"Kelâmullah" ünvânı, kemâl-i liyâkatle Kur'ân'a verilmiştir

Sergerdan

Well-known member
İkinci Cüz ve Tetimme-i târif: Kur'ân Arş-ı Âzamdan, İsm-i Âzamdan, her ismin mertebe-i âzamından geldiği için, On İkinci Sözde beyân ve ispat edildiği gibi,

Kur'ân, bütün âlemlerin Rabbi itibâriyle, Allah'ın kelâmıdır; hem bütün mevcudâtın İlâhı ünvânıyla Allah'ın fermanıdır;

hem bütün semâvât ve arzın Halıkı nâmına bir hitâbdır;

hem rubûbiyet-i mutlaka cihetinde bir mükâlemedir; hem saltanat-ı âmme-i Sübhâniye hesâbına bir hutbe-i ezeliyedir;

hem rahmet-i vâsiâ-i muhîta nokta-i nazarında bir defter-i iltifatât-ı Rahmâniyedir;

hem ulûhiyetin azamet-i haşmeti haysiyetiyle, başlarında bâzan şifre bulunan bir muhâbere mecmûasıdır;

hem İsm-i Âzamın muhîtinden nüzûl ile Arş-ı Âzamın bütün muhâtına bakan ve teftiş eden hikmetfeşân bir kitâb-ı mukaddestir.

Ve şu sırdandır ki, "Kelâmullah" ünvânı, kemâl-i liyâkatle Kur'ân'a verilmiş ve dâimâ da veriliyor. Kur'ân'dan sonra sâir enbiyânın kütüb ve suhufları derecesi gelir. Sâir nihayetsiz kelimât-ı İlâhiye ise bir kısmı dahi has bir itibarla, cüz'î bir ünvan ile, hususi bir tecellî ile, cüz'î bir isim ile ve has bir Rubûbiyet ile ve mahsus bir saltanat ile ve hususi bir rahmet ile zâhir olan ilhmât sûretinde bir mükâlemedir. Melek ve beşer ve hayvanâtın ilhamları, külliyet ve hususiyet itibâriyle çok muhteliftir.
 

Sergerdan

Well-known member
Bir başbakan, milli eğitim bakanı ile görüşürken, sadece milli eğitim bakanlığının makam ve mertebesi ile görüşür. Hitabı ona göre şekillenir. Milli eğitim camiasından olan bir öğretmenle görüşürken, konuşma biraz daha özelleşir, hususiyet kesp eder. Başbakanın bütün milleti nazara alarak yaptığı ulusa sesleniş konuşması ise umumi ve külli bir hitaptır. Milli eğitim bakanı ile görüşmesi ulusa sesleniş hitabına göre biraz daha hususilik arz eder ama bir öğretmenle konuşmasına nispetle külli hükmündedir.Yani konuşmasının külli ve cüzi olması bu manayadır.

Has bir isim ile konuşması ise milli eğitim dairesinin baş öğretmeni konumuna işaret ediyor. Yani başbakan diğer daire ve bakanların da başbakanı iken, burada sadece bir isim ve sıfat ile konuşmuş oluyor. O da milli eğitim bakanlığının baş öğretmen sıfatı ve ismidir. Aynı şekilde adalet bakanı ile görüşürken de, adliye dairesinin başı sıfatı ile konuşur vesaire.

Bu dairelerden bir şahsı nazara alarak konuşması ise, en cüzi ve özel konuşması olmuş oluyor. Bazen bütün prosedürleri terk edip, şefkat sıfatı ile bir vatandaşın evine misafir olup, onun özel ve şahsi dertlerini dinlemesi ve onunla konuşması buna örnek teşkil eder.

İşte bu misaldeki gibi Kuran, tabiri caiz ise ulusa sesleniş gibi külli ve umumi bir hitaptır ve bütün isim ve sıfatların namına yapılan bir konuşmadır. Bunun manası; Kuran belli bir kavme ve belli bir döneme hitap etmiyor. Bütün zaman ve kavimleri nazara alan bir hitaptır. Ama diğer kitap ve suhuflar öyle değildir. Belli bir zaman ve kavmi nazara alıyor. Bu yüzden özel ve hususi kalıyor. Allah’ın bir veli, bir melek ile ilham suretinde konuşması, başbakanın bir vatandaşın evine konuk olup onunla özel ilgilenmesi gibidir. Ya da bir öğretmenin mesleki şikayetlerini dinleyip, bunu değerlendiresi has bir sıfatla has bir adamı dinlemek demektir. İşte Allah’ın bütün mahlukatı ile makam ve konumuna göre bir konuşması ve hitabı vardır. Bu konuşmaların da aralarında makam ve kuvvet farkı vardır. Elbette bir başbakanın bir derneği temsilen gelen bir adamı nazara alması ile, bir şahsın özel bir durumunu nazara alması arasında önemli bir fark vardır. Allah’ın Azrail ve Mikail (as) ile konuşması ile bir arı ile konuşması arasında ciddi bir fark vardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur
 
Üst