Berzah_Alemi
Member
Bir inanç ve düşünce sistemi olan ahlak, canlılardan sadece insana mahsus olan bir husustur. Belirtmek gerekir ki insanlar birlikte yaşamasalardı, ahlaktan söz edemezdik. Bu tersinden de doğrudur, yani ahlak olmasaydı, toplumsal hayat olmazdı. O halde ahlak, daha doğrusu güzel, iyi ahlak, toplumsal hayatın vazgeçilmezidir. Gerçekten de ahlakî ilke ve değerler olmazsa, toplum hayatı diye bir şeyden bahsedemeyiz. İnsanların bir arada yaşaması, güzel ahlak ilkeleri ve değerleriyle mümkün olmaktadır. İnsanlar, hangi durumlarda nasıl davranmaları gerektiğini bilmeleri halinde ancak, sağlıklı ilişki kurabilirler; bu da ahlakla mümkün olur. Gerçekten de milletlerin yaşaması bakımından ahlakın önemi büyüktür. Geçmişte ve günümüzde birçok toplumun geçirdiği bunalım ve huzursuzluğun, nihayet bir ahlakî çöküşe dayandığı söylenebilir. İyi ahlakın, toplumları yaşatan büyük bir güç olduğu, kötü ahlakın da toplumları çökerten bir zafiyet kaynağı olduğu, tarihî olaylarla ispatlanmıştır. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin güzel ahlakında dikkati çeken önemli bir husus, O'nun bilinçli dindarlığı teşvik etmesidir. Yaptıklarımızı bilerek yapmak ve de dindarlığımızla kişiliğimizin ve diğer davranışlarımızın tutarlı olmasıdır. Toplumun kalkınmasının, mutluluğunun, huzurla varlığını sürdürmesinin temelinde güzel, iyi ahlak yer alır. Bizim toplumumuzun tarihî, sosyal ve kültürel gerçekliği açısından konuya yaklaştığımızda, toplumumuzun varlığının temeli olan ahlakın dinimiz İslam'dan beslendiğini görebiliriz. İslam'ın Müslüman'dan istediği ahlak ise, bilinçli dindarlıktan ayrı düşünülemeyecek olan güzel ahlaktır. İslam, bilinçli dindarın sahip olması gereken güzel ahlakı, imanın bir boyutu olarak görmektedir. İslam'da iman ile güzel ahlak, birbirinden ayrı düşünülemez.
Esasen her din, birey ve toplumun davranışını, kendisinin açıkladığı hakikatlerle uyumlu hale koymayı hedef alan ahlakî kaideler dile getirir. Dindar toplum, düşünce ve davranışlarında din, iman ve ahlakı bir bütün olarak yaşar. İslam ahlakı söz konusu olduğunda, ahlakın kaynağının İslam dini ve ALLAH'a iman olduğu, hatta ALLAH'a imanın da güzel ahlakî bir eylem olduğu görülür. Kur'an-ı Kerim bunu açık bir üslûpla ortaya koymaktadır:
"Birr yani iyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl birr yani iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, ALLAH Teala'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere iman eden; O'na olan sevgisine rağmen malı, ALLAH Teala'nın rızasını gözeterek yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere harcayan, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirenler, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında direnip sabredenlerin tutum ve davranışıdır. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır." (Bakara Suresi:177)
Bu ayet-i kerime, ahlak ile ALLAH'a iman arasında geçerli olan doğrudan ilişkiyi gözler önüne sermektedir. Hatta bu ayet-i kerimeden hareketle İslam'ın bütün emir ve nehiylerinin ahlak kapsamı içerisinde ele alındığını söylemek mümkündür.
İman ile güzel ahlakın birbirinden ayrılmayacağını anlamak için Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin şu hadis-i şeriflerine bakılabilir. Nevvas b. Sem'an el-Ensarî (R.A.) diyor ki: Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize, iyilik ve günah hakkında sordum. Şöyle buyurdular:
"Birr yani iyilik, ahlak güzelliğidir. İsm yani günah ise, kalbinde gıcık yapan, içini rahatsız eden ve insanların muttali yani haberdar olmasından hoşlanmadığın, istemediğin şeydir."(Müslim, Birr: 14, 15; Tirmizî, Zühd: 52; Darimî, Rikak: 73; Ahmed b. Hanbel, 4/182, 227, 228, 5/251, 25) Ebû Hüreyre (R.A.)'den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimize insanların Cennete girmelerine sebep olan amel hangisidir? diye sorulduğunda:
"Takva yani ALLAH korkusu ve güzel ahlaktır." buyurdular. İnsanların Cehenneme girmelerine sebep olan amel sorulduğunda da:
Esasen her din, birey ve toplumun davranışını, kendisinin açıkladığı hakikatlerle uyumlu hale koymayı hedef alan ahlakî kaideler dile getirir. Dindar toplum, düşünce ve davranışlarında din, iman ve ahlakı bir bütün olarak yaşar. İslam ahlakı söz konusu olduğunda, ahlakın kaynağının İslam dini ve ALLAH'a iman olduğu, hatta ALLAH'a imanın da güzel ahlakî bir eylem olduğu görülür. Kur'an-ı Kerim bunu açık bir üslûpla ortaya koymaktadır:
"Birr yani iyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl birr yani iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, ALLAH Teala'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere iman eden; O'na olan sevgisine rağmen malı, ALLAH Teala'nın rızasını gözeterek yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere harcayan, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirenler, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında direnip sabredenlerin tutum ve davranışıdır. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır." (Bakara Suresi:177)
Bu ayet-i kerime, ahlak ile ALLAH'a iman arasında geçerli olan doğrudan ilişkiyi gözler önüne sermektedir. Hatta bu ayet-i kerimeden hareketle İslam'ın bütün emir ve nehiylerinin ahlak kapsamı içerisinde ele alındığını söylemek mümkündür.
İman ile güzel ahlakın birbirinden ayrılmayacağını anlamak için Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin şu hadis-i şeriflerine bakılabilir. Nevvas b. Sem'an el-Ensarî (R.A.) diyor ki: Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize, iyilik ve günah hakkında sordum. Şöyle buyurdular:
"Birr yani iyilik, ahlak güzelliğidir. İsm yani günah ise, kalbinde gıcık yapan, içini rahatsız eden ve insanların muttali yani haberdar olmasından hoşlanmadığın, istemediğin şeydir."(Müslim, Birr: 14, 15; Tirmizî, Zühd: 52; Darimî, Rikak: 73; Ahmed b. Hanbel, 4/182, 227, 228, 5/251, 25) Ebû Hüreyre (R.A.)'den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimize insanların Cennete girmelerine sebep olan amel hangisidir? diye sorulduğunda:
"Takva yani ALLAH korkusu ve güzel ahlaktır." buyurdular. İnsanların Cehenneme girmelerine sebep olan amel sorulduğunda da: