İmamlık her yönüyle örnek olmaktır

memluk

Hatim Sorumlusu
İmamlık 130 cm önde olmak değil; herşeyiyle örnek olmak demektir
imam.jpg

İmam ve müezzin namaza gelirken yürüyüşüyle selamıyla ve tebessümüyle kendini gösterir. Din görevlisi sünnete bağlılığı ve ulvi derinliği ile cemaatine önder olur. Onlar adeta yaşayan bir ekol olmalıdır.


İmam kelimesi önder, lider, rehber gibi anlamlara gelmektedir. Ayrıca, görüş ve fikirleriyle öncülük etmiş olan kişiye de denir. Siyasi anlamda da devlet yöneticisine bu isim verilmiştir. Bu yazımız imam kelimesinin anlamları değil, imam ve tabisi olan cemaat arasındaki mesafeye dairdir.
Fıkha göre namazda, imam ile cemaat arasındaki fark bir topuk hizasından az olmamalıdır. Bugünkü camilerimizde bir seccade boyu imamlar cemaatin önünde namazı eda etmektedir.
İmam ve cemaat ilişkisinin belli kuralları vardır. İmamın her hatasında imama tabi olunmaz. Kiminde uyulur, kiminde imam uyarılır, kiminde ise imamdan ayrılınır. Gözü ve gönlü kapalı olarak imama tabi olunmaz.
İmam sadece namazda önder değildir ve olmamalıdır. Zaten imam olmanın şartlarının ilki Kur’an’ı anlamak ve bilmektir. Okumak yetmez mi derseniz, okumak anlamak ve tefekkür için değil midir?
Dinin en temel ibadeti, tevhid ve namaz ile zekattır. Namaz dinin olmazsa olmaz şartlarındandır. Namaz tüm iyilikleri içinde barındırır. İbadetlerin tohumu, çekirdeği veya fidanıdır. Aslına bakarsak hayatında Kur’an bulunanların hakkıdır imamlık. Cemaatin önüne geçmekteki iktisabı daha çok ilim ve amel sebebiyle olmalıdır. Sadece namaza dair bir okuyuş ve ihtisas değil aynı zamanda hayata dair duruşu da imamlık için gereken şart olmalıdır.
Namaz dışında görüş ve duruşuna itibar edilmeyen kişinin imameti sadece kendi nefsi için yeterlidir. 27 kat sevap elde etmek için bu farkı kazandıracak rehberliğe ihtiyaç vardır.
Sohbet ve konuşmalarında da imam olmak şuuruyla hareket edebilmelidir. Değil yalan ve haramdan, ihtiyaç olmayan mubah konuşmalardan da şiddetle kaçınmalıdır.
Giysisi sade, özenli, temiz olmalıdır. Elbise şehvetine düşkün bir anlayışa batmamalıdır. Elbisesiyle de imam olmalıdır.
Tüm amelleri saymak yerine ölçüyü tekrarlarsak, imam namaz öncesi ve sonrasıyla imamlığını her alanda ve amelde ispat edercesine itinalı olmalıdır. Sadece; namazda tekbir ve selam arasında değil, doğum ve ölüm arasında da imam olabilmelidir.
İmamlık meslek olmamalıdır, muhabbet olmalıdır. İmamlık sorumluluğu sadece camiye gelen cemaat değil, gelmeyen ve kılmayanların da sorumluluğunu hissedebilmektir. Belki de mezarlarda ziyaretçilerden mahrum olanların “dua” hakkını ifa edebilmeyi dahi omuzlarında bilmelidir. Kısacası kendi nefsinin imamı olduğunu bilemeyenin cemaate imam olması mümkün müdür?

