İmâm Buhârî - İmâm-ı Âzam Ebu Hanefi İHTİLAFI

İlim-irfan

Well-known member
İhtilaftan Bahseden Kaynaklar:

Buhârî'nin Ebû Hânîfe'ye karşı müstesnâ bir muhalefet ve taassub beslediğini birçok âlimimiz zikretmiştir. Misâl olarak Hâfız Zeyleî'nin Nasbu'r-Râye'sine bak (1, 355-356). Orada Buhârî'nin Ebû Hânife'ye karşı taassubunun şiddetini ve hücumdaki ifrâtını açık bir şekilde gösterir. Kezâ Keşmîrî'nin Feyzu'l-Bârî'sine de (1, 169) bakılabilir.

Buhârî'nin Ebû Hânîfe'ye olan hücûmunu görmek için misâl olarak Buhârî'nin kitablarından et-Târihu's-Sağîr'e (s. 158, 174) de bakılabilir. Buhârî, Ebû Hanîfe'ye Sahîh'inde takrîben 18 yerde hücûm eder ve Ebû Hânife'yi kastederek "Nâs'dan biri dedi ki" tâbirini kullanır.Hanefi muhaddîslerinden bir kısmı müstakîl eserler yazarak Ebû Hânife'ye hücûm ettiği meselelerde Buhârî'yi reddettiler. Bu noktalarda red husûsunu, İmâm Bedru'l-Aynî de "Umdetu'l-Kârî Şerhu'l-Buhârî'de genişçe ele alır. "El-Lübâb" sâhibi Allâme Abdü'l-Ganî al-Meydânî ed-Dımeşkî'nin de Keşfu'l-İltibâs ammâ Evredehu'l-Buhârî Alâ Bâzı'n-Nâs adlı kitabı bu konuda son derece faydalıdır. Hülâsa Buhârî'nin Ebû Hânîfe'ye hücûmu sâbittir, bunda şüphe yok. Fakat sebebi nedir?[1]

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/387-388.


İhtilafın Sebebi:

1.Şeyhimiz Allame müellif, burada Buhârî'nin Ebû Hânîfe'den inhirâfının menşeini Buhârî'nin Nuaym İbnu Hammad el-Mervezî ile olan sohbetinde bulmaktadır. Ona göre, Nuaym, Ebû Hânîfe'ye karşı son derece şiddetli bir taassub beslemekte idi, netîcede Buhârî bunun tesirinde kaldı.

Nuaym'ın taassubuna gelince, bunu Zehebî, el-Mîzân'da Nuaym'ın tercemesinde (4, 269) açıklar ve der ki: "Ezdî diyor ki: "Nuaym sünneti takviye için hadîs uyduranlardandı. Numân'ın -Ebû Hânîfe- aleyhine tezvîrlerle dolu hikâyeler de uydurmuştur. Bunların hepsi yalandır. Ebû'l-Fethi'l-Ezdî der ki: "Nuaym için dediler ki: "O, sünneti takviye için hadîs ve Ebû Hanîfe'yi tezlîl için baştan ayağa yalan olan tezvîr dolu hikâyeler uydurmuştur".

Şeyhimiz müellif, "İncâu'l-Vatan adlı kitâbında (1, 22) Nuaym İbnu Hammâd'ın Ebû Hânîfe'ye karşı olan taassubunu tenkîd eder ve onu Ebû Hânîfe hakkında, Buhârî'nin et-Târîhu's-Sağır'de (s. 174) nakletmiş olduğu kötü şeyleri uydurmuş olmakla ithâm eder. Daha fazla bilgi için Kevserî'nin "Fıkhu Ehli'l-Irâk ve Hadîsuhum" adlı kitâbına (s. 88-89) yaptığım tâlika bak. Kezâ bu bölümün 102 numaralı paragrafına da bak (s. 429).

