Imâmi âzam’in ilmi ve zekâsi

zeyhak_

Well-known member
İmâmı Âzâm Ebu Hanife zamanında Onu sevmeyen, Ona buğzeden muhaliflerinden biri, Onu talebelerinin huzurunda cevapsız bırakmak ve mahcup etmek için aldatıcı bir soru hazırladı ve sormak için büyük imamın yanına geldi. Hazırladığı bu aldatıcı ve karmaşık soruyu sordu:
- Bir adam var ki, onun kâmil bir Müslüman olduğuna herkes şehâdet ediyor, fakat onun bazı sözleri var ki çok garip. Senin bu adam hakkında hükmün nedir?
İşte bu kimsesinin söylediği şu garip sözler şöyle:
“Cenneti ümit etmem, Cehennemden ve Allah’tan da korkmam.
Ölü etini severek yerim.
Rükû ve secdesiz namaz kılarım.
Hakka buğzeder, fitneyi severim.
Yahudi ve Hıristiyanları da tasdik ederim.
Görmeden şahitlik yaparım.”

İşte böyle söyleyen kimse hakkındaki hükmünüz nedir? İmâmı Âzâm Ebu Hanife hazretleri talebelerine dönerek:
- Bu kimse hakkında siz ne dersiniz? diye sordu. Talebeleri de:
- Bu sayılanlar küfür alameti olduğu için, bu sözleri söyleyen kimsenin küfrüne dalalet eder, diye cevap verdiler.
Bunun üzerine Ebu Hanife hazretleri hafifçe tebessüm ederek sözü aldı ve bu söylenenlerin ne manaya geldiğini tek tek şöyle açıkladı:
- Bu adam gerçekten de kâmil bir mü’mindir. Zira onun söylediği bu sözler hep mecâzîdir, tevili vardır. Şöyle ki:
“Bu kimse Cenneti ümit etmiyor; Cennetin sahibini, yani Hz. Allah’ı ümit ediyor. Cehennemden korkmuyor, Cehennemin sahibinden korkuyor.
Allah’tan korkmuyor derken de; Allah’ın adâletle hükmedeceğini bildiği için, Allah’ın kendisine zulmedeceğinden korkmuyor.
Ölü eti yerim derken söylemek istediği balık etidir. Rükû ve secdesiz namaz kılarım derken; cenaze namazına işaret ediyor.
Hakka buğz ediyorum derken bundan kastettiği ölümdür. Herkes için Hak vaki olacak. Mevlâ’ya daha fazla kulluk yapabilmek için ölümü istemiyor.
Fitneyi severim derken fitneden kastı ise evlatlarıdır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de “mal ve evlat” fitne olarak zikredilmiştir.
Yahudi ve Hıristiyanları tasdik etmesinden murat ise; onların birbirleri hakkındaki sözlerini tasdik etmesidir. Görmeden şehâdet ettiği ise; Allah’a ve âhiret gününe iman etmesidir.”

İmâmı Âzâm’ın bu açıklamalarını dinleyen adam, Ona hayran kaldı. Kendi kendine: “Bu ne ilim, bu ne feraset, bu ne zekâ... Demek ben böylesine dâhi bir kimseye düşmanlık ediyormuşum” diye düşündü. Mahcubiyetle yerinden kalktı ve İmâmı Âzâm’ın ellerine sarıldı. Ve bu güne kadar yaptığı düşmanlıktan dolayı af etmesini istedi ve helâllik diledi.
 

mihrimah

Well-known member
Bir: GAZALİ
İki:İmam Azam
Üç:Bediüzzeman
Dört:M. Fethullah GÜLEN

Elbetteki bütün alimlerin ilmi ve zekası tartışılmaz lakin bu dört alimin gerek eserleri gerekse zekaları mest etmiştir beni.
Tabi imam Azam'ın eserlerinin daha tam anlamıyla 1/100 dahi çeviri yapılmış değildir.
Allah Peyganber varislerinin yolunda yürütsün bizleri...
 
Üst