Önce insan, sonra Müslüman ve taşıyabilecekse İMAM olmalıdır. İmamlık “kelimeleri” yani sınavı geçenlerin hakkıdır. İbrahim (as) ve ona tabi olanlar gibi. Namaz içinde “hidayet” imamı, namaz dışında “nankörlük” imamı olmamalıdır. İmamın önder, rehber olduğunu unutmayınız. İmamlık bir meslek değildir demiştik. Zira “Rahmanın kulu olmayı” talep eden herkesin, “bizi sakınanlara imam yap” duası ve çabası olmalıdır.
İmamlık genel anlamıyla fiili örnekliktir. Her davranışın tekbir ve selam şuuruyla yaşanması gerekir. İmamın güzel kıraati sadece harfleri söylemekteki ihtisası olmamalıdır. O harflerin taşıdığı mana ve sorumluluğu da yerine getirmelidir. Nasıl kıraatteki hatalar hem namazımızı zedeler ve bozarsa, yaşayamadığımız manalar da imametimizi aynen zedeler.
İmamlıkta asıl olan namaz dışındaki İslam hayatımızın güzelliği olmalıdır. İbadetler içinde bir başkasına uyarak yapılan tek ibadet namazdır. Namazı emanet ettiğimiz insana her şeyimizi emanet edebilmeliyiz. Namazın emanetini taşımak, namaz dışındaki sorumlulukların hakkıyla yerine getirilmesine bağlıdır.
İmamlık cemaat sayısı kadar sorumluluk yüklenmektir. Öyle ki bazen cemaat muaf olur, imam mesul olur. Mesuliyet sorumluluk gerektiren husustur. Mademki namaz tüm hayırların toplayıcısı ve kötülüklerin manevi frenidir, imama yakışan da namaz dışında bu ahlakı yaşayabilmektir.
Namazın kazası var, şu işin kazası yok tekerlemesi işlerimizdeki tercihlerin yanlışlığını ortaya koymaktadır. Namazdaki ihmal diğer amellerde de ihmal yaptığımızın görüntüsüdür. Tüm hayatı namazı kamil kılmak adına düzenlemelidir. Açken, uykusuzken, abdest sıkışıklığı varken namazın mekruh olması, namaza verilen önemdendir. Yoksa sayılanların üstünlüğünden değildir. Namaza mani bir hayatı terk etmemek, namaza önem verişimizin azlığındandır.
Namazın kılınışı ve imamet namazın dışında, namazı sarıp sarmalamaktadır. Yeryüzünü seccade bilmek gerekir ki, namaz seccademiz- de “miraç” edelim. Hayatımızın hiçbir anı namaza muhalif olmamalıdır. Tüm kulluğun öğretisi namaz ve zikirlerinde mevcuttur.
Namaz tedavisinin faydası, yanlış amellerden şiddetle kaçınmaya bağlıdır. Namazı besleyen ve namazın beslediği hayat dosdoğru namaza ulaşmanın yoludur. En kamil namaz değil mi ki imamla kılınan namazdır, imamın kemalatı hem namazda, hem namaz dışında olmalıdır.
İmam namaza durdu mu melekler de amine ortak olur. O halde meleklerin ziyaret etmeyeceği yerlerden sakınmalıyız. Değişik bir camiye gittiğimizde imamın yürüyüşüne ve yüzüne bakarız. Namaz başlamadan evvel misafirin gönlünde bugünün ifadesiyle pozitif elektrik oluşmalıdır. Adımlardaki vakar ve tevazu ile yüzündeki tebessüm ve mesuliyet bizi namaza bir daha bağlar. Aksinde ise iletişim eksikliğinden bir durgunluk hasıl olur. Cami dışında kahkaha ile gülenin, cami ve namazda mesuliyet yüklenmesi ne kadar zordur.
İmamlık sadece mihrap görevi olsaydı bu düşüncelere gerek yoktu. İmam demek önder demekse, önderliğin sınırı yok ki mesuliyetimiz azalsın. Kendinin imamı olamayanın, caminin imamı olması ne kadar doğrudur? Unutmamalı ki ne imam sadece camide imamdır, ne de cemaat sadece camide cemaattir. Tüm hayat imam ve cemaat etrafında dönüp dolaşmaktadır.
Dini, camiye ve vicdana hapsedenlerin birbirinden farkı yoktur. İmamı ve cemaati sadece cami düzeni kabul edenlerin de dinin mahiyetinden haberleri yoktur.
Cemaatte önde olanın, dışarıda da önde olması gerekir. Bu sadece imam için değil, herkes kendi nefsinin imamı olmalıdır.
İmam namazda okuduğunu, namazdan sonra unutmamalı ki namazı tebliğ etmiş olsun. Namaz dışı hayatı da namazı sevdirsin. Rabb’inin rızasını kazanamayan, cemaatin nefretini kazanır. İdeallere kavuşamasak bile hedeflerimizi iyi tespit etmeliyiz. Namazı imamdan, camiyi cemaatten bağımsız düşünemeyeceğimize göre, hayatın hepsi namazın Rabb’ine kulluk şuurunda olmalı ki rızayı bariye ulaşalım.
 

bin revaha

Yeni Üye
yani öyle bir yazı yazmışsınki hiç sorun yok herşey tamamda sadece güzel ahlak vs kaldı öylemi şu anki imamlar hutbelerde 250 ayeti okumuyor hakkı gizliyor allahın şeriatının yıkılıp ayaklar altına alınması demek olan cumhuriyeti kutluyor insanları uyutuyor islamın deil tağutun safında görev yapıyor allahtan korkun bakara 256-257 tefsirine bakın uyanın yoksa ...
 
Üst