Öğrencilere açık olan kapılar mezunlara neden kapanır?
Çocuklarımız daha ilköğretim sıralarında iken iyi bir meslek sahibi olmasına yönelik planlama ve yönlendirmelere başlarız. İlköğretim başarısı fen lisesi veya Anadolu liselerine girebilmeyi, oradan da iyi bir üniversite tahsilini hedefleriz.
Aileler genellikle çocukların motivasyonunda yanlış yaklaşımlarından dolayı daha ilköğretim sıralarında dersten soğutmayı başarırılar. Oğlum/kızım çalış uyarıları yalama olur, aksülamel yapar.
Öğrencilerin öğrenme isteği, yani motivasyonunda hem aileye hem de okul, öğretmen ve çevrenin etkisi eşdeğer önemlidir.
Eğitim psikolojisi, rehberlik, danışmanlık fonksiyonları öğrenmeyi etkileyen her faktör ele alınarak motivasyon sorunları aşılabilir.
Aile içi iklim, okul ortamı, öğretmenlerin yaklaşımı, işini sevmesi, yenilikçi etkin yöntemleri uygulaması, okul idaresinin eğitim öğretim ortamını uygun hale getirme başarısı gibi her bir unsurun önemi vardır.
Öğrenmenin yarısı istek yarısı destektir. Öğretme yoktur öğrenme vardır. “Taam aç olana verilir” sözü öğrenme konusunda da geçerlidir. Öğrenmek istemeyene öğretmezsiniz. “Öğrenci “kavramının asıl adı “Talebe”dir. Talep eden demektir. Talep edilmezse öğrenilemez anlamındadır.
Aile, öğretmen, okul öğrenme ihtiyacı ve talebini nasıl şiddetlendirebileceğine kafa yormalılar.
Son zamanlar ilk öğretim müfredat programlarının hazırlanmasında başlayan “Çoklu Zekâ” konseptinde öğretme süreçleri olumlu gelişmeler sayılabilir. Çünkü her insanın farklı kabiliyete sahip olması çoklu zekâ ile ilgili bir durumdur. Sayısal ve mantık zekâ ile sosyal zekâ ve duygusallık dereceleri farklı kabiliyetlerin göstergesidir.
Bediüzzaman’ın yaklaşımı ise her duygu ve lâtifenin kendine has ihtiyacı ve midesinden bahsetmektedir. Her lâtifenin kendine özgü işletilmesi dolayısıyle kabiliyetlerin gelişimi demektir. Zira insan fıtratına dercedilmiş istidat ve kabiliyetlere bir limit konulmadığı Risale-i Nurların birçok yerinde bahsedilmektedir.
Öğrenme motivasyonunda esas olan her öğrencinin çoklu zeka türü ve ilgi alanına göre fırsat zemini sağlanmasıdır.
Üniversite öğrencilerinin sürekli endişe konusu olan “iş bulma” meselesine gelecek olursak…
İlköğretim sıralarında başlayıp üniversite giriş döneminde doruğa çıkan sınav stresi mezun oluncaya kadar devam ediyor. Sınava hazırlanırken hayatın asıl gerekleri ve hayatın yaşama biçimi göz ardı ediliyor. Güncel tabirle hayat “teğet” geçiliyor. Hayatın en verimli dönemi yaşamadan geçip gidiyor. Hasbel kader iş sahibi oluyorlar, evleniyorlar ama hayatın gereklerini öğrenmeden işin içine düşünce kendi içi dünyasında ilk defa karşılaştığı sorunlar sarmalında buharlaşıp kayboluyorlar.
İş hayatında ise bir başka sürpriz sorunlar yüzünden intibak zorluklarını yaşamaya başlıyor. Onun için gençlerimiz iş hayatında başarılı olamasa da istihdam garantili devlet memurluğunu istiyorlar. Performansa dayalı özel sektör kurumlarını tercih emiyorlar.
Kısa ve özet öneriler;
Bütün üniversite öğrencilerine özellikle şiddetle tavsiye ediyorum ki, işinizi öğrencilik döneminde ayarlayabilirisiniz.
Ders, vize, final, okul, yurt veya ev kısır döngüsünden çıkmalısınız. Sadece ders ve sınav döngüsü içinde kalmışlar mezun olunca sudan çıkmış balık gibi boşluğa düşüyorlar.
Bütün işletmeler; ister kamu olsun ister özel sektör öğrencilere, gerçek talebelere her zaman yardımcı olurlar. Yeter ki, talep edin.
Okul dersleri ve branşınızla ilgili kurum ve kuruluşlara ders, ödev, proje, araştırma bahanesi ile ziyaret edin. Mutlaka bir ilgiliye yönlendirecekler, gerekli bilgi ve doküman yardımı elde edebilirsiniz.
Bu vesile ile kurumların işleyişi, organizasyon yapısı, pratikleri hakkında okulda görülmeyen çok şeyleri öğrenmek mümkün olacaktır.
Her şeyden önce, insanlarla iletişim, tanışma, deneyimlerin paylaşımı gibi burada yazamadığımız çok faydaları olacaktır.
Bundan sonraki yazıda her gencin biraz “gazetecilik” yönü olmasının gerekliliği üzerinde durulacaktır.
Hayatın kalitesi insanın kendisi ile ve başkaları ile kurduğu iletişimin kalitesine bağlıdır.
Öğrencilik hayatında hayata dair gerekli her şeyi öğrenmek iletişim becerilerinin geliştirilmesine bağlıdır. Öğrencilik hayatında iletişimi uygulamalı öğrenmenin yöntemlerini kariyer yazılarını takip ederek geliştirebilirsizi. Hem de Risale Haber'in vesile olduğu iletişim ortamlarında uygulayarak beceri kazanmanız mümkündür.
dursunsivri@risalehaber.com
Çocuklarımız daha ilköğretim sıralarında iken iyi bir meslek sahibi olmasına yönelik planlama ve yönlendirmelere başlarız. İlköğretim başarısı fen lisesi veya Anadolu liselerine girebilmeyi, oradan da iyi bir üniversite tahsilini hedefleriz.
