Cevap: Bazen risaleleri tefekkür ederken yüksek bir huzur geliyor. Fakat o
İnsan nefsi ile sürekli mücadele halinde olduğu için, nefis insana her halinde farklı tuzaklar ve ince planlar uygular. İnsan da iman ve ilimden gelen basiret ile bu tuzak ve planları bozmak ile mükelleftir. Bu fıtratın değişmez bir mübareze ve çarpışma esasıdır. Çarpışma, teyakkuz ve takvayı ister. En güzel teyakkuz ve takva ise sünnetin çerçevesinde hareket etmektir.
Bazen, hasen ahsenden daha evla olabilir. Yani iyi, daha iyiden evla olabilir. Bu sebeple iyiyle iktifa etmek gerekir. Daha iyi olma hevesi ile iyiden de olmak, daha büyük bir zarardır. Öyle ise altından kalkamayacağımız haletlere girmek yerine bize uygun ve yapabileceğimiz sınırlar içinde kalmalıyız.
Mesela, birisi gecede iki yüz rekat namaz kılma hevesi ile uyumasa, sabah namazına yakın bir vakitte takatten düşüp yatsa ve sabah namazını kaçırsa, bu durum sevaptan çok felaket ve günaha girme olur. Herkes sınırlarını iyi bilmelidir. Büyük zatlar yapmış, ben de yapabilirim demek takva kapsamına girmez.