Ilm-i tarikat ve ilm-i hakikat arasindaki fark nedir?

heysem

Well-known member
Tarikat seyrü süluk vasıtası ve tasavvufi metot ve terbiyeler ile kalbin terbiye ve inkişaf ettirilmesidir. Seyru süluk ise tasavvuf büyüklerinin belirlemiş olduğu bir takım usuller ve yollarla uzun ve meşakkatli bir zaman ve müddetten sonra kalbin olgunlaşıp Allaha teveccüh etmesi ve marifet kazanması sürecidir. Bütün bu disiplin ve metotların genel adına tarikat ilmi demek mümkündür. Bütün bu ilimlerin ana gayesi ise iman hakikatlerinin kalp ve ruhta inkişaf edip kökleşmesidir. Bu ilim ve metot kesbidir yani büyük evliyaların kendi tecrübe ve görüşleri ile şekillenmiş beşeri bir hakikate ulaşma vasıtasıdır.
Hakikat ilmi ise tarikat ve tasavvuf mesleğine girmeden doğrudan ve Vehbi bir şekilde imana dair meselelerin kalp ve ruhta inkişaf etmesidir. Kul bu cihette aczini ve fakrını şefaatçi yapıp doğrudan dergah-ı İlahi’ye ye iltica ederek hakikatlerin inkişafını talep ediyor. Allah’ta bu aczin ve fakrın hürmetine o kuluna Vehbi bir şekilde hakikatleri en parlak bir şekilde açıp ihtar ve ilham ediyor. Sahabelerin, Müçtehitlerin ve müceddidlerin yolu bu minval üzeredir. Risale-i Nurların yolu da aynı şekildedir.
Üstad Hazretleri bu hakikate şu şekilde işaret ediyor: Meselâ, nasıl ki dünkü güne bugün yetişmek için iki yol var: Birincisi, zamanın cereyanına tâbi olmayarak, bir kuvvet-i kudsiye ile, fevkazzaman çıkıp, dünü bugün gibi hazır görmektir. İkincisi, bir sene kat-ı mesafe edip, dönüp dolaşıp düne gelmektir. Fakat yine dünü elde tutamıyor; onu bırakıp gidiyor.
Öyle de, zâhirden hakikate geçmek iki suretledir: Biri, doğrudan doğruya hakikatin incizabına kapılıp, tarikat berzahına girmeden, hakikati ayn-ı zâhir içinde bulmaktır. İkincisi, çok merâtipten seyr ü sülûk suretiyle geçmektir.
Seyru süluk yukarda da ifade ettiğimiz gibi tasavvuf büyüklerinin belirlemiş olduğu bir takım usuller ve yollarla uzun ve meşakkatli bir zaman ve müddetten sonra kalbin olgunlaşıp Allaha teveccüh etmesi ve marifet kazanmasıdır. Kalbin velayet kazanıp Allaha yaklaşmasıdır. Bu meslek temsilde zamanın uzunca dolaşıp düne ulaşması ile tasvir ediliyor. Tarikat ve tasavvuf berzahı ile hakikatlere ulaşmak hem uzun hem de meşakkatli ve risklidir.Bu meslek kurbiyet mesleğidir.
Akrabiyet mesleği ise zamanın üstüne çıkıp düne atlamak şeklinde tasvir ediliyor ki burada asıl vurgulanan husus Vehbiliktir. Yani kul burada mutlak bir teslimiyet ve tevekkül manası ile kesbini işin içine karıştırmadığı için Allah mükafat olarak hakikatleri zahmetsiz ve meşakkatsiz olarak bu kula ihsan ediyor. Halbuki kurbiyet mesleğinde kesp ve insanın benliği işe müdahildir bu da yolu uzatıp meşakkatli hale getiriyor. Bu meslek akrabiyet denilen hakikat mesleğidir.


Selam ve dua ile...
Sorularla risale Editör
 

Þefkat_

Well-known member
İlm-i tarikat ile ilm-i hakikat arasındaki fark nedir?

