Konuya cevap cer

İşarat-ül İ'caz / (Mühürlenen Kalbler)'den


Yedinci Cümleyi teşkil eden ﺑِﻤَﺎ ﻛَﺎﻧُﻮﺍ ﻳَﻜْﺬِﺑُﻮﻥَ  (Yalan söyledikleri şeylerden dolayı.(Bakara Suresi: 10.)) nin vech-i irtibatı:


Münafıkların azabları, mezkûr cinayetleri arasında yalnız "kizb" ile alâkalandırılması, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar tesirli bir zehir olduğuna bir şahid-i sadıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ü rüsvay eden kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen kizbdir.


Münafık: İki yüzlü bozguncu. Müslüman gibi görünüp içten inançsız olan. Dinsizliğini gizleyerek müslüman gibi görünüp müslümanları aldatmaya ve islam toplumunu bozmaya çalışan.

Kizb: Yalan, yalancılık, aldatıcılık.

Şiddet-i kubh: Şuç ve günah kuvveti.

Zira: Çünkü.

Küfr: İnkarcılık, inanmamak.

Nifak: Münafıklık, ikiyüzlülük, bozgunculuk, ara açma ve bölücülük.

Alâmet: İşaret, nişan, iz.

Kudret-i İlahiye: Allah'ın(cc) sonsuz gücü.

Hikmet-i Rabbaniye: Allah'ın(cc) terbiye ve idaresinin gayeli ve maksatlı olması.

Ahlâk-ı âliye: Yüksek ahlâk, yüce ve üstün ahlâk.

Âlem-i İslâm: İslâm dünyası, bütün müslüman milletler ve ülkeler.

Âlem-i beşer: İnsan dünyası.

Ahval: Haller, vaziyetler.

Fesad: Bozgunculuk, karıştırıcılık, fenalık ve kötülük.

Nev'-i beşer: İnsan türü.

Kemalât: Kemaller, mükemmellikler, olgunluklar, üstünlükler.

Emsal: Benzer.

Tel'in: Lanetlemek, lanet etmek.


Bu âyet, insanları bilhâssa müslümanları dikkate davet eder.


Sual

Bir maslahata binaen kizbin caiz olduğu söylenilmektedir. Öyle midir?

Maslahat: Fayda, yarar.

Binaen: Dayanarak, dayalı olarak.

Kizb: Yalan, yalancılık, aldatıcılık.


Cevab: 

Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünki mikdarı bir hadd altına alınmadığından sû'-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılablar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.

Kat'î: Kesin.

Zarurî: Zorunlu.

Mesağ-ı şer'î: İslâm dininin izni.

Hakikat: Gerçek.

Bâtıl: Asılsız, yanlış ve yalan, gerçek dışı.

Usûl-i şeriat: İslâm dininin temel kuralları.

Takarrur: Kararlaşma, yerleşme, değişmeyecek şekilde kararlı duruma gelme.

Mazbut: Belli, belirtilmiş, belirlenmiş.

Muayyen: Kesin olarak belli olan. Kararlaştırılmış.

Hüküm: Karar, emir, yargı.

İllet: Temel sebep.

Sû'-i istimal: Kötüye kullanma, yanlış yerde kullanma.

Maahâza: Bununla beraber.

Galebe: Üstün gelme, yenme.

Mensuh: Geçerliliği kaldırılmış.

Gayr-ı muteber: İtibarsız, değersiz, beğenilmeyen.

İnkılab: Kökten değişiklik, başka hale geçme.

Telakki: Kabul etmek, karşılamak.

Kinaye: Gerçeği örtülü ve dolaylı yolla anlatma.

Ta'riz: Dokunaklı konuşma, üstü kapalı şekilde yapılan sitem.

Gayr-ı sarih: Açık olmayan, kapalı.


Hülâsa: 

Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünki söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünki İslâmiyetin esası, sıdktır. İmanın hâssası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâ'be-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.

Hülâsa: Özet.

Sükût: Sessiz, suskun, susma.

Sıdk: Doğruluk, doğru olma.

Hâssa: Özellik.

Kemalât: Kemaller, mükemmellikler, olgunluklar, üstünlükler.

îsal: Ulaştırma, kavuşturma.

Ahlâk-ı âliye: Yüksek ahlâk, yüce ve üstün ahlâk.

Terakkiyat: İlerlemeler, yükselmeler.

Mihver: Eksen, merkez.

Nizam: Düzen. *Düzenleyici kanun.

Nev'-i beşer: İnsan türü, insanlar.

Kâ'be-i kemalât: Üstün özellikler ve her türlü olgunlukların merkezi.

Tefevvuk: Üstünlük, üstün gelme.

Muhammed-i Hâşimî: Arap milletinin Kureyş kabilesinin Haşim oğullarından olan Hz.Muhammed(asm).

Meratib-i beşeriye: İnsana ait mertebeler, insanla ilgili dereceler.



İşarat-ül İ'caz



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst