İsm-i a'zam herkes için bir olmaz

Ahmet.1

Well-known member
Otuzuncu Lem'a / Beşinci Nükte / Hatime

İsm-i a'zam herkes için bir olmaz, belki ayrı ayrı oluyor. Meselâ İmam-ı Ali Radıyallahü Anh'ın hakkında; "Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl, Kuddüs" altı isimdir. Ve İmam-ı A'zam'ın ism-i a'zamı "Hakem, Adl" iki isimdir. Ve Gavs-ı A'zam'ın ism-i a'zamı "Yâ Hayy!"dır. Ve İmam-ı Rabbanî'nin ism-i a'zamı "Kayyum" ve hâkeza.. pek çok zâtlar daha başka isimleri, ism-i a'zam görmüşlerdir.

Bu Beşinci Nükte İsm-i Hayy hakkında olduğu münasebetiyle, hem teberrük, hem şahid, hem delil, hem kudsî bir hüccet, hem kendimize bir dua, hem bu risaleye bir hüsn-ü hâtime olarak Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Cevşen-ül Kebir namındaki münacat-ı a'zamında marifetullahta gayet yüksek ve gayet câmi' derecede marifetini göstererek böyle demiştir. Biz de hayalen o zamana gidip, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın dediğine "Âmîn!" diyerek, aynı münacatı kendimiz de söylüyor gibi, sadâ-yı Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm ile deriz:


يَا حَىُّ قَبْلَ كُلِّ حَىٍّ ٭ يَا حَىُّ بَعْدَ كُلِّ حَىٍّ ٭ يَا حَىُّ الَّذ۪ى لَيْسَ كَمِثْلِهِ حَىٌّ ٭ يَا حَىُّ الَّذ۪ى لاَ يُشْبِهُهُ شَيْءٌ ٭ يَا حَىُّ الَّذ۪ى لاَ يَحْتَاجُ اِلٰى حَىٍّ ٭ يَا حَىُّ الَّذ۪ى لاَ يُشَارِكُهُ حَىٌّ ٭ يَا حَىُّ الَّذ۪ى يُم۪يتُ كُلَّ حَىٍّ ٭ يَا حَىُّ الَّذ۪ى يَرْزُقُ كُلَّ حَىٍّ ٭ يَا حَىُّ الَّذ۪ى يُحْيِى الْمَوْتٰى ٭ يَا حَىُّ الَّذ۪ى لاَ يَمُوتُ ٭ سُبْحَانَكَ يَا لآَ اِلٰهَ اِلاَّ اَنْتَ اْلاَمَانُ اْلاَمَانُ نَجِّنَا مِنَ النَّارِ اٰم۪ين

Ey bütün dirilerden önce var olan gerçek hayat sahibi, · Ey bütün dirilerden sonra bAkï kalacak gerçek hayat sahibi, Ey hiçbir şeyin Kendisine benzemediği gerçek hayat sahibi, · Ey hiçbir dirinin misli gibi olmadığı gerçek hayat sahibi, Ey hiçbir diriye muhtaç olmayan gerçek hayat sahibi, · Ey hiçbir dirinin Kendisine ortak olmadığı gerçek hayat sahibi, Ey bütün dirileri ölüme mazhar eden gerçek hayat sahibi, · Ey bütün dirileri rızıklandıran gerçek hayat sahibi, Ey ölüleri dirilten gerçek hayat sahibi, · Ey hiç ölmeyecek olan gerçek hayat sahibi, Sen bütün kusur ve noksan sıfatlardan münezzehsin, Senden başka ilåh yok ki bize imdat etsin. Emân ver bize, emân diliyoruz. Bizi Cehennemden kurtar. Amin. (Cevşen’ül-Kebîr, 69. bend.)

