İlim-irfan
Well-known member
Bu sözüm İlber Bey için değil, çünkü onu böyle bir hüküm verecek kadar tanımıyorum. Ama ülkede böyle bir sorun var; ilim adamı olmak başka bir şey, aydın olmak başka bir şey. Ne olurdu her iki sıfat da bir adamda birleşseydi!
Geçmişteki “ülema” böyleydi mesela. Her ilim dalında söz sahibiydi, birinde çok derin olsa da. Mesela Fahreddin Razi kimine göre felsefecidir, kimine göre tıpcı, kimine göre kelamcı, fakih, tefsirci, tasavvufçu vs. vs. Ama aslında Razi hepsiydi. Bu da insana aydın bir bakış açısı kazandırıyor.
Bugün böyle insanlar yok maalesef. Adam doktor ama tarih bilmiyor, fıkıh bilmiyor, felsefe bilmiyor. Ya da adam tarihçi ama, din bilmiyor, tefsir bilmiyor, kelam ve felsefe bilmiyor. Dolayısıyla kapsamlı bilgiden, tahlil ve terkipten yoksun kalıyorlar.
İlimler branşlara ayrılınca ve her branş alabildiğine derinleşince böyle oldu maalesef. Buna biraz da ilim adamlarının tembelliği eklendi galiba. Bu tür bir ilim adamı, lider olma yerine, güdülen olma durumunda kalır maalesef.
Aydın denince bu ilimlerin hepsinden bir parça bilen ve doğru düşünmenin ölçülerini kavrayarak analiz ve sentezlerle fikir üreten ve yorum yapabilen insan akla geliyor şimdi.
Acaba aydınlarımız ne derece aydın? O da ayrı bir sorun. Bizim henüz bastıramadığımız bir kitabımızın adı “Aydınların Karanlığı”dır. Dua edelim, basılsın inş
.
İlber Ortaylı da bir tarihçi. Tarihi anlattığında saygı ve ilgiyle dinleniyor. Ama iş ülke sorunlarını anlatmaya gelince, söyledikleri karşısında hayret ediyorsunuz, “bu mu İlber Ortaylı?” diyerek. Gönlünüz razı olmuyor bu sığlığa, bu düşünce fukaralığına?
Ama neylersin ki gerçekler bu. Bu ülkenin durumu bu işte!
Bazılarını uzaktan sevmek daha mı güzel ne? Yakına gelince azalıyor, ya da büsbütün gidiyor sevgi. Bu gibiler için kulak gözden hayırlı…
Şimdi siz umar mısınız kos koca bir profesör kalksın da “Bütün kentlere üniversite açılması ahlaksızlıktır” desin. (*)
“İlmi açıdan yanlıştır, zaralıdır” demiyor, “ahlaksızlıktır” diyor. Ülkenin her kentine üniversite açarak bilime katkı vermeye çalışanlar şimdi oldular mı birer “ahlaksız” adamlar?
Bunu bir prof. söylüyor iyi mi?
Bırakın prof.u, umar mısınız Allah aşkına bunu aklı başında bir adamdan?
Dememiş olsa keşke. Keşke haber yalan olsa! Ah, keşke, keşke…
Gerekçeye bakınız ne kadar basit: “Evvela bakkal çakkal çocukları kandırıyor. Ondan sonra oradaki ev sahipleri kazıklıyor çocukları. Ondan sonra her şehirde vardır onlardan bir sürü pis herifler genç kızları kovalıyor.” Desin. Bu ne çirkin bir düşünce böyle Allah aşkına?
Peki bu işler büyük kentlerde yok mu? Âlâsı var.
Ee, orda yapılınca iyi mi oluyor?
Öğrencilerim anlatıyor, üniversite kampusunda, kantinde açıktan prezervatif satılıyor diye. Şehre nereye gidiyorsunuz? Üniversite bu…
Ya şu lafa ne dersiniz: “Açılım boş laftır. Açılım isteyenler gitmez de durmaz da. (Ne demekse!) Kimse kimseye kitle dalkavukluğu yapmak için, sempatik görünmek için konuşmasın.”
Açılım nedir yahu? İşte proje sahipleri söylüyor; “daha çok demokrasi, daha çok insan hakları, daha çok adalet ve hukukun üstünlüğü ilkesi, daha çok eşitlik, barış ve huzur…”
Bunlar daha yavaş yavaş hayata geçirilmeye çalışılıyor. Olmuş bitmiş bir şey de yok. Peki sen bunların hangisine “boş laf” diyorsunuz?
