Bediüzzaman Said Nursi, bütün misyonunu Anadolu’da ifa ettiği halde; kader, gelecekte eda edeceği katalizör vazifesi gereği onun Şark’ta doğmasını planlamıştır. Zira o, şayet Bitlis’te değil de Anadolu’nun Şark dışındaki bir başka kentinde doğmuş olsaydı, bugün Şark insanı üzerinde uyardığı o müsbet intiba ve sıcak sempati olmazdı.
Oysa ki, onun birleştirici vazifesi olması itibarıyla misyonunu tam ve arızasız eda edebilmesi için bölge insanıyla bir göbek bağının bulunması lazımdı. Bu açıdan denilebilir ki, Doğu ve Güneydoğulu, böyle bir insana karşı, kendi içlerinde zuhur etmiş olduğundan sempati duymakta ve ona sahip çıkmaktadır. Bu sempati, onun kuşatıcılığı adına çok önemlidir.
Bir diğer taraftan o, Doğu’da neş’et etmesine rağmen himmetini sadece Doğu değil, bütün Anadolu insanına yönlendirmiştir. Böylece hem Doğu hem de Batı’dan gelecek olumsuz cereyanlara karşı göğsünü germiş ve daha çok Anadolu insanı tarafından desteklenmiştir. Bu yönüyle de İstanbullu, Ispartalı, Afyonlu, Eskişehirli, Denizlili, Emirdağlı... hasılı tam bir Anadolulu olmuştur. Böylece Kürdü-Türkü, Lazı-Çerkezi ve Boşnağıyla topyekûn bir toplum tarafından benimsenen bir şahsiyet haline gelmiştir.
ANADOLU BEDİÜZZAMAN’A SAHİP ÇIKIYOR
Bediüzzaman Hazretleri, anne tarafından Kürt olmasıyla Kürtleri, seyyid olmasıyla bütün Ehl-i Beyt’e muhabbeti olanları, dava ve düşüncesinin inkişaf ettiği ve dolaştığı yerlerin Anadolu toprakları olması itibariyle de Anadolu insanını kuşatmış ve yağmur yüklü rahmet bulutları gibi uğradığı her yere sağanak sağanak yağmış ve oraları çemenzara çevirmiştir.
Dolayısıyla onun büyüklüğünü Araplığında, Türklüğünde veya Kürtlüğünde değil, yüklendiği büyük misyon ve yaptığı baş döndürücü işlerde aramak gerekir.
Ona, “Şarktan çıkmış ve Tükçeyi İstanbul’da öğrenmiş bir insan” nazarıyla bakanlar, böyle bir define taşıyıcısına karşı lakayt kalarak hata etmişler ve büyük bir fırsatı kaçırmışlardır. Zira onu belirli bir ırka nisbet etmenin hiçbir faydası yoktur. Abdülkadir Geylani, İmam Rabbani, Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Bediüzzaman gibi evrensel ve dünyayı kuşatmaya namzet olarak gönderilen insanlar, bu dünyadaki “doğma-ölme” tabiatının gereği dünyanın herhangi bir yerinde doğmuş olabilirler. Onlar, bir yerde doğar, bir başka yerde neş’et eder, bir başka yerde de Allah’a yürürler. Şayet birileri Bediüzzaman’a Kürt kimliğiyle sahip çıkarsa, birileri de onun esasen Arap olduğunu, başka birileri de ona ve davasına asıl sahip çıkanların Türkler olduğundan dem vurur ve babasının adının manasından hareketle Türkler arasında bir kök ve bir soy kütüğü aramaya başlarlar. Bundan dolayı bu tür yaklaşımlar yanlıştır ve meseleye bu zaviyeden bakılmamalıdır.
LAHİKALAR BİR DÖNEMİ ANLATIYOR
Onun eserlerinde önce Anadolu, sonra da bütün İslam dünyasının hem âh u efgânı, hem de ümit ve şevkini duyup dinlemek mümkündür. Gerçi o, Doğu’nun ücra bir kasabasında doğmuştur; ama kendini hep bir Anadolu’lu olarak hissetmiş, ülkemizdeki her kesimden insanı engin bir şefkat ve dupduru bir samimiyetle kucaklamıştır. Onun yakın arkadaşlarına baktığımızda da bu gerçeği alenen görürüz. Etrafındaki insanların çeşitliliği Bediüzzaman’ın nasıl birleştirici ve uzlaştırıcı bir şahsiyet olduğunu gözler önüne serer. Elbette ki o, kendisine İslam kardeşliğini düstur edinmiş ve bunu hayatında temsil etmişti.
İşte Risale-i Nur Külliyatı içinde bulunan Lahika mektupları, onun insanlar arasında ekmiş olduğu imanî kardeşlik ve uhrevî beraberliğin nasıl yeşerdiğini anlatır. Emirdağ ve civarındaki Nur talebeleri, Bediüzzaman’a hissiyatlarını mektuplarla takdim etmişler, bazı sorularına cevaplar, problemlerine çözümler istemişlerdir.
Diğer Lahikalar gibi Emirdağ Lahikası da Üstad’ın ve talebelerinin bu mektuplaşmalarından ortaya çıkmıştır. Daha önceleri de benzer çalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Aymaz Hoca, Emirdağ Lahikası’nı incelemiş, metinleri sadeleştirmiş, ilk cildinde sayıları 224’e ulaşan mektupları numaralandırmış. Abdullah Aymaz Hoca’nın ilgili mektuba dair açıklayıcı bilgiler verip mektubun içerdiği mesaja dair yorumlar getirmesi ve mektubun ihtiva ettiği ölçülere dikkatleri çekmesi kitaba ayrı bir zenginlik katmış. Eser, daha önce de benzer çalışmaları yayımlayan Şahdamar Yayınları tarafından okuyucuya sunuluyor.
