Konuya cevap cer

İ'lem Eyyühel-Aziz! 

Bu güzel âlemin bir mâliki bulunmaması muhal olduğu gibi, kendisini insanlara bildirip tarif etmemesi de muhaldir. Çünki insan mâlikin kemalâtına delalet eden âlemin hüsnünü görüyor; ve kendisine beşik olarak yaratılan Küre-i Arzda istediği gibi tasarruf eden bir halifedir. Hattâ sema-i dünyada dahi aklıyla çalışıyor ve küçüklüğüyle, za'fiyetiyle beraber hârika tasarrufat-ı acibesiyle eşref-i mahlukat ünvanını almıştır. Ve elinde cüz-ü ihtiyarî bulunduğundan bütün esbab içerisinde en geniş bir salahiyet sahibidir. Binaenaleyh Mâlik-i Hakikî'nin rusül vasıtasıyla böyle yüksek fakat gafil abdlerine kendisini bildirip tarif etmesi zarurîdir ki, o Mâlik'in evamirine ve marziyatına vâkıf olsunlar.


Mesnevi-i Nuriye


Mâlik: Sahip. Mülk sahibi.

Muhal: İmkansız.

Kemalât: Mükemmellikler, üstünlükler.

Delalet: Delil olma, yol gösterme.

Hüsn: Güzellik.

Küre-i Arz: Yer küre, dünya.

Tasarruf: İdare etmek, yönetmek, kullanmak.

Sema-i dünya: Dünya seması, dünyanın göğü.

Za'fiyet: Zayıflık.

Eşref-i mahlukat: Yaratılmış varlıkların en şereflisi.

Cüz-ü ihtiyarî: Cenab-ı Hak tarafından insana verilen arzu serbestliği; dilediği gibi hareket edebilme kuvveti; cüz'i irade.

Esbab: Sebepler.

Salahiyet: Yetki.

Mâlik-i Hakikî: Gerçek sahip, her şeyin gerçek sahibi olan Allah(cc).

Rusül: Peygamberler.

Gafil: Düşüncesiz, ilgisiz ve habersiz.

Abd: Kul.

Evamir: Emirler.

Marziyat: Beğenilen ve hoşnut olunan hal ve hareketler.

Vâkıf: Bilen, bilgi sahibi, haberli.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst