"Korkarım ki hoca uça"

illailayh

Active member
--------------------------------------------------------------------------------
Çoluk çocuk, genç ihtiyar binlerce insan göz­­yaşları içinde memleketlerinden ayrılıyorlardı.

Doğuda büyük bir ayaklanma çıkmış ve bu bahaneyle bölgede sözü geçen ağalar, paşalar, âlimler aileleriyle birlikte sürgüne gönderiliyorlardı.

Bediüzzaman da Erek Dağındaki dershanesinden alınarak Van’a getirilmiş ve bu sürgün kafilesine katılmıştı.

İsyana katılmak şöyle dursun, pek çok insanı bu hareke­te katılmaktan alıkoymuş, yapıcı dersler vermişti.

Kurunun yanında yaş da yanıyordu.

Kafile, yolculuk esnasında çeşitli yerlerde konaklıyor­du. Bediüzzaman geceleri yalnız başına bir odada kalmak, ibadetle meşgul olmak istiyordu.

Komutana, “Beni yalnız bir odaya bırakın, geceleri kim­seyi rahatsız etmek istemiyorum” dedi.

Yüzbaşı Abdülkadir Bey, onun bu isteğini yerine getire­rek, her konaklamada ona ayrı bir oda temin etmeye başla­dı.

Bir köye gelmişlerdi. Gece burada kalacak, sabahleyin yol­larına devam edeceklerdi.

Komutan Abdülkadir Bey, bir askeri yanına çağırdı:

“Oğlum, bu gece Hoca Efendinin kapısında sen bekleye­ceksin” dedi.

Asker, “Emredersiniz komutanım” dedi ve yatağını Be­di­üzzaman’ın kalacağı odanın kapısına serdi.

Bediüzzaman, “Sen rahat et yavrum, yat uyu” dedi.

Asker Bediüzzaman’ın kapısını kilitledi ve elbiseleriyle ya­tağa girdi. Tüfeğini de yastığının altına koyarak uykuya dal­dı.

Bir ara bir tıkırtı duydu ve var gücüyle yatağından fırla­dı. Hemen tüfeğine davrandı.

Bediüzzaman elinde bir gaz lâmbasıyla dışarı çıkmış, abdest alıyordu.

Askere, “Uyandın mı?” dedi.

“Uyandım” diye cevap verdi asker.

“Vakit varken, biraz daha yat, sabaha daha çok var” dedi ve ibriğini alarak odasına girdi.

Asker tekrar kapıyı kilitledi ve yatağına girdi.

İçeriyi dinlemeye başladı.

Bediüzzaman seccadesini sermiş, namaza durmuştu. İçe­ride sadece kendisi vardı.

Fakat asker, sanki binlerce insan namaz kılıyormuş gibi bir ses duyuyordu. Sonra hep beraber dua etmeye başladılar.

Bu, gün aydınlanıncaya kadar devam etti. Tabi askerin gözüne de korkudan uyku girmedi.

Sabahleyin hemen komutanına koştu:

“Komutanım,” dedi. “Ben bu zâtın kapısında artık bek­lemek istemiyorum. Ben kapısını kilitliyorum, kapı açılı­yor. Namaza kalkıyor. Kendisiyle birlikte sanki binlerce in­san namaz kılıyor. Korkarım ki Hoca uça!”

Yüzbaşı gülümsedi. Bediüzzaman’ı önceden beri tanı­yor­du. Askere şöyle dedi:

“Oğlum, Hoca uçarsa, sen de eteğine yapış ve nereye gi­derse birlikte git…”



Bediüzzaman'la Yaşayan Öyküler-2 kitabından
 
Üst