2.Muhakkîk Kevserî merhûm Buhârî'nin Ebû Hânîfe'ye beslediği taassûb için bir başka sebep daha göstermektedir. Hâzimî'nin "Şurûtu'l-Eimmeti'l-Hamse" nâm eserine yaptığı tâlikte (s. 56) ve "Hüsnü't-Tekâdî fî Sîreti'l-İmâm Ebî Yûsufi'l-Kâdî adlı kitâbında (s. 86-89) (Humus tâbı) özetle şunları söyler: "Buhârî rey husûsuna ehemmiyet verirdi. Zâten kendisi Buhârâ'nın ehl-i rey'e mensûb fakîhlerinden fıkhı öğrenmişti.

Buhari,seyâhata atılmazdan önceki ilk şeyhleri arasında Ebû Hâfsı'l-Kebîr vardır ki bu zât Ahmed İbnu Hafs İbni Zibrikân el-İclî el-Buhârî'dir, İmâmu Şâfiî (radıy
Allah.gif
u anh)'nin yaşıtlarındandır.
Hatîb'in Târîhu Bağdâd'ında (2, 7) denir ki: "Buhârî, İbnu'l-Mübârek'in ve Vekî'in kitaplarını ezberledi ve bunların kelâmını -yâni ehli rey'in fıkhını- öğrendi". Yine aynı kaynakta (2, 11) denir ki: "Buhârî mezkûr Ebû Hafsî'l-Kebîr'den "Câmiu Süfyâni's-Sevrî'yi dinledi" Burada, Buhârî genç iken hıfzının tâzeliğine şehâdet eden bir de hikâye anlatılır.


Mezkûr İbnu Ebî Hâfsı'l-Kebîr'e gelince, bu zât Ebû Abdullah Muhammed İbnu Ahmed olup Ebû Hafsi's-Sağîr diye meşhurdur. Buhârî'nin talebelik arkadaşlarındandır. Zehebî, Siyeru'n-Nübelâ'da bu zâtı medheder. Leknevi de el-Fevâidü'l-Behiyye'de tercemesini verir.

Buhâri seyâhatlerini tamamlayıp Buhârâ'ya döndüğü vâkit, beldesinin âlimleri ona hased ettiler. Bu durum, ilim talebi için seyâhate çıkıp bilgisini artırarak yurda dönenlerin umûmiyetle başına gelen hâldir. Bu hasedin sevkiyle, hatâlı bir fetvâsını yakalayıp onu bâhane ederek Buhârâ'dan sürüp çıkardılar. Buhârî'nin Buhârâ'dan sürülmesiyle ilgili bu kıssayı bize nakleden Ebü Hafsi's-Sağîr'dir, babası değildir. Çünkü babasının vefâtı Ebû Bekr Muhammed İbnu Eâfer en-Nerşahî'nin Târihu Buhârâ'da belirttiği üzere bu hadîslere mukaddemdir (hicri 217).

Mezkûr fetvâ sebebiyle Buhârâ'dan çıkarıldıktan sonra, onların aleyhine döndü. Buhârî ile onlar arasında bir kısım hâdiseler cereyan etti. Bunların bir benzeri de daha önce Nîsâbûr muhaddisleriyle arasında vukua gelmişti. Bunun üzerine Buhârî kitablarında, onlar gibi bir kısım şiddetli tavırlar izhâr etmeye başladı. Aslında bunlar, içini rahatlatma nevinden şeylerdi. "Bunlarla ihticâc edilemez. Bunların Buhârî ve öbürleri hakkında da afvedileceği ümîd edilir. Cenâb-ı Hakk cümlesine semâhat ve keremiyle muâmele etsin".