Sonra ne demek bu “boş laf”? “Ben de isterim ama, yapamazlar” mı demek istiyorsunuz, yoksa “kalsın, istemez” mi?
Dedikleri arasında ciddi bir söz var: “Türklere karşı tez geliştirmek için arşive giren kaçıncı ecnebi Türk taraftarı oldu, onlar anladı, bizdekiler anlamıyor.” Yani ilimden nasibi olmayan bir “bizimkiler” cenahı var. Arşive zaten girmezler, girseler bile dedelerinin yazdığı eserleri okuyamıyorlar.
Kim bunlar? Bunları kimler yetiştirdi? Çare ne?
Dert bu aslında.
Hele bir sözü var ki, basitlikten de öte, pespayelik. Bir ilim adamına hiç yakışmıyor. Ben şahsen hicap duydum, ilim adına utandım. Orası karizmanın yırtıldığı yer zaten.
Hangi sözü mü?
Şşte şu: “Bunlar tehlikeli işler, belediyeciliğe benzemez."
Ne demek bu “belediyeciliğe benzemez”?
Ben şöyle anladım: “Sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı iken iyi ve başarılı işler yaptı. Ama Başbakanlıkta başarılı değil.”
Doğru mu bu söz? Doğru olsa bile bir ilim adamına yakışıyor mu? Ahlakî mi?
Kaldı ki, halk ikinci kere seçtiğine göre ve hala anketlerde açık ara birinci sırada olduğuna göre, yanlış.
Sonuçta hem yanlış, hem de etik değil.
Prof. Dr. İlber Ortaylı kendine yazık etmiştir. Keşke tarihçi olarak kalsaydı da aydın havalarına girerek kendisini küçük düşürmeseydi.
Bir partinin siyaset okulunda konuşurken gaza gelmiş olması, onu sorumluluktan kurtarmaz. Bilim adamı duygularıyla değil, akıl, mantık ve ilimle konuşmalı değil mi?
İlber Ortaylı’yı böylesine düşüren, gurur ve kibiridir. Bu huyunu tevazu ve mahviyete tahvil etmeli. Benim sözüm, onun iyiliğini isteyen samimi bir eğitimci ve ilahiyatçı sözüdür.
Alırsa hayrına olur inş
.
www.cemalnar.com
(*)Prof. Ortaylı siyaset okulunda şok etti - En Doğru ve Güncel Haber
Cemal NAR - 11/02/2010
Geçmişteki “ülema” böyleydi mesela. Her ilim dalında söz sahibiydi, birinde çok derin olsa da. Mesela Fahreddin Razi kimine göre felsefecidir, kimine göre tıpcı, kimine göre kelamcı, fakih, tefsirci, tasavvufçu vs. vs. Ama aslında Razi hepsiydi. Bu da insana aydın bir bakış açısı kazandırıyor.
Bugün böyle insanlar yok maalesef. Adam doktor ama tarih bilmiyor, fıkıh bilmiyor, felsefe bilmiyor. Ya da adam tarihçi ama, din bilmiyor, tefsir bilmiyor, kelam ve felsefe bilmiyor. Dolayısıyla kapsamlı bilgiden, tahlil ve terkipten yoksun kalıyorlar.
İlimler branşlara ayrılınca ve her branş alabildiğine derinleşince böyle oldu maalesef. Buna biraz da ilim adamlarının tembelliği eklendi galiba. Bu tür bir ilim adamı, lider olma yerine, güdülen olma durumunda kalır maalesef.
Aydın denince bu ilimlerin hepsinden bir parça bilen ve doğru düşünmenin ölçülerini kavrayarak analiz ve sentezlerle fikir üreten ve yorum yapabilen insan akla geliyor şimdi.
Acaba aydınlarımız ne derece aydın? O da ayrı bir sorun. Bizim henüz bastıramadığımız bir kitabımızın adı “Aydınların Karanlığı”dır. Dua edelim, basılsın inş
İlber Ortaylı da bir tarihçi. Tarihi anlattığında saygı ve ilgiyle dinleniyor. Ama iş ülke sorunlarını anlatmaya gelince, söyledikleri karşısında hayret ediyorsunuz, “bu mu İlber Ortaylı?” diyerek. Gönlünüz razı olmuyor bu sığlığa, bu düşünce fukaralığına?
Ama neylersin ki gerçekler bu. Bu ülkenin durumu bu işte!
