İlim-irfan
Well-known member
Tarih boyunca her toplulukta, inananları kötüleyerek insanları onlara karşı kışkırtan, başta sosyal konumlarının ve servetlerinin gücüne dayanarak saldırgan ve azgın davranışlarda bulunan kişiler bulunduğu görülür. Bu kişiler Kur’an’da, yeryüzünde bozgunculuk çıkaran ve insanların iman etmelerini engellemeye çalışan ‘kavmin önde gelenleri’ olarak tanımlanırlar. Toplumda bozgunculuk ve huzursuzluk çıkaranların o toplumlarda varlık ve güce sahip bazı kimseler oldukları, “Biz, bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine' emrederiz, böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz.” (İsra Suresi, 16) ayetiyle bildirilir.
Zenginlik ve güçleri nedeniyle korku duydukları bu kimselerin sözlerini kabullenen ve önemseyenler, kötülerin önde gelenlerinin yanında yer almışlardır. Oysa Kuran'da bildirildiğine göre, bu kişilerin ardından giderek, vicdanlarının sesini değil onların sözlerini dinlemek, her söylediklerine inanmak sonsuz azaba sebep olacaktır. Allah bu gerçeğe, “Biz, onları ateşe çağıran önderler kıldık; kıyamet günü yardım görmezler. Bu dünya hayatında onların arkasına lanet düşürdük; kıyamet gününde ise, onlar çirkinleştirilmiş olanlardır.” (Kasas Suresi, 41-42) ayetiyle dikkat çeker.
Bu kişiler zenginliklerinin yanı sıra toplumun sosyal yapısında da söz sahibidirler ve sahip oldukları bu dünyevi değerler sayesinde gücü ellerinde bulundururlar. Ayrıca yazılı ve görsel medya gibi bazı önemli organlar da ellerindedir ve sahip oldukları fikirleri, Kuran ahlakından uzak yaşam tarzını ve kendi hayata bakış açılarını topluma kolayca kabul ettirebilirler.
Güçlerini bir başka şekilde de kullanır, toplumda iyi insanları tehdit eder, baskı yoluyla yıldırmaya çalışırlar. İnkarcı önderlerin bu özellikleri Kur’an’da, “Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.” (Yunus Suresi, 83) ifadesiyle haber verilir.
Cimri ve bencil olan bu kişiler iyilik amacıyla harcamada bulunmaz, servetlerinden çok az bir miktarını dahi Allah'ın razı olacağı işlerde kullanmazlar. Ancak amaç kötülük olduğunda tüm olanaklarıyla çaba harcarlar. Öylesine çaba gösterirler ki, inananların aleyhinde tuzak kurmak için birleşir, anlaşır, birlikte hareket eder; hatta kötülüğün en çoğunu yapabilmek için birbirleriyle rekabet içinde olurlar.
Kötülük konusunda tüm olanaklarını sonuna kadar kullanan bu kişilerin, mallarını kötü yolda harcamaktan çekinmedikleri bir Kur’an ayetinde şöyle bildirilir:
Gerçek şu ki, inkar edenler, (insanları) Allah'ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar. Sonra bu, onlara yürek acısı olacaktır, sonra bozguna uğratılacaklardır. İnkar edenler sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır. (Enfal Suresi, 36)
Yeryüzünde, kötülerin önderleri toplanarak samimi insanları zor durumlarda bırakacak kararlar alır ve kendilerine ellerindeki sosyal silahları kullanarak taraftar toplar, güçlerini artırırlar. Tarih boyunca kötülerin bu gücünden etkilenen ya da çekinen/korku duyan insanlar bu önderlere uymuşlardır. Başlarındaki hastalıklı kişilerin emirlerini yerine getirerek masum insanları kandırmış veya katletmişlerdir. Önderlerinin zulmünden korkarak ya da onların güçlerinden etkilenerek onlarla birlikte hareket eden kişiler, aslında çok büyük yanılgıdadırlar.