Ali Demirel
AKSİYON
Oysa ki, onun birleştirici vazifesi olması itibarıyla misyonunu tam ve arızasız eda edebilmesi için bölge insanıyla bir göbek bağının bulunması lazımdı. Bu açıdan denilebilir ki, Doğu ve Güneydoğulu, böyle bir insana karşı, kendi içlerinde zuhur etmiş olduğundan sempati duymakta ve ona sahip çıkmaktadır. Bu sempati, onun kuşatıcılığı adına çok önemlidir.
Bir diğer taraftan o, Doğu’da neş’et etmesine rağmen himmetini sadece Doğu değil, bütün Anadolu insanına yönlendirmiştir. Böylece hem Doğu hem de Batı’dan gelecek olumsuz cereyanlara karşı göğsünü germiş ve daha çok Anadolu insanı tarafından desteklenmiştir. Bu yönüyle de İstanbullu, Ispartalı, Afyonlu, Eskişehirli, Denizlili, Emirdağlı... hasılı tam bir Anadolulu olmuştur. Böylece Kürdü-Türkü, Lazı-Çerkezi ve Boşnağıyla topyekûn bir toplum tarafından benimsenen bir şahsiyet haline gelmiştir.
ANADOLU BEDİÜZZAMAN’A SAHİP ÇIKIYOR
Bediüzzaman Hazretleri, anne tarafından Kürt olmasıyla Kürtleri, seyyid olmasıyla bütün Ehl-i Beyt’e muhabbeti olanları, dava ve düşüncesinin inkişaf ettiği ve dolaştığı yerlerin Anadolu toprakları olması itibariyle de Anadolu insanını kuşatmış ve yağmur yüklü rahmet bulutları gibi uğradığı her yere sağanak sağanak yağmış ve oraları çemenzara çevirmiştir.
Dolayısıyla onun büyüklüğünü Araplığında, Türklüğünde veya Kürtlüğünde değil, yüklendiği büyük misyon ve yaptığı baş döndürücü işlerde aramak gerekir.
Ona, “Şarktan çıkmış ve Tükçeyi İstanbul’da öğrenmiş bir insan” nazarıyla bakanlar, böyle bir define taşıyıcısına karşı lakayt kalarak hata etmişler ve büyük bir fırsatı kaçırmışlardır. Zira onu belirli bir ırka nisbet etmenin hiçbir faydası yoktur. Abdülkadir Geylani, İmam Rabbani, Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Bediüzzaman gibi evrensel ve dünyayı kuşatmaya namzet olarak gönderilen insanlar, bu dünyadaki “doğma-ölme” tabiatının gereği dünyanın herhangi bir yerinde doğmuş olabilirler. Onlar, bir yerde doğar, bir başka yerde neş’et eder, bir başka yerde de Allah’a yürürler. Şayet birileri Bediüzzaman’a Kürt kimliğiyle sahip çıkarsa, birileri de onun esasen Arap olduğunu, başka birileri de ona ve davasına asıl sahip çıkanların Türkler olduğundan dem vurur ve babasının adının manasından hareketle Türkler arasında bir kök ve bir soy kütüğü aramaya başlarlar. Bundan dolayı bu tür yaklaşımlar yanlıştır ve meseleye bu zaviyeden bakılmamalıdır.
LAHİKALAR BİR DÖNEMİ ANLATIYOR
Onun eserlerinde önce Anadolu, sonra da bütün İslam dünyasının hem âh u efgânı, hem de ümit ve şevkini duyup dinlemek mümkündür. Gerçi o, Doğu’nun ücra bir kasabasında doğmuştur; ama kendini hep bir Anadolu’lu olarak hissetmiş, ülkemizdeki her kesimden insanı engin bir şefkat ve dupduru bir samimiyetle kucaklamıştır. Onun yakın arkadaşlarına baktığımızda da bu gerçeği alenen görürüz. Etrafındaki insanların çeşitliliği Bediüzzaman’ın nasıl birleştirici ve uzlaştırıcı bir şahsiyet olduğunu gözler önüne serer. Elbette ki o, kendisine İslam kardeşliğini düstur edinmiş ve bunu hayatında temsil etmişti.
İşte Risale-i Nur Külliyatı içinde bulunan Lahika mektupları, onun insanlar arasında ekmiş olduğu imanî kardeşlik ve uhrevî beraberliğin nasıl yeşerdiğini anlatır. Emirdağ ve civarındaki Nur talebeleri, Bediüzzaman’a hissiyatlarını mektuplarla takdim etmişler, bazı sorularına cevaplar, problemlerine çözümler istemişlerdir.
Diğer Lahikalar gibi Emirdağ Lahikası da Üstad’ın ve talebelerinin bu mektuplaşmalarından ortaya çıkmıştır. Daha önceleri de benzer çalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Aymaz Hoca, Emirdağ Lahikası’nı incelemiş, metinleri sadeleştirmiş, ilk cildinde sayıları 224’e ulaşan mektupları numaralandırmış. Abdullah Aymaz Hoca’nın ilgili mektuba dair açıklayıcı bilgiler verip mektubun içerdiği mesaja dair yorumlar getirmesi ve mektubun ihtiva ettiği ölçülere dikkatleri çekmesi kitaba ayrı bir zenginlik katmış. Eser, daha önce de benzer çalışmaları yayımlayan Şahdamar Yayınları tarafından okuyucuya sunuluyor.
Ali Demirel
AKSİYON