Bazılarını uzaktan sevmek daha mı güzel ne? Yakına gelince azalıyor, ya da büsbütün gidiyor sevgi. Bu gibiler için kulak gözden hayırlı…
Şimdi siz umar mısınız kos koca bir profesör kalksın da “Bütün kentlere üniversite açılması ahlaksızlıktır” desin. (*)
“İlmi açıdan yanlıştır, zaralıdır” demiyor, “ahlaksızlıktır” diyor. Ülkenin her kentine üniversite açarak bilime katkı vermeye çalışanlar şimdi oldular mı birer “ahlaksız” adamlar?
Bunu bir prof. söylüyor iyi mi?
Bırakın prof.u, umar mısınız Allah aşkına bunu aklı başında bir adamdan?
Dememiş olsa keşke. Keşke haber yalan olsa! Ah, keşke, keşke…
Gerekçeye bakınız ne kadar basit: “Evvela bakkal çakkal çocukları kandırıyor. Ondan sonra oradaki ev sahipleri kazıklıyor çocukları. Ondan sonra her şehirde vardır onlardan bir sürü pis herifler genç kızları kovalıyor.” Desin. Bu ne çirkin bir düşünce böyle Allah aşkına?
Peki bu işler büyük kentlerde yok mu? Âlâsı var.
Ee, orda yapılınca iyi mi oluyor?
Öğrencilerim anlatıyor, üniversite kampusunda, kantinde açıktan prezervatif satılıyor diye. Şehre nereye gidiyorsunuz? Üniversite bu…
Ya şu lafa ne dersiniz: “Açılım boş laftır. Açılım isteyenler gitmez de durmaz da. (Ne demekse!) Kimse kimseye kitle dalkavukluğu yapmak için, sempatik görünmek için konuşmasın.”
Açılım nedir yahu? İşte proje sahipleri söylüyor; “daha çok demokrasi, daha çok insan hakları, daha çok adalet ve hukukun üstünlüğü ilkesi, daha çok eşitlik, barış ve huzur…”
Bunlar daha yavaş yavaş hayata geçirilmeye çalışılıyor. Olmuş bitmiş bir şey de yok. Peki sen bunların hangisine “boş laf” diyorsunuz?
Sonra ne demek bu “boş laf”? “Ben de isterim ama, yapamazlar” mı demek istiyorsunuz, yoksa “kalsın, istemez” mi?
Dedikleri arasında ciddi bir söz var: “Türklere karşı tez geliştirmek için arşive giren kaçıncı ecnebi Türk taraftarı oldu, onlar anladı, bizdekiler anlamıyor.” Yani ilimden nasibi olmayan bir “bizimkiler” cenahı var. Arşive zaten girmezler, girseler bile dedelerinin yazdığı eserleri okuyamıyorlar.
Kim bunlar? Bunları kimler yetiştirdi? Çare ne?
Dert bu aslında.
Hele bir sözü var ki, basitlikten de öte, pespayelik. Bir ilim adamına hiç yakışmıyor. Ben şahsen hicap duydum, ilim adına utandım. Orası karizmanın yırtıldığı yer zaten.
Hangi sözü mü?
Şşte şu: “Bunlar tehlikeli işler, belediyeciliğe benzemez."
Ne demek bu “belediyeciliğe benzemez”?
Ben şöyle anladım: “Sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı iken iyi ve başarılı işler yaptı. Ama Başbakanlıkta başarılı değil.”
Doğru mu bu söz? Doğru olsa bile bir ilim adamına yakışıyor mu? Ahlakî mi?
Kaldı ki, halk ikinci kere seçtiğine göre ve hala anketlerde açık ara birinci sırada olduğuna göre, yanlış.
Sonuçta hem yanlış, hem de etik değil.
Prof. Dr. İlber Ortaylı kendine yazık etmiştir. Keşke tarihçi olarak kalsaydı da aydın havalarına girerek kendisini küçük düşürmeseydi.
Bir partinin siyaset okulunda konuşurken gaza gelmiş olması, onu sorumluluktan kurtarmaz. Bilim adamı duygularıyla değil, akıl, mantık ve ilimle konuşmalı değil mi?
İlber Ortaylı’yı böylesine düşüren, gurur ve kibiridir. Bu huyunu tevazu ve mahviyete tahvil etmeli. Benim sözüm, onun iyiliğini isteyen samimi bir eğitimci ve ilahiyatçı sözüdür.
Alırsa hayrına olur inş
www.cemalnar.com
(*)Prof. Ortaylı siyaset okulunda şok etti - En Doğru ve Güncel Haber
Cemal NAR - 11/02/2010