez kalır. Bugün bizde olduğu gibi

Her toplumun hayatı, kanunlar ve kurallarla devam eder. Bizim toplumumuzda da aynıdır. İnancımızdaki helaller ve haramlar hayatımızı tertip ve tanzim eder. Ferdi ve içtimai hayatımız, helal ve haram kavramları ile güçlenir. Helal ve haram kavramları, dikkate alınmaz ise toplumun ahlakı bozulur, aile müessesesi çöker. Onun için inanç sistemimiz, birbirine nikâh düşen, erkek ve kadının yalnız başına bir yerde kalmasını haram saymış ve yasaklamıştır. Bu ve buna benzer hükümler, içtimai hayatın omurgası hükmündedir. İslam dini, ahlakı ve aileyi korumayı ön plana almıştır. Tarihe bakıldığında görülecektir ki pek çok medeniyetler ve imparatorluklar ahlaksızlık yüzünden yıkılmıştır.

Bazı meseleler vardır ki, girişte bahsettiğimiz, ateş ve sudaki kanun gibidir. Uymayan kendine zarar verir. Sigara paketini, izmariti, yediği çikolatanın kâğıdını, çeri çöpü fütursuzca sokağa atan, tüküren, sümküren, balgam atan insanlar kendilerine ve diğerlerine zarar verdiklerini bildikleri halde bu işi yine de yaparlar. Alışkanlık kudurmuşluktan beterdir. Bu tür düşüncesizlikler hayat şekline dönüşmüştür. Sebep; alışkanlık. Çöpe atılacağı, çöpe atmaya bir alışsa, ne büyük bir değişiklik olduğunu göreceğiz. Bunlar basit şeylerdir deyip geçmek hayata saygısızlık olur düşüncesindeyim. Çünkü her basit şey, hayatımızın mükemmelliğini teşkil eder. Duvardan bir tuğla çıkarmak basit görünebilir. O tuğlanın duvarın tamamlayıcısı olduğunu düşündüğümüzde hiç de basit gibi durmuyor. Her kütle parçalardan ibaret. İnsanın yapı taşları hücre değil mi? Her şey parçacıklardan oluşmuyor mu? Aza kanaat etmeyen çoğunu bulamaz deyimi bir şey hatırlatmıyor mu? Kuruşlar olmadan lira nasıl olur? Bahçe deyince aklınıza nasıl bir yer gelir? Bu örnekler alabildiğine çoğaltılabilir.

Hayatımız, nesilden nesile intikal eden, miras gibi bir olgudur. Kim, kendinden sonra iyi bir miras bırakmak isterse dini kendine hayat edinmeli ve din ile hayat bulmalıdır. Çünkü asrın mürşidi; “din hayatın hayatı, hem nuru hem esası, ihyayı dinle olur bu milletin ihyası” demiş. Dinin, hayatımız olması dileğiyle
05. 06. 2014
Durmuş Göktekin
 

teblið

Vefasýz
Sunu soylemek isterim ki cok duzgun bir kaleminiz var..Her yaziniza dikkat ediyorum da hem yazim sekliniz hem konunun akisi hemde konunun ana fikrini cocok isabetli yaZiyor ve duyguyu hissettiriyorsunuz..Cani gonulden tebrik etmek istiyorum bu guclu kalemi..Bir mahsuru yoksa ogrenmek istiyorum Akamedemik egitiminiz Edebiyat uzerineymiy di?
 
Üst