Hâfız Zehebî'nin fikrine göre Buhârî'nin memleketinden (Buhâra) sürülüşünün sebebi Halku'l-Kur'ân meselesinde sarfettiği sözlerdir. Onu bu sebeple süren de az önce zikri geçen Ebû Hafsi's-Sağîr el-Buhârî'dir. Bu zât Buhârî'nin talebelik arkadaşıdır ve memleketleri olan Buhârâ'da şeyhlikte muasırıdır.
Hâfız Zehebî, Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ'da Ebû Hafsı's-Sağîr'in tercemesine ondördüncü tabakada şu sözleriyle başlar: "Muhammed İbnu Ahmed İbnu Hafs İbni'z-Zibrikân, Mevlâ Benî 'İcl, Mâverâunnehr âlimi, Hânefiye şeyhidir. Babası Allâme Ebû Hâfs'dan fıkıh ilmini almıştır.

Buhârî'ye Kur'ân'dan sûal edilince şu konuşma cereyân etti: "Dedi ki: "O, kelâmullahtır.
- Nasıl tasarruf edilir?"
"- Kur'ân lisânlarla tasarruf edilir".
Bunun üzerine Muhammed İbnu Yahyâ ez-Zühlî: "Kim onun meclisine giderse bana gelmesin" dedi. Ayrıca Buhârâ Emîri Hâlid'e ve Buhârâ'nın şeyhlerine onun durumunu yazdı. Hâlid duruma üzüldü. Muhammed İbnu Ahmed İbnu Hafs onu Buhârâ'nın hâricindeki bâzı ribatlara kadar çıkardı.

Tercemesini verdiğimiz Muhammed İbnu Ahmed -Ebû Hafsi's-Sağîr-seyâhatler yaparak Ebû'l-Velîd et-Teyâlisî, Humeydî, Yahyâ İbnu Ma'în vs. âlimleri dinledi. Talebeliğinde bir müddet Buhârî'ye refâkat etmiştir. Kendisinin Kitâbu'l-Ehvâ ve'l-İhtilâf ver'-Redd ala'l-Lafziyye adlı eseri vardır. Sika olup verâ sâhibi, zâhid rabbânî bir imâmdır. Sünneti bilen ve ona ittibâ edenlerdendir. Babası Muhammed İbnu'l-Hasan'ın ileri gelen talebelerindendir. 264'de vefât etmiştir." (Leknevî'nin el-Fevâidü'l-Behiyye'sinden muhtasar olarak nakledildi).

Buhârî'nin Ebû Hânîfe'ye olan ta'nının bu hadîselerden müteessir olmasını garib karşılamamak gerek. Zirâ beşer nefsine tesîr eden şeylerin etkisinden uzak kalmak (ismet) sâdece peygamberlere hâstır.[1]

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/388-390.


Başka İhtilaf Örnekleri:


Nesâî'nin, Hâfız Ahmed İbnu Sâlih el-Mısrî'ye olan ta'n ve takbîh'inin sebebi Buhârî'nin Buhârâ'dan sürülüş sebebinden daha hafif ve önemsizdir. Burada öfke ve kin hâlinin gerek rûhlara ve gerekse insanlar hakkında verilen hükümlere nasıl tesîr icrâ ettiğini görmek bakımından büyük bir ibret vardır. Hâdiseyi ve sebebini Ahmed İbnu Sâlih el-Mısrî'nin tercemesinde Hâfız İbnu Hâcer'in Hedyü's-Sârî'sinde (383: 2, 112) ve Tehzîbü't-Tehzîb'te (1, 39-42), Sübkî'nin Tabakâtu'ş-Şâfiyyeti'l-Kübrâ'sında (1, 186-187, birinci baskı) görmek gerek.

Rebî'atu'r-Re'y'in Abdullah İbnu Zekvân hakkında ta'nında da büyük bir ibret vardır. Düşmanlık duygusunun böylelerinde neler yaptığını görmek için onun el-Mîzân ve "Hedyü's-Sârî'deki (411, 2, 137) tercemesine bakınız. Ebû'z-Zübeyr, (Muhammed İbnu Müslîm el-Mekkî)in kızdığı kimseler hakkında uydurduğu şeylerde de kezâ kızgınlığın bâzı anlarda yaptığı şeyleri görmek için büyük ibretler vardır. Hikâyesini görmek için Tehzîbü't-Tehzıb'deki (9, 442) tercemesine bakınız.

