Her gecenin bir sabahı vardır...

İlim-irfan

Well-known member
Bu dünyâ ve içindeki nimetlerin hepsi geçicidir, insânı aldatıcıdır. Bugün senin ise, yarın başkasınındır. Âhirette ele geçecek olanlar ise, sonsuzdur ve dünyâda iken kazanılır. Bu birkaç günlük hayat, eğer Muhammed aleyhisselâma ve Onun bildirdiklerine tâbi olarak geçirilirse, ebedi saâdet, sonsuz kurtuluş umulur. Yoksa Muhammed aleyhisselâma ve Onun bildirdiklerine tâbi olmadıkça, her şey hiçtir ve Ona uymadıkça, her yapılan hayır, iyilik, burada kalır, âhirette ele bir şey geçmez.
Dünyâ, zirâat yani tarlaya tohup ekme yeridir. Tarlayı ekmeyip, tohumları yiyerek zevk ve safâ süren, mahsûl almaktan mahrûm kalacağı gibi, dünyâ hayâtını, nefsin arzûlarını yapmakla geçiren, ebedî nimetlerden, sonsuz zevklerden mahrûm olur.
Geçici olan şânlar, şerefler, dünyâ lezzetleri, insanı, hakiki lezzetlerden mahrûm etmemelidir. Dünyâda kazanılan şeylerin, geçici olduğunu, her akıl sahibi bilir. Bunun için akıllı bir kimse, geçici olan şeylere kıymet vermez. Hatta hikmet sahipleri;
“Geçici olan hayır, sonsuz kalan şerden dahâ kıymetsizdir” demişlerdi
.

İNSAN ÂCİZ YARATILMIŞTIR
nokta.gif
.

Dünyâdaki nimetler geçici, ömürler ise pek kısadır. Bunları ele geçirmek için dînini vermek ahmaklıktır. İnsanların hepsi âcizdir. Allahü teâlâ dilemedikçe, kimse kimseye fayda ve zarar yapamaz. Geçici lezzetlere aldanmamalı, ölümü hâtırlamalı, âhiretin dehşet ve şiddetini göz önüne getirmelidir.
Dünyâdaki elemler, kederler, üzüntüler de geçici, âhirettekiler ise, ebedîdir. Bu sebeple insân, başına gelen dert, musîbet ve belâya sabretmeli şikâyet etmemelidir. Zîrâ sabır, dert ve elemi şikâyet etmemektir. Sabrı bulunmayan insanların dinleri, kolaylıkla helâk olur. Dert ve belâ çekenlere sevâb verilmez, dert ve belâlara sabredenlere, bunları Allahü teâlâdan bilip, Ona yalvaranlara sevâb verilir. Zira dert ve belâlar, kul için birer imtihândır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Şüphe edilen altını, ateşle muâyene ettikleri gibi, Allahü teâlâ, insanları dert ile belâ ile imtihân eder. Bazısı, belâ ateşinden hâlis olarak çıkar. Bazısı da, bozuk olarak çıkar.)
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Her gün insanın karşılaştığı her şey, Allahü teâlânın dilemesi ve yaratması ile var olmaktadır. Bunun için, irâdelerimizi Onun irâdesine uydurmalıyız! Karşılaştığımız her şeyi, aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur. Kul isek, böyle olmalıyız! Böyle olmamak, kulluğu kabûl etmemek ve sâhibine karşı gelmek olur. Allahü teâlâ, hadîs-i kudsîde buyuruyor ki; (Kazâ ve kaderime râzı olmayan, beğenmeyen ve gönderdiğim belâlara sabır etmeyen, benden başka Rab arasın. Yeryüzünde kulum olarak bulunmasın!)
İnsanların üzmelerine dayanmak lâzımdır. Akrabânın incitmelerine sabretmekten başka yapılacak şey yoktur. Allahü teâlâ, sevgili Peygamberine emir olarak, Ahkâf sûresinde; (Peygamberlerden Ulül’azm olanların sabrettikleri gibi Sen de sabret! Onlara azâb verilmesi için duâ etmekte acele eyleme!) meâlindeki âyet-i kerîmeyi gönderdi.”

“MAHLUKTAN BİR ŞEY BEKLEME!”
Muhammed Ma’sûm hazretleri de buyuruyor ki:
“İnsâna gelen marazlar, hastalıklar, elemler, takdîr-i ilâhî ile gelmektedir. Râzı olmak lâzımdır. İbâdetlere devâm, elemlere, hastalıklara sabredilmelidir. Allahü teâlânın kereminden âfiyet beklemelidir. Mahlûklardan bir şey beklememeli, her şeyin Hak teâlâdan geldiğini bilmelidir. Dertlerden, elemlerden kurtulmak için duâ ve istiğfâr etmelidir. Tesiri, faydası kati olan sebeplere yapışmalı, sebeplerin tesîrini Allahü teâlâdan beklemelidir. Onun takdîri, irâdesi olmadıkça, kimse kimseye zarar veremez. Bununla berâber, sebeplere yapışmak, Peygamberlerin yoludur.”
Netice olarak, her şey fâni, her şey geçicidir. Dertler, elemler, bütün sıkıntılar da geçicidir. Her gecenin bir sabahı, her sıkıntının da bir ferahlığı vardır. Sabretmek, ferahlamanın anahtarıdır. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, sabredenleri sevdiğini bildirmektedir
nokta.gif
.



Gönül Pınarı
Osman Ünlü
osman.unlu@tg.com.tr
14 Aralık 2009 Pazartesi

TÜRKİYE Gazetesi
 
Üst