İlim-irfan
Well-known member
Allahü teâlâ, her şeyi bir sebep altında yaratmaktadır. Bu sebeplere, iş yapabilecek te’sîr, kuvvet vermiştir. Bu kuvvetlere, tabîat kuvvetleri, fizik, kimyâ ve biyoloji kanûnları denmektedir. Bir iş yapmamız, bir şeyi elde etmemiz için, bu işin sebeplerine yapışmamız lâzımdır. Meselâ, buğday hâsıl olması için, tarlayı sürmek, ekmek, ekini biçmek lâzımdır. Ateş yakar. Fakat, ateşe yakmak kuvvetini veren, Allahü teâlâdır. Aç olan, bir şey yer. Bu şeye doyurma kuvvetini veren Odur. Lâzım olduğu zamân, böyle sebepleri kullanmadığı için zarar gören kimse, Allaha âsî olur.
HER ŞEYİ SEBEPLE YARATIR
.
İnsanların bütün hareketleri, işleri, Allahü teâlânın bu âdeti içinde meydâna gelmektedir. Allahü teâlâ, çok şeyi sebeplerle yaratmaktadır. Sebeplere yapışmak, sebeplerden beklemek, istemek, Onun âdetine uymak, Ondan beklemek ve istemek olur. Bulut vâsıtası ile Allahü teâlâdan yağmur beklemek, ilâç içerek Allahü teâlâdan şifâ beklemek, top, bomba, füze kullanarak Allahü teâlâdan zafer beklemek gibidir. Bunlar sebeptir. Allahü teâlâ, her şeyi sebeple yaratmaktadır. Bu sebeplere yapışmak, şirk değildir. Bütün Peygamberler hep sebeplere yapışmışlardır. Allahü teâlânın yarattığı suyu içmek için çeşmeye, Onun yarattığı ekmeği yemek için fırıncıya gidildiği ve Allahü teâlânın zafer vermesi için, harp vâsıtaları yapıldığı gibi, Allahü teâlânın duâyı kabûl etmesi için de, Peygamberin, evliyânın rûhlarına gönül bağlanır. Allahü teâlânın elektromagnetik dalgalarla yarattığı sesi almak için radyo kullanmak, Allahü teâlâyı bırakıp bir kutuya başvurmak değildir. Çünkü radyo kutusundaki âletlere o özellikleri, o kuvvetleri veren Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ, her şeyde, kendi kudretini gizlemiştir. Müslümân, sebepleri kullanırken, sebeplere te’sîr gücü veren Allahü teâlâyı düşünür.
Bu dünyânın ve dünyâ işlerinin düzgün olması için, Allahü teâlâ, her şeyin yaratılmasını sebeplere bağlamıştır. Bir şeyin yaratılmasını isteyen kimse, o şeyin sebebini kullanır. Sebeplerin çoğu, düşünmekle, tecrübe ile, hesâpla bulunacak şeylerdir. Bir şeyin sebebi yapılınca, Allahü teâlâ, o şeyi, dilerse yaratır. Mu’cize ve kerâmet böyle değildir. Allahü teâlâ bunları sebepsiz olarak, hârika olarak yaratır. Sebebe yapışmak, Allahü teâlânın âdetine uymaktır. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Allahtan korkun da, istediğiniz şeylere kavuşmak için, iyi sebeplere yapışın. Kötü sebeplere yanaşmayın! Kudretinde ve irâdesinde bulunduğum Allahü teâlâya yemîn ederim ki, hiçbir kimse, ezelde ayrılmış olan rızkını temâm almadıkça, dünyâdan âhirete gitmez.)
Netice olarak Allahü teâlâ, ezelde, kulları neyi ister, neyi taleb ederlerse, istedikleri şeye kavuşmaları için, onlara uygun şartlar hazırlamış, sebepler yaratmış ve takdir etmiştir. Bir kul, neyi taleb ederse, o talep ettiği şeye kavuşması için önüne uygun şartlar, sebepler koymuş ve bu sebeplere, şartlara yapışınca da, o isteğini, talebini yaratmıştır
.
DÜNYA VE ÂHİRET SAADETİ İÇİN
.
Bir zamanlar insanlar, Allahü teâlâdan Cenneti, cenâb-ı Hakkın rızâsını talep edince, onlara, kendi rızâsına, Cennete kavuşturacak, rehberler, âlimler ve evliyâ göndermiştir. Âlim ve evliyânın varlığı, insanların kurtulması için en iyi bir sebeptir. İnsanlar, Cenneti, cenâb-ı Hakkın rızâsını isteyince, Allahü teâlâ da onlara Cennete ve rızâsına kavuşturacak yolları açmıştır. Allahü teâlâ, âlim, evliyâ gönderir, insanlar da bunlara tâbi olursa, millet rahat eder. Bazı zamanlar da insanlar, Allâhü teâlâdan dünyalık talep etmişler ve böylece de onlar, ehli dünyâ olmuşlardır. Cenâb-ı Hak, kim neyi taleb ederse, onu vermekte, yaratmaktadır. Dünyâlık isteyene, dünyâlık yolları, âhireti isteyene de, âhiret yollarını yaratmakta, kolaylaştırmaktadır. Rabbimizin rızâsını kazanmayı, Onun dinine ve kullarına hizmet, iyilik etmeyi istediğimiz ve bu uğurda çalıştığımız müddetçe, hem dünyâda rahat eder, huzûrlu olur ve hem de âhirette ebedi saâdete kavuşuruz
.
Osman Ünlü - Türkiye Gazetesi
01/03/2010
HER ŞEYİ SEBEPLE YARATIR
İnsanların bütün hareketleri, işleri, Allahü teâlânın bu âdeti içinde meydâna gelmektedir. Allahü teâlâ, çok şeyi sebeplerle yaratmaktadır. Sebeplere yapışmak, sebeplerden beklemek, istemek, Onun âdetine uymak, Ondan beklemek ve istemek olur. Bulut vâsıtası ile Allahü teâlâdan yağmur beklemek, ilâç içerek Allahü teâlâdan şifâ beklemek, top, bomba, füze kullanarak Allahü teâlâdan zafer beklemek gibidir. Bunlar sebeptir. Allahü teâlâ, her şeyi sebeple yaratmaktadır. Bu sebeplere yapışmak, şirk değildir. Bütün Peygamberler hep sebeplere yapışmışlardır. Allahü teâlânın yarattığı suyu içmek için çeşmeye, Onun yarattığı ekmeği yemek için fırıncıya gidildiği ve Allahü teâlânın zafer vermesi için, harp vâsıtaları yapıldığı gibi, Allahü teâlânın duâyı kabûl etmesi için de, Peygamberin, evliyânın rûhlarına gönül bağlanır. Allahü teâlânın elektromagnetik dalgalarla yarattığı sesi almak için radyo kullanmak, Allahü teâlâyı bırakıp bir kutuya başvurmak değildir. Çünkü radyo kutusundaki âletlere o özellikleri, o kuvvetleri veren Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ, her şeyde, kendi kudretini gizlemiştir. Müslümân, sebepleri kullanırken, sebeplere te’sîr gücü veren Allahü teâlâyı düşünür.
Bu dünyânın ve dünyâ işlerinin düzgün olması için, Allahü teâlâ, her şeyin yaratılmasını sebeplere bağlamıştır. Bir şeyin yaratılmasını isteyen kimse, o şeyin sebebini kullanır. Sebeplerin çoğu, düşünmekle, tecrübe ile, hesâpla bulunacak şeylerdir. Bir şeyin sebebi yapılınca, Allahü teâlâ, o şeyi, dilerse yaratır. Mu’cize ve kerâmet böyle değildir. Allahü teâlâ bunları sebepsiz olarak, hârika olarak yaratır. Sebebe yapışmak, Allahü teâlânın âdetine uymaktır. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Allahtan korkun da, istediğiniz şeylere kavuşmak için, iyi sebeplere yapışın. Kötü sebeplere yanaşmayın! Kudretinde ve irâdesinde bulunduğum Allahü teâlâya yemîn ederim ki, hiçbir kimse, ezelde ayrılmış olan rızkını temâm almadıkça, dünyâdan âhirete gitmez.)
Netice olarak Allahü teâlâ, ezelde, kulları neyi ister, neyi taleb ederlerse, istedikleri şeye kavuşmaları için, onlara uygun şartlar hazırlamış, sebepler yaratmış ve takdir etmiştir. Bir kul, neyi taleb ederse, o talep ettiği şeye kavuşması için önüne uygun şartlar, sebepler koymuş ve bu sebeplere, şartlara yapışınca da, o isteğini, talebini yaratmıştır
DÜNYA VE ÂHİRET SAADETİ İÇİN
Bir zamanlar insanlar, Allahü teâlâdan Cenneti, cenâb-ı Hakkın rızâsını talep edince, onlara, kendi rızâsına, Cennete kavuşturacak, rehberler, âlimler ve evliyâ göndermiştir. Âlim ve evliyânın varlığı, insanların kurtulması için en iyi bir sebeptir. İnsanlar, Cenneti, cenâb-ı Hakkın rızâsını isteyince, Allahü teâlâ da onlara Cennete ve rızâsına kavuşturacak yolları açmıştır. Allahü teâlâ, âlim, evliyâ gönderir, insanlar da bunlara tâbi olursa, millet rahat eder. Bazı zamanlar da insanlar, Allâhü teâlâdan dünyalık talep etmişler ve böylece de onlar, ehli dünyâ olmuşlardır. Cenâb-ı Hak, kim neyi taleb ederse, onu vermekte, yaratmaktadır. Dünyâlık isteyene, dünyâlık yolları, âhireti isteyene de, âhiret yollarını yaratmakta, kolaylaştırmaktadır. Rabbimizin rızâsını kazanmayı, Onun dinine ve kullarına hizmet, iyilik etmeyi istediğimiz ve bu uğurda çalıştığımız müddetçe, hem dünyâda rahat eder, huzûrlu olur ve hem de âhirette ebedi saâdete kavuşuruz
Osman Ünlü - Türkiye Gazetesi
01/03/2010