Söylediğimiz bu husûslardan başka Buhârî'nin, kendisinde hadîs ve eser galebe çalmış bir fakîh olduğunu, imâm, kavl, ve amelden ibâret gördüğünü, Ebû Hânîfe'nin ise kendisinden fıkıh ve rey galebe çalmış bir muhaddis olduğunu, imân meselesinde Buhârî gibi düşünmediğini gözden uzak tutmamalıdır. Farklı görüşlere sâhip bu iki fırka arasında herkesçe bilinen bir boşluk vardı. Kadı İyâz merhumun Tertîbü'l-Medârik'inde (1, 91; 3, 181) şu cümle yer eder: "Ahmed İbnu Hanbel der ki: "Biz ehl-i reyi, onlar da bizi durmadan lânetlerdik. Bu hâl Şâfiî'nin gelişine kadar devâm etti. O gelince aramızı bulup bizi kaynaştırdı."

Kadı İyâz der ki: "Ahmed İbnu Hanbel bu sözü ile, âsarın sâhihine temessük edip onlarla amel ettiğini, bilahare İmâmı Şâfiî'nin de kendilerine reye muhtaç olduklarını ve ahkâm-ı şerîyenin bunun üzerine binâ edildiğini, reyin haddizâtında Kur'ân ve Hadîs gibi asıllara kıyastan ibâret olduğunu ve onlardan elde edildiğini göstermiş bulunduğunu, kezâ kendilerine mezkûr asıllardan reyin elde ediliş ve illetlerine taallûk keyfiyyetini ve tenbîhatlarını anlatmış olduğunu, netîcede Ashâbu'l-Hadîs'in, sahîh olan reyin, asıldan bir fer olduğunu anladığını, Ashabu'r-Re'yinde fer'in ancak asıldan sonra geldiğini ve her şeyden önce sünnet ve sahîh âsârın takdîm edilmesi gerektiğini derkedip anladığını kastetmektedir".

Muhaddîs İbnu Ebî Zi'b'in, -İmâm Mâlik, nezdinde bulunan muârız ve râcih bir hadîse uyarak "Alış-veriş yapan iki kişi muhayyerdir" hadîsiyle amel etmeyi terketmesi sebebiyle Mâlik karşısındaki tutumunda da keza muhaddîslerin fukâhaya hücumlarındaki şiddeti görme bâbında büyük ibret vardır. İbnu Ebî Zi'b bu sebepten dolayı der ki: "Mâlik'ten tevbe talebedilir. Tevbe ederse ne âlâ, aksi halde boynu vurulur".

İmâm Ahmed'in el-İlel'inde (1, 193) olduğu üzere İbnu Ebî Zi'b Malik'in kanını mübâh addetmiştir. Şu ölçüye bakın ki bir hadîsle ameli terkettiği için küfrüne hükmediyor, tövbe etmediği takdirde öldürülmeli diyor! Sanki O, küfre düşmüş, irtidât etmiş gibi tevbe taleb ediyor! Hayret doğrusu!

Muhaddîslerle fukaha arasındaki şu ihtilâfların netîcesine bak. İki fırka arasındaki uçurum eskiden beri mevcuttur. Leknevî'nin er-Ref'u ve't-Tekmîl'ine (s. 271-272) İmâmu Mâlik hakkında sarfedilen bu ölçüsüz kelime vesîlesiyle de yaptığını tâlike de dikkatlice nazar et. Bu büyük imâm için Allah râzı olsun demekten ve sâhib olduğu fıkh ve sünnet için Cenâb-ı Hakk'tan mükâfatlandırılmasını talepden başka ne diyebiliriz. [2]


[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/390-391.

 
Üst