İslâm Dini Tacı Başımızdaki En Büyük Saadet Ve Devlet değil Mi Ki?... Elbis

harp

Well-known member
Rûm pâdişâhının elçisi geldiği vakit, Eshâb-ı Güzîn
rıdvânullahi taalâ aleyhim ecmaîn Hazret-i Ömerin radıyallahü anhın
yanında otururlar idi. Hazret-i Ömer, hurma lifinden bir gömlek
giymiş, tam 9(dokuz) yerinden yamanmış idi. Acabâ, sultânım, mübârek
arkanıza bir kaftan alsanız câiz olmaz mı? dediklerinde, hemen Hz.Ömer
radıyallahü anh gadaba gelip, dedi ki:

"Dahâ bu itibâr görmek arzûsundan kurtulmadınız mı? Dîn-i islâmda
kudreti böyle mi fehm ettiniz(anladınız)?. Bize dîn-i islâmın şerefi
yetmez mi? Dîn-i islâmdan efdal ve eşref bir nesne varmıdır ki, ona
itibâr edersiniz? Bu saadet ve bu devlet (Allahın büyük bir nimeti)
ki, Hak subhânehü ve teâlâ hazretleri bize ihsân eylemişdir. Kime
müyesser olmuştur ki, dîn-i islâm tâcını başımıza koydu. Şer'i şerîfi
Muhammedî elbisesini arkamıza giydirdi. Kalbimizi kelime-i şehâdet ile
münevver eyledi. Allah, Allah! Dîn-i islâm kadrini bilmemişsiniz.
Ancak kendinizi halka libâs(elbisler) ile mi göstermek istersiniz?"

O şekilde gadaba geldi ki, belki kimse öyle gadaba gelmemişdir.
Söyliyenler pişmân olup, artık, cevâba kâdir olmayıp, başlarını
aşağıya eğip, sükût eylediler. Şimdi, bizim sultânlarımız bu hâl ile
dünyâda geçinip, asla itibâr etmeyince, bize de lâyık olan budur ki,
onların yolunu gözetip, kıyâmet gününde, Allahu Taalânın huzûruna ve
Habîbullah Hz.Muhammed "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" huzûruna
varınca mahcûb olmayalım.
 
Üst