Aileler genellikle çocukların motivasyonunda yanlış yaklaşımlarından dolayı daha ilköğretim sıralarında dersten soğutmayı başarırılar. Oğlum/kızım çalış uyarıları yalama olur, aksülamel yapar.
Öğrencilerin öğrenme isteği, yani motivasyonunda hem aileye hem de okul, öğretmen ve çevrenin etkisi eşdeğer önemlidir.
Eğitim psikolojisi, rehberlik, danışmanlık fonksiyonları öğrenmeyi etkileyen her faktör ele alınarak motivasyon sorunları aşılabilir.
Aile içi iklim, okul ortamı, öğretmenlerin yaklaşımı, işini sevmesi, yenilikçi etkin yöntemleri uygulaması, okul idaresinin eğitim öğretim ortamını uygun hale getirme başarısı gibi her bir unsurun önemi vardır.
Öğrenmenin yarısı istek yarısı destektir. Öğretme yoktur öğrenme vardır. “Taam aç olana verilir” sözü öğrenme konusunda da geçerlidir. Öğrenmek istemeyene öğretmezsiniz. “Öğrenci “kavramının asıl adı “Talebe”dir. Talep eden demektir. Talep edilmezse öğrenilemez anlamındadır.
Aile, öğretmen, okul öğrenme ihtiyacı ve talebini nasıl şiddetlendirebileceğine kafa yormalılar.
Son zamanlar ilk öğretim müfredat programlarının hazırlanmasında başlayan “Çoklu Zekâ” konseptinde öğretme süreçleri olumlu gelişmeler sayılabilir. Çünkü her insanın farklı kabiliyete sahip olması çoklu zekâ ile ilgili bir durumdur. Sayısal ve mantık zekâ ile sosyal zekâ ve duygusallık dereceleri farklı kabiliyetlerin göstergesidir.
Bediüzzaman’ın yaklaşımı ise her duygu ve lâtifenin kendine has ihtiyacı ve midesinden bahsetmektedir. Her lâtifenin kendine özgü işletilmesi dolayısıyle kabiliyetlerin gelişimi demektir. Zira insan fıtratına dercedilmiş istidat ve kabiliyetlere bir limit konulmadığı Risale-i Nurların birçok yerinde bahsedilmektedir.
Öğrenme motivasyonunda esas olan her öğrencinin çoklu zeka türü ve ilgi alanına göre fırsat zemini sağlanmasıdır.
Üniversite öğrencilerinin sürekli endişe konusu olan “iş bulma” meselesine gelecek olursak…
İlköğretim sıralarında başlayıp üniversite giriş döneminde doruğa çıkan sınav stresi mezun oluncaya kadar devam ediyor. Sınava hazırlanırken hayatın asıl gerekleri ve hayatın yaşama biçimi göz ardı ediliyor. Güncel tabirle hayat “teğet” geçiliyor. Hayatın en verimli dönemi yaşamadan geçip gidiyor. Hasbel kader iş sahibi oluyorlar, evleniyorlar ama hayatın gereklerini öğrenmeden işin içine düşünce kendi içi dünyasında ilk defa karşılaştığı sorunlar sarmalında buharlaşıp kayboluyorlar.
İş hayatında ise bir başka sürpriz sorunlar yüzünden intibak zorluklarını yaşamaya başlıyor. Onun için gençlerimiz iş hayatında başarılı olamasa da istihdam garantili devlet memurluğunu istiyorlar. Performansa dayalı özel sektör kurumlarını tercih emiyorlar.
Kısa ve özet öneriler;
Bütün üniversite öğrencilerine özellikle şiddetle tavsiye ediyorum ki, işinizi öğrencilik döneminde ayarlayabilirisiniz.
Ders, vize, final, okul, yurt veya ev kısır döngüsünden çıkmalısınız. Sadece ders ve sınav döngüsü içinde kalmışlar mezun olunca sudan çıkmış balık gibi boşluğa düşüyorlar.
Bütün işletmeler; ister kamu olsun ister özel sektör öğrencilere, gerçek talebelere her zaman yardımcı olurlar. Yeter ki, talep edin.
Okul dersleri ve branşınızla ilgili kurum ve kuruluşlara ders, ödev, proje, araştırma bahanesi ile ziyaret edin. Mutlaka bir ilgiliye yönlendirecekler, gerekli bilgi ve doküman yardımı elde edebilirsiniz.
Bu vesile ile kurumların işleyişi, organizasyon yapısı, pratikleri hakkında okulda görülmeyen çok şeyleri öğrenmek mümkün olacaktır.
Her şeyden önce, insanlarla iletişim, tanışma, deneyimlerin paylaşımı gibi burada yazamadığımız çok faydaları olacaktır.
Bundan sonraki yazıda her gencin biraz “gazetecilik” yönü olmasının gerekliliği üzerinde durulacaktır.
Hayatın kalitesi insanın kendisi ile ve başkaları ile kurduğu iletişimin kalitesine bağlıdır.
Öğrencilik hayatında hayata dair gerekli her şeyi öğrenmek iletişim becerilerinin geliştirilmesine bağlıdır. Öğrencilik hayatında iletişimi uygulamalı öğrenmenin yöntemlerini kariyer yazılarını takip ederek geliştirebilirsizi. Hem de Risale Haber'in vesile olduğu iletişim ortamlarında uygulayarak beceri kazanmanız mümkündür.
dursunsivri@risalehaber.com