Çünkü küfrün önde gelenlerinin ellerindeki güç ve iktidar, gerçekte ne kendilerine ne de diğer insanlara fayda ya da zarar veremez. Mülkün ve gücün gerçek sahibi, tek üstün ve güçlü olan Allah’tır. O dilemediği sürece hiç kimse bir başkasına yarar sağlamaya ya da zarar vermeye güç yetiremez. Bu gerçeğe iman eden samimi müminler, ne Firavun'a ne de bir başka kötülük önderine boyun eğmemişlerdir.
Kötülerin kurduğu her tuzak, güçlü ve ürkütücü gibi görünüyor da olsa -Allah’ın dilemesiyle-en başından bozulmuş olarak kurulur. Onlar, düzenleri ile başarılı olduklarını, müminleri zor durumlara soktuklarını, hatta korkuttuklarını zannettikleri anlarda bile, gerçekte bozulmuş, ters dönüp ‘kötülük çemberi’ başlarına geçmiş, kendilerine musibet olarak dönmüş bir tuzağın parçalarını izlerler. Sonucu ve sonlarını henüz görmediklerinden galip geldiklerini düşünürler. Oysa bütün tuzaklar, Allah’ın dilemesiyle mağlubane kurulur. Allah düzen kuranların en hayırlısıdır ve kötülerin tuzakları mutlaka bozulacaktır:
Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır. Allah'ı, sakın elçilerine verdiği sözden dönen sanma. Gerçekten Allah Azizdir, intikam sahibidir. (İbrahim Suresi, 46-47)
Kötülüğe, bozgunculuğa ve ateşe çağıran önderler olduğu gibi, iyi insanları hidayete çağıran ve Allah'ın hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmaları için çaba içinde olan samimi insanlar da vardır. Ve vicdanlı, samimi inanan insanların birbirleriyle ortak hareket etmeleri, birbirlerine destek olmaları zorunludur. Hiçbir koşul, tehdit ya da saldırı gönülden Rabb’ine bağlı insanların Kur’an ahlakını hakim kılmak için göstereceği fikir mücadelesini engelleyemez.
Yüce Allah, “Benim gazabım, kimin üzerine inerse, muhakkak o, tepetaklak düşmüştür.” (Taha Suresi, 81) buyurur… Sonunda ‘o gün’ tüm kötüler, başlarında önderleriyle, Allah’ın adaleti gereği var olan cehennemde sonsuza dek ağırlanmak üzere yerlerini alırlar:
Ve derler ki: "Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir (kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz. Biz onları bir alay konusu edinmiştik; yoksa gözler mi onlardan kaydı?" Bu, cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir gerçektir. (Sad Suresi, 62-64)
Elif Alaca - 06/12/2009
Zenginlik ve güçleri nedeniyle korku duydukları bu kimselerin sözlerini kabullenen ve önemseyenler, kötülerin önde gelenlerinin yanında yer almışlardır. Oysa Kuran'da bildirildiğine göre, bu kişilerin ardından giderek, vicdanlarının sesini değil onların sözlerini dinlemek, her söylediklerine inanmak sonsuz azaba sebep olacaktır. Allah bu gerçeğe, “Biz, onları ateşe çağıran önderler kıldık; kıyamet günü yardım görmezler. Bu dünya hayatında onların arkasına lanet düşürdük; kıyamet gününde ise, onlar çirkinleştirilmiş olanlardır.” (Kasas Suresi, 41-42) ayetiyle dikkat çeker.
Bu kişiler zenginliklerinin yanı sıra toplumun sosyal yapısında da söz sahibidirler ve sahip oldukları bu dünyevi değerler sayesinde gücü ellerinde bulundururlar. Ayrıca yazılı ve görsel medya gibi bazı önemli organlar da ellerindedir ve sahip oldukları fikirleri, Kuran ahlakından uzak yaşam tarzını ve kendi hayata bakış açılarını topluma kolayca kabul ettirebilirler.
Güçlerini bir başka şekilde de kullanır, toplumda iyi insanları tehdit eder, baskı yoluyla yıldırmaya çalışırlar. İnkarcı önderlerin bu özellikleri Kur’an’da, “Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.” (Yunus Suresi, 83) ifadesiyle haber verilir.
