İnsanlardaki Sevgisizlik

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İnsanlardaki Sevgisizlik



Sevgisizliğin günümüzde tüm dünyayı sardığı, insanların birbirlerine daha yabancılaştığı çok açık gerçektir. Küçük yerlerde, kasabalarda, köylerde daha dostane, daha sıcak ortamlar hala vardır.

Ancak büyük kentlerin cadde ve sokaklarında insanlar göz göze gelmez hatta birbirlerinin yüzüne bakmaz.

İnsanlar arasında sevgi ve muhabbet yoktur. Derin ve samimi sevgi insanların ellerinden alınmış durumda ki bu, insanın ruhunun alınmış olması gibi bir şeydir.

Çünkü kişi sevgiyi yitirdiğinde geriye ne kalacaktır?...Bu, insanın içinin boşaldığı, manevi anlamda tükendiği anlamına gelir. Oysa her yerde, her ortamda sevgi, hoşgörü, şefkat ve merhametin esas olması gerekir.

Din ahlakını yaşamayınca, kişinin kalbinde Allah aşkı olmayınca, çevresine de Allah aşkıyla bakamaz. Allah aşkıyla etrafa bakamayınca içindeki tutkuyu ve sevgiyi; o muhteşem gücü kaybeder.

Sevgi ve aşkı kaybettiğinde, insanın içinde korkunç bir boşluk meydana gelir ve artık yitirilenlerin yerini sıkıntı, azap, korku, gerginlik, kuşku ve panik alır. Bu acıdan kurtulmak için de birçok insan ya uyuşturucu ya da aklı örten, insan bedenine ve ruhuna zarar veren tehlikeli maddeler kullanmaya başlar ve doğaldır ki sonuç da çok kötü olur.



Hem ruhsal, hem bedensel, hem de maddi yönden çöken bu insanlar, sürekli hata yapar, suç işler ve şeytanın bataklığa benzer karanlık sisteminde yaşarlar. Bu nedenle inanan insanların çok ciddi bir tavır sergilemesi gerekir.


İnsanları güzel ahlaka davet etmek, Allah sevgisinin o kucaklayıcı sıcaklığına insanları yaklaştırmak, gerçek sevginin ve aşkın güzelliğini insanlara anlatmak, her şeye Allah aşkıyla bakmak, Allah’ın tecellisi olarak görmek dünyadaki güzel ve mutlu yaşam için esastır. İnsanlar ancak iman ettiklerinde gerçek anlamda mutlu olacaklardır.

Diğer yandan, inanmayan kişi ise para, yiyecek, içecek, zenginlik, kısacası her şeye sahip de olsa bir türlü mutlu olamaz. Elde ettiği her şeyi bir gün yitirebileceği korkusu içinde huzursuz bir yaşam sürer. Ekonomik yönden çıkmaza girip batmak ve her şeyini kaybetmek, hastalanmak, çocukları için endişelenmek gibi korkulardan bir türlü kendisini kurtaramaz. Her gün yeni bir endişe ve acı içerisindedir. Dolayısıyla sinirleri de çok bozuktur.

Sonunda yaşamın her anı kişi için adeta cehenneme döner. Boğulacağı endişesiyle, su içmekten dahi korkacak duruma gelir; korkuları sayılacak olursa binlere ulaşır. Deprem korkusu, yangın korkusu, terör korkusu, hastalık korkusu…İnsan zayıf bir varlıktır ve bu kadar korkuyu kaldıramaz. Böylece toplumda sağlıksız yaşayan bireylerin sayısı artar.



Oysa insan Allah’a güvenip dayandığında yani tevekkül ettiğinde; bereket, bolluk, huzur, mutluluk ve güzellikler içerisinde yaşar. Allah’ın koruması altında olduğunu bilmek, Allah’a imanın önemli bir şartıdır. İnsan Allah’a güvenmiyorsa zaten inanmıyor demektir.

alinti
 
Üst