İmanımızı nasıl güçlendiririz? (2)

Denis

Well-known member
İmân gücünü yükseltmenin formüllerinden birisi de, “toplama-birleştirme-tevhîd” metodudur.

Şöyle ki: Güneş ışınlarını mercekle bir noktaya topladığımızda ısı derecesi yükselir kâğıt yanar, su ısınır. Rûhumuza takılan müsbet-menfî duygu, his ve lâtifelerimize dağılmış olan enerjimizi kalbimize odaklayıp imân enerjimizin derecesini yükseltmemiz de mümkün.

İmân; bilgi, ibâdet ve tefekkürle artar, kuvvet kazanır. Ehl-i Sünnet âlimleri, kalbî bir tasdikten ibâret bulunan imânı kuvvetlendirmede vasıta olan iyi amellerden önce (ilim ve tefekkürün) geldiğini kabul etmektedirler.3

Kâinatı inceleyen ilimler, Allah’ın varlığını, birliğini, sonsuz isim ve sıfatlarını bize ders veriyorlar. Varlık boyutunda çekim kanunu, elektromanyetik kanun ve kanun-u ihatâ-i ilm gibi muhtelif kanunlar vardır. İnsan, kâinatın küçük bir benzeri olduğu için, bunlar kendisinde de cârîdir.

Ve o kanunların tecellilerini anladığı, onlara ittiba ettiği oranda güç ve kuvvet kazanır. İlmi bu kanunlara ne derece nüfûz ederse; gücü de o miktarda olur. Hayatı çeşitli ilim dallarıyla yoğrulmuş Prof. Albert Macomp Winsthis’i dinleyelim:

“Ben değişik bilim dallarında çalışma yapmış ve uzun yıllarını bu yola vermiş birisi olarak, bilim dünyasında Allah’a imanımı sarsacak hiçbir şeyle karşılaşmadığımı bütün samimiyetimle ifade ederim. Bilimsel çalışmalar benim Allah’a imanımı daha da kuvvetlendirdi.

Ve eskisinden çok daha sağlam ve metin bir hâle getirdi. Şüphesiz ki bilim, insanın Allah’ın kudret ve azametini daha fazla görmesine yardım etmektedir.

İnsanoğlu kendi etüd ve çalışma sahasında yeni bir şey keşfettikçe Allah’a karşı imanı da fazlalaşır...

İlmimiz ne kadar artarsa, Allah’ın yarattığı mahlûkatı ne kadar iyi bilirsek, imânımız da o derece artacaktır.”4

Bilgi, kanaat ve düşünceleri tekrar ile pekiştirip sabitleştirdiğimiz gibi; dînin esasları, temel prensipleri, akîdeleri, yâni imân şartlarını da tekrar ile güçlendirip pekiştirebiliriz. Zaten rûhumuz buna göre programlanmış ve tekrarlara açıktır.

İstidadlarımız (potansiyel olarak var olan yeteneklerimiz) tekrarlarla ortaya çıkar, kabiliyetlerimiz tekrarlarla gelişir.

Duyularla algılanıp, duygularla idrak edilen soyut/mücerred her imaj, her söz, her nesne, her olay, zihinde, hafızada mutlaka iz bırakır ve tekrarlandıkça belirginleşir, zihnimize-dimağımıza kazınır, meleke hâline gelir.

Dersler tekrarlanarak öğrenilir. İlkokula başlarken, harfleri tekrar tekrar yazarak, heceyelerek öğreniriz.

Kur’ân, hadîs, şiîr, vecîze, fen ve sosyal ilimlerle ilgili formüller de tekrarlanarak ezberlenir. Buluş ve keşifler mükerrer deney, gözlem ve tecrübelerin mahsûlüdür. San'at (müzik, hat, resim, ebru, minyatür, tezhip); zenaat (meslekler, el becerileri) meşk, alıştırmalarla maharet hâline gelir.

Eskiler bunu “aşk ve meşk” (şiddetli istek ve tekrar) şeklinde formûle etmişlerdir.

Tekrar, olumlu-olumsuz her şeyde geçerlidir. Terbiye ve eğitim sisteminde de “pozitif ve negatif tekrar”ın önemi büyüktür. Toplumların ortak değerleri olan “inanç ve âdetlerin” sökülüp atılamayacak şekilde yerleşmesinin ortak noktası, devamlı “hatırlanıp-tekrarlanması”ndan 5 dolayı değil mi?

Dipnotlar:
3- Prof. Dr. Ünver Günay, Din Sosyolojisi, İnsan Yay., İst., 1998, s. 220.
4- Yeni Asya / 09.08.2001.
5- Mektûbât, s. 256.


Ali FERŞADOĞLU
 
Üst