Cimri ve bencil olan bu kişiler iyilik amacıyla harcamada bulunmaz, servetlerinden çok az bir miktarını dahi Allah'ın razı olacağı işlerde kullanmazlar. Ancak amaç kötülük olduğunda tüm olanaklarıyla çaba harcarlar. Öylesine çaba gösterirler ki, inananların aleyhinde tuzak kurmak için birleşir, anlaşır, birlikte hareket eder; hatta kötülüğün en çoğunu yapabilmek için birbirleriyle rekabet içinde olurlar.
Kötülük konusunda tüm olanaklarını sonuna kadar kullanan bu kişilerin, mallarını kötü yolda harcamaktan çekinmedikleri bir Kur’an ayetinde şöyle bildirilir:
Gerçek şu ki, inkar edenler, (insanları) Allah'ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar. Sonra bu, onlara yürek acısı olacaktır, sonra bozguna uğratılacaklardır. İnkar edenler sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır. (Enfal Suresi, 36)
Yeryüzünde, kötülerin önderleri toplanarak samimi insanları zor durumlarda bırakacak kararlar alır ve kendilerine ellerindeki sosyal silahları kullanarak taraftar toplar, güçlerini artırırlar. Tarih boyunca kötülerin bu gücünden etkilenen ya da çekinen/korku duyan insanlar bu önderlere uymuşlardır. Başlarındaki hastalıklı kişilerin emirlerini yerine getirerek masum insanları kandırmış veya katletmişlerdir. Önderlerinin zulmünden korkarak ya da onların güçlerinden etkilenerek onlarla birlikte hareket eden kişiler, aslında çok büyük yanılgıdadırlar.
Çünkü küfrün önde gelenlerinin ellerindeki güç ve iktidar, gerçekte ne kendilerine ne de diğer insanlara fayda ya da zarar veremez. Mülkün ve gücün gerçek sahibi, tek üstün ve güçlü olan Allah’tır. O dilemediği sürece hiç kimse bir başkasına yarar sağlamaya ya da zarar vermeye güç yetiremez. Bu gerçeğe iman eden samimi müminler, ne Firavun'a ne de bir başka kötülük önderine boyun eğmemişlerdir.
Kötülerin kurduğu her tuzak, güçlü ve ürkütücü gibi görünüyor da olsa -Allah’ın dilemesiyle-en başından bozulmuş olarak kurulur. Onlar, düzenleri ile başarılı olduklarını, müminleri zor durumlara soktuklarını, hatta korkuttuklarını zannettikleri anlarda bile, gerçekte bozulmuş, ters dönüp ‘kötülük çemberi’ başlarına geçmiş, kendilerine musibet olarak dönmüş bir tuzağın parçalarını izlerler. Sonucu ve sonlarını henüz görmediklerinden galip geldiklerini düşünürler. Oysa bütün tuzaklar, Allah’ın dilemesiyle mağlubane kurulur. Allah düzen kuranların en hayırlısıdır ve kötülerin tuzakları mutlaka bozulacaktır:
Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır. Allah'ı, sakın elçilerine verdiği sözden dönen sanma. Gerçekten Allah Azizdir, intikam sahibidir. (İbrahim Suresi, 46-47)
Kötülüğe, bozgunculuğa ve ateşe çağıran önderler olduğu gibi, iyi insanları hidayete çağıran ve Allah'ın hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmaları için çaba içinde olan samimi insanlar da vardır. Ve vicdanlı, samimi inanan insanların birbirleriyle ortak hareket etmeleri, birbirlerine destek olmaları zorunludur. Hiçbir koşul, tehdit ya da saldırı gönülden Rabb’ine bağlı insanların Kur’an ahlakını hakim kılmak için göstereceği fikir mücadelesini engelleyemez.
Yüce Allah, “Benim gazabım, kimin üzerine inerse, muhakkak o, tepetaklak düşmüştür.” (Taha Suresi, 81) buyurur… Sonunda ‘o gün’ tüm kötüler, başlarında önderleriyle, Allah’ın adaleti gereği var olan cehennemde sonsuza dek ağırlanmak üzere yerlerini alırlar:
Ve derler ki: "Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir (kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz. Biz onları bir alay konusu edinmiştik; yoksa gözler mi onlardan kaydı?" Bu, cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir gerçektir. (Sad Suresi, 62-64)
Elif Alaca - 06/12/2009