Ibn-i sina

topraktoprak

Well-known member
525.jpg


İBN-İ SİNA​


İslam medeniyetinin yetiştirmiş olduğu büyük şahsiyetlerden biri de; bizde ibn-i Sina ve batıda Avicenna olarak tanınan Hüseyin b. Abdullah’tır. Bu etkili Müslüman filozof ve bilim adamı, felsefe ve tıptaki çalışmaları dolayısıyla Doğu’da “eş-Şeyh er-Reis”,Batı’da “Hekimlerin Prensi” unvanını almıştır. Üstün zekâsıyla birçok ilim dalında yapmış olduğu çalışmalarla bilime sayısız yenilikler katmıştır.
Genelde eski âlimlerin yaşam öyküleri hakkında fazla bilgi sahibi değilizdir, fakat ibn-i Sina diğerlerden farklı bir şekilde kendi hayatını bir kitap halinde kaleme almıştır. Bu yüzden doğumundan ölümüne kadar genel bir biyografisini elimizde bulunmaktadır. Kendisi hayatını şöyle anlatıyor:
“Babamın ismi Abdullah, annemin ismi de Sitare’dir, babam Belh’ten gelerek Buhara’ya yerleşmişti, Samanoğulları hükümetinde maliye memuruydu, burada annemle tanışıp evlendiler ve ben 980 yılının Eylül ayında (hicri: safer,370) dünyaya geldim.
Olağanüstü bir zekâya sahiptim, daha on yaşındayken Kuranı baştan sona ezberledim. 18 yaşıma geldiğim de çağın bütün ilimlerini öğrendim. Gece gündüz tüm vaktimi okuyup araştırmayla geçiriyordum, bazen sabahlara kadar mum ışığında kitap okurdum.
Babam ve kardeşim İsmaili mezhebindendiler, onlardan birçok şey öğrendim fakat hiçbir zaman beni ikna edemediler.
Edebiyat, mantık, matematik ve tıp üzerine araştırmalar yaptıktan sonra, Aristo’nun “metafizik” eserini okumaya başladım, belki kırk defa okudum ama bir türlü anlayamadım. Sürekli camiye gider Rabb’ul âlemine yalvararak anlaya bilmemi sağlamasını dilerdim. Daha sonraları Farabi’nin çok değerli “İgrazu Mabe’edut Tabia” adlı eserini buldum ve ancak onu okuyarak Aristo’nun kitabını anladım.
Buhara Emiri Nuh İbn-i Mansur’u ağır bir hastalıktan kurtardım ve bu yüzden de Samanoğulları sarayının kütüphanesinde çalışma iznini aldım. Bu sayede pek çok eseri ulaştım, tüm vaktimi kitap okumak ve yazmakla geçirdim. Hükümdar öldükten sonra da Hemadan’a geldim.”
İbni Sina, 1037 tarihinde 57 yaşında, Hemedan’da geride 250den fazla eser bırakarak, mide hastalığından öldü.

