ﺩَٓﺍﺋِﺮَﻩﺀِ ﺍِﻗْﺘِﺪَﺍﺭْ ﻫَﻤْﭽُﻮ ﺩَٓﺍﺋِﺮَﻩﺀِ ﺩَﺳْﺖِ ﻛُﻮﺗَﺎﻩْ ﻛُﻮﺗَﺎﻫَﺴْﺖْ
Halbuki daire-i iktidar, kısa elimin dairesi kadar kısa ve dardır.
ﭘَﺲْ ﻓَﻘْﺮ ﻭ ﺣَﺎﺟَﺎﺕِ ﻣَﺎ ﺑَﻘَﺪْﺭِ ﺟِﻬَﺎﻧَﺴْﺖْ
Demek fakr u ihtiyaçlarım, dünya kadardır.
ﻭَ ﺳَﺮْﻣَﺎﻳَﻪﺀِ ﻣَﺎ ﻫَﻢْ ﭼُﻮ ﺟُﺰْﺀِ ﻟﺎَﻳَﺘَﺠَﺰَّﺍ ﺍَﺳْﺖْ
Sermayem ise, cüz'-i lâ-yetecezza gibi cüz'î bir şeydir.
ﺍِﻳﻦْ ﺟُﺰْﺀْ ﻛُﺪَﺍﻡْ ﻭَ ﺍِﻳﻦْ ﻛَٓﺎﺋِﻨَﺎﺕِ ﺣَﺎﺟَﺎﺕْ ﻛُﺪَﺍﻣَﺴْﺖْ
İşte şu cihan kadar ve milyarlar ile ancak istihsal edilen hacet nerede? Ve bu beş paralık cüz'-i ihtiyarî nerede? Bununla onların mübayaasına gidilmez. Bununla onlar kazanılmaz. Öyle ise başka bir çare aramak gerektir.
ﭘَﺲْ ﺩَﺭْ ﺭَﺍﻩِ ﺗُﻮ َﺍﺯْ ﺍِﻳﻦْ ﺟُﺰْﺀْ ﻧِﻴﺰْ ﺑَﺎﺯْ ﻣِﻰ ﮔُﺬَﺷْﺘَﻦْ ﭼَﺎﺭَﻩﺀِ ﻣَﻦْ ﺍَﺳْﺖْ
O çare ise şudur ki: O cüz'-i ihtiyarîden dahi vazgeçip, irade-i İlahiyeye işini bırakıp, kendi havl ü kuvvetinden teberri edip, Cenab-ı Hakk'ın havl ü kuvvetine iltica ederek hakikat-ı tevekküle yapışmaktır. Ya Rab! Madem çare-i necat budur. Senin yolunda o cüz'-i ihtiyarîden vazgeçiyorum ve enaniyetimden teberri ediyorum.
ﺗَﺎ ﻋِﻨَﺎﻳَﺖِ ﺗُﻮ ﺩَﺳْﺘْﮕِﻴﺮِ ﻣَﻦْ ﺷَﻮَﺩْ ﺭَﺣْﻤَﺖِ ﺑِﻰ ﻧِﻬَﺎﻳَﺖِ ﺗُﻮ ﭘَﻨَﺎﻩِ ﻣَﻦْ ﺍَﺳْﺖْ
Tâ senin inayetin, acz u za'fıma merhameten elimi tutsun. Hem tâ senin rahmetin, fakr u ihtiyacıma şefkat edip bana istinadgâh olabilsin, kendi kapısını bana açsın.
ﺁﻥْ ﻛَﺲْ ﻛِﻪ ﺑَﺤْﺮِ ﺑِﻰ ﻧِﻬَﺎﻳَﺖِ ﺭَﺣْﻤَﺖْ ﻳَﺎﻓْﺖْ ﺍَﺳْﺖْ ﺗَﻜْﻴَﻪ ﻧَﻪ ﻛُﻨَﺪْ ﺑَﺮْ ﺍِﻳﻦْ ﺟُﺰْﺀِ ﺍِﺧْﺘِﻴَﺎﺭِﻯ ﻛِﻪ ﻳَﻚْ ﻗَﻄْﺮَﻩ ﺳَﺮَﺍﺑَﺴْﺖْ
Evet, herkim ki rahmetin nihayetsiz denizini bulsa, elbette bir katre serab hükmünde olan cüz'-i ihtiyarına itimad etmez; rahmeti bırakıp ona müracaat etmez...