Said Nursi

İsm-i Âzam: En büyük isim.*Cenab-ı Hakkın binbir isminden en büyük ve manâca diğer isimleri kuşatmış olanı.
İmam-ı Ali: Hz. Ali (r.a.). Hz. Peygamber'in damadı, Hulefâ-yi Râşidin'in dördüncüsüdür. Hicretten yaklaşık yirmi iki yıl önce (m. 600) doğduğu rivayet edilen Hz. Ali'nin babası Hz.Peygamber'in amcası Ebu Talib, annesi de Fatıma bint Esed b. Haşimdir. Hz. Muhammed'in peygamberliğine ilk iman eden çocuk olan Hz. Ali, Hicret sırasında Mekke'de kalmış, geceyi Hz. Peygamberin yatağında geçirerek onun evde olduğu kanaatini uyandırmıştır. Hicretin ikinci yılında Hz. Peygamberin (a.s.m.) kızı Fatıma ile evlenen Hz. Ali'nin bu evlilikten Hasan, Hüseyin ile Zeyneb ve Ümmü Kulsüm adlı çocukları olmuştur. (Muhsin adlı çocukları ise henüz bebekken ölmüştür.) Hz. Ali, Bedir, Uhud, Hendek, Hayber başta olmak üzere hemen hemen bütün savaşlara katılmış, büyük kahrahmanlıklar göstererek Esedullah (Allah'ın Arslanı) ünvanıyla anılmıştır. Hz. Peygambere katiplik de yapan Hz. Ali Hudeybiye Anlaşmasını yazmıştır. Mekke'nin fethinden sonra Kabe'deki putları imha etme görevi ona verilmiştir. İlk üç halife döneminde de idari görevlerde bulunan Hz. Ali, Hz. Osman'ın şehid edilmesiyle birlikte seçimle halife olmuştur. Hz. Ali'nin hilafeti döneminde İslam tarihinin en üzücü olaylarından Cemel Vakası (Hz. Aişe önderliğindeki ordu ile yapılan savaş) ile Hz. Muâviye ile yapılan Sıffin savaşları meydana geldi. Hicri 19 veya 21 Ramazan 40'ta (26 veya 28 Ocak 661'de) zehirli bir hançer ile şehid edilen Hz. Ali Küfe' de Harici Abdurrahman b. Mülcem tarafından zehirli bir hançerle şehid edildi. Hz. Ali Kufe'ye (Necef) defnedilmiştir. Hz. Ali'nin, kendisine Hz. Peygamber (a.s.m.) tarafından verilen "Ebu Turab" lakabından başka "el-Murtaza" ve "Esedullâhi'l-Gâlib" gibi lakapları da vardır. Çocukluğunda puta tapmadığı için daha sonraları "Kerremallahu Vecheh" dua cümlesiyle de anılmıştır.
Ferd: Tek, yalnız olan şey, çift olmayan, eşi bulunmayan.
Hayy: Allah'ın(cc) isimlerindendir. Ezelî ve ebedî hayat sahibi olan Allah.
Kayyûm: Kaim olan, yarattıklarından her şeyin üzerinde kaim olan ve dilediği gibi onları idare eden, *Herşeyin varlığı onunla ayakta duran ve devam eden.(Allahın güzel isimlerinden)
Hakem: Kâinatta ve bütün varlıklarda en kolay şekli ve en kısa yolu ve en faydalı biçimi uygulayan ve varlıkları düzenli ve faydalı şekilde karıştırmadan birlikte idare eden Allah(cc).
Adl: Adalet üzere oluş. Herşeyi tam bir ölçü ve miktar ile yaratıp hareket ettiren ve hakkını verip koruyan Allah(cc).
Kuddûs: Çok temiz. *Kusur, eksiklik ve noksanlıktan, temiz olan, fazilet ve güzelliklerle övülen, noksanlığı gerektirecek şeylerden son derece münezzeh olan, izzet ve kibriya sahibi Allah.
İmam-ı Âzam: İslam dünyasının en büyük alimlerinden biri ve Hanefi Mezhebinin kurucusudur. Asıl adı Numan ibni Sabit'tir.
Gavs-ı Âzam: En büyük gavs, evliyaların büyüğü. Abdülkadir-i Geylânî Hazretlerinin bir nâmı.
İmam-ı Rabbânî: Ahmet-i Faruki. Nakşi tarikatının en büyük şeyhi ve 11. asrın müceddididir.
Nükte: Herkesin anlayamadığı ince mana, ancak dikkat edildiğinde anlaşılan ince söz ve mana. *Bir söz veya ibaraden hususî bir dikkatle çıkarılan gizli mana. *İnce manalı, düşündürücü, zarif ve şakalı söz.
Teberrük: Mübarek veya uğurlu kabul etme, mübarek görme, uğurlu sayma. *Bir şeyi bereket veya saadet vesilesi sayma, kabul etme.
Risale: Küçük kitap, ilmî konuda yazılmış küçük kitap.
Hüsn-ü hâtime: Sonun güzelliği, iyi ve güzel son.
Cevşenü’l-Kebîr: Büyük zırh anlamındaki Hz. Muhammed (a.s.m) Efendimize vahiyle gelen, Esma-i Hüsnâyı içine alan emsalsiz bir münacât ve benzersiz bir dua.
Münâcât-ı âzam: Büyük, muazzam dua.
Marifetullah: Allah'ı tanıma, anlama, bilme.
Sadâ-yı Muhammedî: Hz. Muhammedin (asm) sesi. Hz. Muhammede ait seda.
 

Ahmet.1

Well-known member
Barla Lahikası

... Abdülmecid'in ikinci nâkıs cevabı şudur ki:

O zâtın yanlış sualine mümaşat edip, yanlışını kabul ettiği için, yanlış etmiş. Çünki Onuncu Söz'ün "Haşiye"sinde, ism-i a'zam, yalnız her ismin bir mertebesinden ibaret olduğu zikredilmemiş. Belki çok yerlerde demişiz: İsm-i a'zamdan ve her ismin a'zamî mertebesinden tezahür eder. İsm-i a'zamı isbat etmekle beraber, her ismin bir mertebe-i a'zamı var ki; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bunlara mazhar olduğu gibi haşr-i a'zam da onlara bakıyor. Meselâ ism-i Hâlık meratibi, benim Hâlıkımdan tut, tâ Hâlık-ı Küll-i Şey'e kadar olan mertebe-i a'zama kadar meratibi var.

O şübheli zâtın, her ismin bir mertebe-i a'zamı olduğunu tezyif etmek niyetiyle, mutasavvıfa-i mütefelsife fikridir demiş. Halbuki başta İmam-ı A'zam, İmam-ı Gazalî, Celaleddin-i Süyutî, İmam-ı Rabbanî, Şah-ı Geylanî gibi sıddıkîn-i muhakkikîn, ism-i a'zamı ayrı ayrı görmüşler. İmam-ı A'zam demiş: "El-Adl, El-Hakem ism-i a'zamdır" ve hâkeza. Her ne ise bu mes'ele bu kadar yeter.


Said Nursi
 
Üst