Hayat...

durmuþ göktekin

Active member
Hayat…

Hayat; Allah’ın kâinattaki kudret mucizesinin en güzeli, en parlağı, en berrağı ve en nuranisidir. Allah’ın bin bir isimlerinin en açık ve en net sonucudur. Bunlar hayatın varlığı üzerinden okunabilir. Hayat sahibi olan her şey sevilir. Hayatı yaratan, sevmeyi de yaratmış. Hayatta can var, hareket var. Harekette hayat var. Ölüde hareket yok. Çünkü hayat yok, can yok. İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor? Asla ve kat’a! Sonsuz kudret ve külli irade sahibi hiçbir şeyi başıboş bırakmamıştır. Hayat, kurulmuş bir makine gibi çalışıyor diyenler, gaflette olanlardır. Şuur halinde olanlar gerçeği görebilirler. Yaratılışımız, hayat seyrimiz, sonra ölümümüz hayatı anlatıyor.

Şubat - Mart aylarında, bahçemdeki ceviz ağacı, yapraksız, cansız, kuru bir ağaçtı. Aşıdan anlayan bir arkadaşıma rica ettim, aşı yaptı. Başka bir ceviz dalını, ağacın kabuk altına soktu. Bir diğerini yarma aşı yaptı. Hava almasın diye sarıp sarmaladı. Bir iki ay sonra, yani Nisan-Mayıs aylarında, Allah kudretiyle onlara hayat (can) verdi. Yeşerdiler, filizlendiler. İnanılmayacak bir şey daha oldu. Aşılar meyveleri (cevizleri) ile geldiler. Bunlara şahit olunca anlımı toprağa koydum ve Allah’u ekber, Suphanallah, Elhamdülillah dedim. Bu bir mucizeydi. Bu mucize karşısında yapılacak tek şey vardı. O da secdeye gitmekti! Ben de onu yaptım. Yaratılanların birbirine hizmet etmelerine şahit oldum. Güneş, toprak, su ve hava birbirleriyle yarış halindeydi. Elbette kurulmuş bir düzenin kurucusu olacaktır! Şu kâinat düzeni içinde hayat, kâinatın çekirdeğidir. Çekirdeğin merkezinde insan vardır. Nasıl ki kocaman bir ceviz ağacının kökleri, dalları, yaprakları, çiçeği ve meyveleri cevizin içine yerleştirilmişse, kâinat da insanın varlığına yerleştirilmiştir. Bu sebeple kâinatın küçültülmüşü insandır. İnsanın büyütülmüşü kâinattır. Uçsuz bucaksız şu kâinat içinde insan neden yaratılmış dendiğinde? Biz de deriz ki; gücü yeten biri, bütün ihtiyaçları karşılayacak bir şehir kursa, o şehri ve o şehirde yaşayacak insanlara kendini tanıtmak ve yaptıklarının ihtişamını göstermek isteyecektir. Kurduğu o şehirde nasıl yaşanacağını, nelerin yapılıp, nelerin yapılmayacağını da planlayacaktır. Öyle ise Allah da bu kâinatı kurmuş, bu kâinat içinde dünyayı güzelleştirmiş. Bunları görüp anlayacak, takdir edecek, kurucusunu tanıyacak insanı, hayatı ve hayat nizamını yaratmıştır. İmtihan vesilesi için insana sorumluluk vermiş ve serbest bırakmıştır.

Dünyaya eli boş ve çırılçıplak gelmişiz. Her şeyi hazır bulmuşuz. Bedelini hiçbir şeyle ödeyemeyeceğimiz nimetlerle donatılmışız. Her şey emrimize verilmiş, helal ve haram sınırları ile hayat rotamız çizilmiş. Bedenimiz dâhil, kullandığımız hiçbir şey bize ait değil. Ölmek istemediğimiz halde ölüyoruz. Demek ki biz bize ait değiliz. Dünyada kazandığımız makamlar, mallar, mülkler, paralar hepsi burada kalıyor. Böylece anlıyoruz ki hiçbir şeyin sahibi değiliz. Verilenleri sadece kullanıyoruz. Allah, verdikleriyle de bizi imtihan ediyor. İnsanı Yaratan, insanın bedeni üzerinde de tasarrufta bulunuyor. Çeşitli hastalıklarla da bizi sınıyor. Çünkü mülk Allah’ındır. Siz bir terziye elbise diktirmeye gitseniz, terzi kumaşınızı keser-biçer, söz hakkınız olmaz. Prova yaparken sizi istediği şekle sokar, yine sesiniz çıkmaz. Allah da mülkünü istediği gibi kullanır. Kulun vazifesi Allah’a itaat etmektir. İnsan çeşitli hastalıklarla deneniyor, sınanıyor. Sonunda ölüm olgusuyla, sınav sonuçlarını almak üzere ahiret yolculuğuna çıkıyor. Hastalık, kul ile Allah’ın yakınlaşması demektir. İnsanın Allah’a en yakın olduğu zaman hastalık zamanıdır. İnsan o yakınlıkta isteklerini Allah’a bildirir, Allah da kulunun isteklerini kabul eder, şifa verir, sağlığına kavuşturur mutlu eder. Her şey fanidir. Yani gelip geçicidir. Allah’ın koyduğu kanun böyledir. Hayat, tabaka tabakadır. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler âlemi gibi âlemler ve bu âlemlerin kendilerine ait hayat tarzları ve kanunları vardır. Her âlem kendi kanunlarıyla, idare edilir. İnsan toprağın üstünde yaşarken bir kısım canlı toprağın altında ve suyun içinde yaşar. Kimin neye ihtiyacı varsa aksatılmadan verilmektedir. Hastalar edişe etmeyin! Hastalığı veren şifasını da veriyor. 05. 06. 2015
Durmuş Göktekin
 
Üst