Huseyni
Müdavim
Soru:
“Ubudiyet yolu, zararsız olmakla beraber, ondan dokuz ihtimalle bir saadet-i ebediye hazinesi vardır.” cümlesini, “kırk vefiyattan bir kişinin kurtulduğu” cümlesi ile nasıl bağdaştırabiliriz?
Cevap:
Şunu hemen belirtelim ki, bir yerde kırk vefat edenden yalnız kaçının kurtulması özel bir durumdur; o beldedeki insanların İslâmî yaşantılarının olumsuzluğuyla ilgilidir. Bir başka beldede bu rakam üçte bir, başka bir yerde yüzde bir olabilir.
“Ubudiyet yolu, zararsız olmakla beraber, ondan dokuz ihtimalle bir saadet-i ebediye hazinesi vardır.” cümlesi ise bir başka sorunun cevabında da ifade ettiğimiz gibi, müminin “havf ve reca” yani “korku ve ümit” arasında yaşamasıyla ilgilidir.
İslâm dini kişinin korku ve ümit arasında yaşamasını emreder. İnsan ne kadar ibadet ederse etsin akıbetinden emin olmamalı, kendini mutlaka cennetlik olarak görmemelidir. Yine bir mümin, ne kadar günah işlerse işlesin Allah’ın rahmetinden ümit kesmemeli ve “Ben artık kesinlikle cennet yüzü göremem.” dememelidir. Kişi, yeise (ümitsizliğe) de düşmeyecek, ucba (ameline güvenmeye) de kapılmayacaktır. Allah’ın rahmetinden ümit kesip meyus olmak gibi, Allah’ın gazabından emin olup ucba girmek de yanlıştır.
Soruda geçen “onda kokuz ihtimal” ifadesi bize bu dersi vermektedir.
Hüküm eksere göre verilir, kaidesince ve Allah Resulünün “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle haşr olursunuz.” hadis-i şeriflerinin verdiği habere göre, bir kişi şekavet yolunda bir ömür geçirmişse sonunun felaket olması onda dokuz ihtimaldir. Bir ihtimal, tövbe edip yanlış yoldan geri dönebilir.
Ehl-i hidayetin yolunda durum bunun aksidir.
İnsan bir ömür boyu imtihanda olduğu için, imanla ölmedikçe kendisi için yüzde yüz bir kurtuluştan söz edilemez. Bütün ömrünü hayır ve hasenatla geçiren bir kişinin, ömrünün sonlarına doğru büyük yanlışlıklar yapması, bazen ağır imtihanlar geçirip bu imtihanları kaybetmesi ihtimali de vardır. Bu nokta unutulmamalı ve insan kendisini hiçbir zaman garantide görmeyip Rabbine sığınmasını devam ettirmelidir.
İlmi Heyet
“Ubudiyet yolu, zararsız olmakla beraber, ondan dokuz ihtimalle bir saadet-i ebediye hazinesi vardır.” cümlesini, “kırk vefiyattan bir kişinin kurtulduğu” cümlesi ile nasıl bağdaştırabiliriz?
Cevap:
Şunu hemen belirtelim ki, bir yerde kırk vefat edenden yalnız kaçının kurtulması özel bir durumdur; o beldedeki insanların İslâmî yaşantılarının olumsuzluğuyla ilgilidir. Bir başka beldede bu rakam üçte bir, başka bir yerde yüzde bir olabilir.
“Ubudiyet yolu, zararsız olmakla beraber, ondan dokuz ihtimalle bir saadet-i ebediye hazinesi vardır.” cümlesi ise bir başka sorunun cevabında da ifade ettiğimiz gibi, müminin “havf ve reca” yani “korku ve ümit” arasında yaşamasıyla ilgilidir.
İslâm dini kişinin korku ve ümit arasında yaşamasını emreder. İnsan ne kadar ibadet ederse etsin akıbetinden emin olmamalı, kendini mutlaka cennetlik olarak görmemelidir. Yine bir mümin, ne kadar günah işlerse işlesin Allah’ın rahmetinden ümit kesmemeli ve “Ben artık kesinlikle cennet yüzü göremem.” dememelidir. Kişi, yeise (ümitsizliğe) de düşmeyecek, ucba (ameline güvenmeye) de kapılmayacaktır. Allah’ın rahmetinden ümit kesip meyus olmak gibi, Allah’ın gazabından emin olup ucba girmek de yanlıştır.
Soruda geçen “onda kokuz ihtimal” ifadesi bize bu dersi vermektedir.
Hüküm eksere göre verilir, kaidesince ve Allah Resulünün “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle haşr olursunuz.” hadis-i şeriflerinin verdiği habere göre, bir kişi şekavet yolunda bir ömür geçirmişse sonunun felaket olması onda dokuz ihtimaldir. Bir ihtimal, tövbe edip yanlış yoldan geri dönebilir.
Ehl-i hidayetin yolunda durum bunun aksidir.
İnsan bir ömür boyu imtihanda olduğu için, imanla ölmedikçe kendisi için yüzde yüz bir kurtuluştan söz edilemez. Bütün ömrünü hayır ve hasenatla geçiren bir kişinin, ömrünün sonlarına doğru büyük yanlışlıklar yapması, bazen ağır imtihanlar geçirip bu imtihanları kaybetmesi ihtimali de vardır. Bu nokta unutulmamalı ve insan kendisini hiçbir zaman garantide görmeyip Rabbine sığınmasını devam ettirmelidir.
İlmi Heyet