Hayatça bir Serçeden aşagı olmak

Sergerdan

Well-known member

Belki, hayatın yirmi dokuz hassasıyla mahiyetinin azameti anlaşılan şecere-i hayatın gayesi, neticesi ve o şecerenin azametine lâyık bir meyvesi, hayat-ı ebediyedir ve hayat-ı uhreviyedir, taşıyla ve ağacıyla, toprağıyla hayattar olan dâr-i saadetteki hayattır.

Yoksa, bu hadsiz cihazat-ı mühimme ile teçhiz edilen hayat şeceresi, zîşuur hakkında, hususan insan hakkında meyvesiz, faydasız, hikmetsiz, hakikatsiz olmak lâzım gelecek.

Ve sermayece ve cihazatça serçe kuşundan meselâ yirmi derece ziyade ve bu kâinatın ve zîhayatın en mühim, yüksek ve ehemmiyetli mahlûku olan insan, serçe kuşundan, saadet-i hayat cihetinde yirmi derece aşağı düşüp en bedbaht, en zelîl bir biçare olacak.


 

hasret

Well-known member
Evet, Zât-ı Hayy-ı Kayyûm, bu kâinatta insanı irade etmiş ve kâinatı onun için yaratmış denilebilir. Çünkü insan, câmiiyet-i tâmme ile bütün esmâ-i İlâhiyeyi anlar, zevk eder. Hususan rızıktaki zevk cihetiyle pek çok Esmâ-i Hüsnâyı anlar. Halbuki melâikeler onları o zevkle bilemezler.

İşte, insanın bu ehemmiyetli câmiiyetidir ki, Zât-ı Hayy-ı Kayyûm, insana, bütün esmâsını ihsas etmek ve bütün envâ-ı ihsânâtını tattırmak için öyle iştahlı bir mide vermiş ki, o midenin geniş sofrasını hadsiz envâ-ı mat'umatıyla kerîmâne doldurmuş.

Hem bu maddî mide gibi hayatı da bir mide yapmış. O hayat midesine duygular, eller hükmünde gayet geniş bir sofra-i nimet açmış. O hayat ise, duyguları vasıtasıyla, o sofra-i nimetten her çeşit istifadelerle, teşekkürâtın her nev'ini yapar.

Ve bu hayat midesinden sonra, bir insaniyet midesini vermiş ki, o mide, hayattan daha geniş bir dairede rızık ve nimet ister. Akıl ve fikir ve hayal, o midenin elleri hükmünde, semâvat ve zemin genişliğinde o sofra-i rahmetten istifade edip şükreder.

Ve insaniyet midesinden sonra, hadsiz geniş diğer bir sofra-i nimet açmak için, İslâmiyet ve iman akidelerini, çok rızık ister bir mânevî mide hükmüne getirip, onun rızık sofrasının dairesini mümkinat dairesinin haricinde genişletip, esmâ-i İlâhiyeyi de içine alır kılmıştır ki, o mide ile ism-i Rahmânı ve ism-i Hakîmi en büyük bir zevk-i rızkî ile hisseder, "Elhamdü lillâhi alâ Rahmâniyyetihî ve alâ hakîmiyyetihî" der. Ve hâkezâ, bu mânevî mide-i kübrâ ile hadsiz nimet-i İlâhiyeden istifade edebilir.
 
Üst