ﺍَﻳْﻮَﺍﻩْ ﺍِﻳﻦْ ﺯِﻧْﺪِﮔَﺎﻧِﻰ ﻫَﻢْ ﭼُﻮ ﺧَﺎﺑَﺴْﺖْ ﻭِﻳﻦْ ﻋُﻤْﺮِ ﺑِﻰ ﺑُﻨْﻴَﺎﺩْ ﻫَﻢْ ﭼُﻮ ﺑَﺎﺩَﺳْﺖْ
Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi' ettik. Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rü'ya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider...
ﺍِﻧْﺴَﺎﻥْ ﺑَﺰَﻭَﺍﻝْ ﺩُﻧْﻴَﺎ ﺑَﻔَﻨَﺎ ﺍَﺳْﺖْ ﺁﻣَﺎﻝْ ﺑِﻰ ﺑَﻘَﺎ ﺁﻟﺎَﻡْ ﺑَﺒَﻘَﺎ ﺍَﺳْﺖْ
Kendine güvenen ve ebedî zanneden mağrur insan, zevale mahkûmdur. Sür'atle gidiyor. Hane-i insan olan dünya ise, zulümat-ı ademe sukut eder. Emeller bekasız, elemler ruhta bâki kalır.
ﺑِﻴَﺎ ﺍَﻯْ ﻧَﻔْﺲِ ﻧَﺎﻓَﺮْﺟَﺎﻡْ ﻭُﺟُﻮﺩِ ﻓَﺎﻧِﻰ ﺧُﻮﺩْﺭَﺍ ﻓَﺪَﺍ ﻛُﻦْ ﺧَﺎﻟِﻖِ ﺧُﻮﺩْﺭَﺍ ﻛِﻪ ﺍِﻳﻦْ ﻫَﺴْﺘِﻰ ﻭَﺩِﻳﻌَﻪ ﻫَﺴْﺖْ
Madem hakikat böyledir; gel ey hayata çok müştak ve ömre çok talib ve dünyaya çok âşık ve hadsiz emeller ile ve elemler ile mübtela bedbaht nefsim! Uyan, aklını başına al! Nasılki yıldız böceği, kendi ışıkçığına itimad eder; gecenin hadsiz zulümatında kalır. Bal arısı, kendine güvenmediği için, gündüzün güneşini bulur. Bütün dostları olan çiçekleri, Güneşin ziyasıyla yaldızlanmış müşahede eder. Öyle de: Kendine, vücuduna ve enaniyetine dayansan; yıldız böceği gibi olursun. Eğer sen, fâni vücudunu, o vücudu sana veren Hâlıkın yolunda feda etsen, bal arısı gibi olursun. Hadsiz bir nur-u vücud bulursun. Hem feda et. Çünki şu vücud, sende vedia ve emanettir.
ﻭَ ﻣُﻠْﻚِ ﺍُﻭ ﻭَ ﺍُﻭ ﺩَﺍﺩَﻩ ﻓَﻨَﺎ ﻛُﻦْ ﺗَﺎ ﺑَﻘَﺎ ﻳَﺎﺑَﺪْ ﺍَﺯْ ﺁﻥْ ﺳِﺮِّﻯ ﻛِﻪ ، ﻧَﻔْﻰِ ﻧَﻔْﻰْ ﺍِﺛْﺒَﺎﺕْ ﺍَﺳْﺖْ
Hem onun mülküdür, hem o vermiştir. Öyle ise, minnet etmeyerek ve çekinmeyerek fena et, feda et; tâ beka bulsun. Çünki nefy-i nefy, isbattır. Yani: Yok, yok ise; o vardır. Yok, yok olsa; var olur.
ﺧُﺪَﺍﻯِ ﭘُﺮْﻛَﺮَﻡْ ﺧُﻮﺩْ ﻣُﻠْﻚِ ﺧُﻮﺩْﺭَﺍ ﻣِﻰ ﺧَﺮَﺩْ ﺍَﺯْ ﺗُﻮ ﺑَﻬَﺎﻯِ ﺑِﻰ ﮔِﺮَﺍﻥْ ﺩَﺍﺩَﻩ ﺑَﺮَﺍﻯِ ﺗُﻮ ﻧِﮕَﺎﻩْ ﺩَﺍﺭَﺳْﺖْ
Hâlık-ı Kerim, kendi mülkünü senden satın alıyor. Cennet gibi büyük bir fiatı verir. Hem o mülkü senin için güzelce muhafaza ediyor. Kıymetini yükselttiriyor. Yine sana, hem bâki, hem mükemmel bir surette verecektir. Öyle ise, ey nefsim! Hiç durma. Birbiri içinde beş kârlı bu ticareti yap. Tâ beş hasaretten kurtulup, beş rıbhi birden kazanasın.