Eserleri

İbn-i Sina, çoğu fizik, astronomi ve felsefeyle ilgili olarak 250 civarında eser yazmıştı. Bunların içerisinde en önemlileri felsefe dalında “Şifa” ve tıp dalında “Kanun” adlı eserleridir. Farsça olan birkaçı dışında bunların hepsi Arapçadır, çünkü o devirde ilim eserlerini Arap diliyle yazmak âdetti. Arapçaya bu bakımdan değer verilirdi. Bilhassa tıp ilmine dair araştırmaları son derece orijinal ve doğrudur. Bu yüzden Doğu ve Batı hekimliğine kelimenin tam anlamıyla, 600 yıl, hükmetmiştir.
Eserleri Latinceye ve Almancaya çevrilmiş, tıp, kimya ve felsefe alanında Avrupa’ya ışık tutmuştur. Latinler Onu eski Yunan bilgi ve felsefesinin aktarıcısı olarak görürler. Değine bileceğimiz bazı önemli eserleri şunlardır:
1- Şifa: 18 bölüm mantık, matematik, doğa ve ilahiyatı üzerine ve 10 bölümde felsefi konular üzerine işlenmektedir.
2- Necat: bu kitap bir nevi şifa’nın özetidir.
3- el-İşarat vel-Tenbihat: on bölüm mantık ve on bölümde felsefe hakkındadır. Bu kitaba birçok önemli âlim tarafından şerhler yazılmıştır, bunların içerisinde en önemlileri Hacı Nasruddin Tusi ve Kutbuddin Razi'nin şerhleridir.
4- Hikmet'ül Meşrikayn.
5- el-İnsaf: iki cilttir ve Aristo’nun bütün kitaplarının açıklamasıdır.
İbn-i Sina bu felsefesi eserleriyle 12’nci yüzyıldan itibaren, 2 yüzyıl boyunca, Ortaçağ Hıristiyan Felsefesine etkide bulunmuştur. İbn-i Sina felsefesinin Avrupa’da etkisinin en güçlü olduğu dönem, Latin skolâstikleri devri olan 13’ncü yüzyıldır. Batılı kaynakların da itiraf ettiği bu gerçekler İbn-i Sina’nın düşüncesinin gelişim için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
6- el-Mecmu.
7- el- Mebde vel-Mead.
8- el-Hasil vel-Mehsul.
9- Hay b. Yakzan.
10- el-Kanun fi’t-Tıb: tamamen bir tıp ansiklopedisidir. Eser, fizyoloji, hıfzıssıhha, tedavi ve farmakoloji bahislerine ayrılmıştır. Konular dikkatle incelendiğinde İbn-i Sina’nın bugünkü tıp için bile geçerli olan pek çok ileri görüşleri bulunduğunu; mesela mikroskop olmadığı halde, hastalıkların ‘mikrop’ mefhumuna benzer yaratıklarca meydana getirildiğini sezebildiğini görürüz.
İbn-i Sina’nın Kanûn adlı eseri XII. yüzyılda Latinceye çevrildi ve Batı tıp âleminde bir patlama tesiri yaptı. Roma’nın Galen’i de, Er Razi’de ilimde eriştikleri tahtlarından indirildiler ve çağın Fransa’sının en meşhur tıp fakülteleri olan Montpellier ve Lauvain Üniversiteleri’nin temel kitabı Kanûn oldu. Durum XVII. yüzyılın ortalarına kadar böyle devam etti ve İbn-i Sina, 700 yıl Avrupa’nın tıp hocası oldu. Altı yüzyıl önce Paris Tıp Fakültesi’nin kütüphanesinde bulunan 9 ana kitabın en başında İbn-i Sina’nın Kanûn’u yer almıştır.
Bugün hala Paris Üniversitesi’nin tıp fakültesi öğrencileri St. Germain Bulvarı yanındaki büyük konferans salonunda toplandıklarında iki kişinin duvara asılı büyük boy portresiyle karşılaşırlar. Bunlardan biri İbn-i Sina ‘ya aittir.
İbn-i Sina kimya alanında da çalıştı ve önemli keşiflerde bulundu. Bu hususta Berthelet, kimya ilminin bugünkü hale gelmesinde İbn-i Sina’nın büyük yardımı olduğunu söyler. Bu çalışmaları ve etkileriyle İbn-i Sina Doğu ve Batı kültürünü geliştiren büyük bilginlerden biri oldu.
Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik alanlarında çalışmış olan İbn-i Sina matematik ve matematiksel terimlerin tanımları ve astronomi alanında duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilendi.
Astroloji ve simyaya itibar etmeyen İbn-i Sina, 'Dönüşüm Kuramı'nın doğru olup olmadığını yapmış olduğu deneylerle araştırdı ve doğru olmadığı sonucuna ulaştı.
Bütün bunlardan başka İbn-i Sina çok güzel şiirler yazdı. Hatta Türkçe olarak yazmış olduğu şiirler de bulunmaktadır.
ALINTI...
 
Üst