İlm-i tarikat ile ilm-i hakikat arasındaki fark nedir?



Tarikat, seyrü sülûk vasıtası ve tasavvufi metot ve terbiyeler ile kalbin terbiye ve inkişaf ettirilmesidir. Seyrü süluk ise tasavvuf büyüklerinin belirlemiş olduğu bir takım usuller ve yollarla uzun ve meşakkatli bir zaman ve müddetten sonra, kalbin olgunlaşıp Allah'a teveccüh etmesi ve marifet kazanması sürecidir. Bütün bu disiplin ve metotların genel adına tarikat ilmi demek mümkündür. Bütün bu ilimlerin ana gayesi ise iman hakikatlerinin kalp ve ruhta inkişaf edip kökleşmesidir. Bu ilim ve metot kesbidir, yani büyük evliyaların kendi tecrübe ve görüşleri ile şekillenmiş beşeri bir hakikate ulaşma vasıtasıdır.
Hakikat ilmi ise tarikat ve tasavvuf mesleğine girmeden doğrudan ve Vehbi bir şekilde imana dair meselelerin kalp ve ruhta inkişaf etmesidir. Kul bu cihette aczini ve fakrını şefaatçi yapıp doğrudan dergah-ı İlahi’ye ye iltica ederek hakikatlerin inkişafını talep ediyor. Allah da bu aczin ve fakrın hürmetine o kuluna Vehbi olarak hakikatleri en parlak bir şekilde açıp ihtar ve ilham ediyor. Sahabelerin, müçtehitlerin ve müceddidlerin yolu bu minval üzeredir. Risale-i Nurların yolu da aynı şekildedir.
Üstad Hazretleri bu hakikate şu şekilde işaret ediyor:
"Meselâ, nasıl ki dünkü güne bugün yetişmek için iki yol var: Birincisi, zamanın cereyanına tâbi olmayarak, bir kuvvet-i kudsiye ile, fevkazzaman çıkıp, dünü bugün gibi hazır görmektir. İkincisi, bir sene kat-ı mesafe edip, dönüp dolaşıp düne gelmektir. Fakat yine dünü elde tutamıyor; onu bırakıp gidiyor."
"Öyle de, zâhirden hakikate geçmek iki suretledir: Biri, doğrudan doğruya hakikatin incizabına kapılıp, tarikat berzahına girmeden, hakikati ayn-ı zâhir içinde bulmaktır. İkincisi, çok merâtipten seyr ü sülûk suretiyle geçmektir."
Seyrü sülûk, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, tasavvuf büyüklerinin belirlemiş olduğu bir takım usuller ve yollarla, uzun ve meşakkatli bir zaman ve müddetten sonra kalbin olgunlaşıp Allah'a teveccüh etmesi ve marifet kazanmasıdır. Kalbin velayet kazanıp Allah'a yaklaşmasıdır. Bu meslek temsilde zamanın uzunca dolaşıp düne ulaşması ile tasvir ediliyor. Tarikat ve tasavvuf berzahı ile hakikatlere ulaşmak hem uzun hem de meşakkatli ve risklidir. Bu meslek kurbiyet mesleğidir.
Akrabiyet mesleği ise zamanın üstüne çıkıp düne atlamak şeklinde tasvir ediliyor ki, burada asıl vurgulanan husus Vehbiliktir. Yani kul burada mutlak bir teslimiyet ve tevekkül manası ile kesbini işin içine karıştırmadığı için Allah mükafat olarak hakikatleri zahmetsiz ve meşakkatsiz olarak bu kula ihsan ediyor. Halbuki kurbiyet mesleğinde kesp ve insanın benliği işe müdahildir, bu da yolu uzatıp meşakkatli hale getiriyor. Bu meslek akrabiyet denilen hakikat mesleğidir.
1) bk. Sözler, Yirmi Yedinci Söz'ün Zeyli
 
Üst