İlim-irfan
Well-known member
Günümüzde hemen hemen herkes, geçim darlığından, kazancının bereketsizliğinden, ticaretinin iyi gitmediğinden bahsetmektedir. Fakat kimse, benim yaptığım ticaret dine uygun mu, başkasının hakkı geçiyor mu, kazancıma haram karışıyor mu, diye kendisine sormuyor. Genelde gelsin de nereden gelirse gelsin havası hakim. Böyle olunca da, havadan gelen havaya gidiyor. Nitekim paranın gittiği yerden, geldiği yer belli olur, denilmiştir. Dünyada çekilen her sıkıntı dine uymamanın, haram kazancın bedelidir. Helal kazanç az da olsa bereketli olur, faydası çok olur, bedene şifa olur.
İmam-ı Gazali hazretleri, bu hususları Kimyâ-i saadet kitabında uzun uzun bildirmektedir:
Resûlullah Efendimiz buyurdu ki: “Helâl kazanmak her müslümana farzdır.” Helâl kazanabilmek için, önce helâli öğrenmek lâzımdır. Helâl ve haram meydandadır. İkisi arasında şüpheli olanları tanımak güçtür. Şüphelilerden sakınmayan, harama düşer.
Dinimizde, helâl kazanmak çok önemlidir. Mü’minûn sûresinde meâlen, “Ey Peygamberlerim. Helâl ve temiz yiyiniz ve bana lâyık ibâdetler yapınız!” buyuruldu. Efendimiz bunun için, “Helâl kazanmak her Müslümana farzdır“ ve “Bir kimse, hiç haram karıştırmadan, kırk gün helâl yerse, Allahü teâlâ, onun kalbini nûr ile doldurur. Kalbine, nehirler gibi hikmet akıtır. Dünya muhabbetini, kalbinden giderir” buyurdu.
Sa’d bin Ebî Vakkâs hazretleri dedi ki: “Yâ Resûl
! Duâ buyur da, Allahü teâlâ, benim her duâmı kabûl etsin!” Cevabında buyurdular ki: “Duânızın kabûl olması için, helâl lokma yiyiniz!”
Başka zamanlarda da buyurdular ki:
“Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri haramdır. Sonra ellerini kaldırıp duâ ederler. Böyle duâ, nasıl kabûl olunur?”
“Haram yiyenlerin ne farzları, ne de sünnetleri kabûl olmaz.” (Yâni sevabına kavuşamazlar.)
“On liralık elbisenin, bir lirası haram olsa, o elbise ile kılınan namazlar kabûl olmaz.”
“Haram ile beslenen vücûdün ateşte yanması daha iyidir.”
Hikmetler
Mehmet Oruç
mehmet.oruc@tg.com.tr
07 Aralık 2009 Pazartesi
TÜRKİYE GAZETESİ
İmam-ı Gazali hazretleri, bu hususları Kimyâ-i saadet kitabında uzun uzun bildirmektedir:
Resûlullah Efendimiz buyurdu ki: “Helâl kazanmak her müslümana farzdır.” Helâl kazanabilmek için, önce helâli öğrenmek lâzımdır. Helâl ve haram meydandadır. İkisi arasında şüpheli olanları tanımak güçtür. Şüphelilerden sakınmayan, harama düşer.
Dinimizde, helâl kazanmak çok önemlidir. Mü’minûn sûresinde meâlen, “Ey Peygamberlerim. Helâl ve temiz yiyiniz ve bana lâyık ibâdetler yapınız!” buyuruldu. Efendimiz bunun için, “Helâl kazanmak her Müslümana farzdır“ ve “Bir kimse, hiç haram karıştırmadan, kırk gün helâl yerse, Allahü teâlâ, onun kalbini nûr ile doldurur. Kalbine, nehirler gibi hikmet akıtır. Dünya muhabbetini, kalbinden giderir” buyurdu.
Sa’d bin Ebî Vakkâs hazretleri dedi ki: “Yâ Resûl
Başka zamanlarda da buyurdular ki:
“Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri haramdır. Sonra ellerini kaldırıp duâ ederler. Böyle duâ, nasıl kabûl olunur?”
“Haram yiyenlerin ne farzları, ne de sünnetleri kabûl olmaz.” (Yâni sevabına kavuşamazlar.)
“On liralık elbisenin, bir lirası haram olsa, o elbise ile kılınan namazlar kabûl olmaz.”
“Haram ile beslenen vücûdün ateşte yanması daha iyidir.”
Hikmetler
Mehmet Oruç
mehmet.oruc@tg.com.tr
07 Aralık 2009 Pazartesi
TÜRKİYE GAZETESİ