Konuya cevap cer

Kur'an'a  abdestsiz dokunulmaz diye yorumlanan ayet (Vakıa, 79) indiğinde ortada  ne dokunulacak bir Mushaf ne de alınacak bir abdest vardı. Çünkü ayetin  nüzul ortamı Mekke'dir. Dokunulacak mushaf ise Medine'de Efendimizin  vefatından sonra meydana geldi. Alınacak abdest ise hicretten sonra  emredildi.

    Bu ayeti, Mushaf'a abdestsiz el sürülmez pratiğine  indirgersek, asıl mesajı kaçırıyor olabiliriz. "Temiz olmayanlar ona  dokunamaz" mealindeki ayet, vahyin kaynağına dairdir; yani onun  gelişinde aklı karışıkların, kalbi kirlilerin bir müdahalesi yoktur,  duru ve berraktır demektir. Kaynağından geldiği gibi insanların,  cinlerin, hatta Elçi'nin aklı değmeden, el değmeden size ulaşmıştır  demeye gelir. Zaten Vakıa Suresi'nin bağlamı da "abdest" ve Mushaf'a  dair bir fıkıh sorununu gündeme almaya müsait değildir.

    Üstelik  ayette "temiz olanlar"ı "abdestli" olanlar diye yorumlarsak, Allah'ın  zaman zaman zarureten abdestsiz olan müminlere "pis" ya da "kirli"  dediği gibi bir anlayışa da imza atarız. Fıtrat görevi gereği,abdestsiz  olan adetli bir hanım kuluna 10 gün boyunca "pis" der mi Rabb-i Rahim?  Buna hangi vicdan razı olur da Allah razı olsun? Helal dairede yaşadığı  cinsellik icabı bir süre bile bile "gusülsüz" olabilen mümin kullarını  "kirli" diye isimlendirir mi Allah? Aklı başında hangi insan helal olan  bir nimeti tattı diye "kirli" görür bir mümini? Aklı başa veren Allah  niye böyle görsün! Kaldı ki adetli kadını "kirli" görmek tam İsrailiyyat  ilavesidir geleneğe... Cinsellik sonrası insanın Allah nazarında "pis"  olacağını varsaymak da, cinselliği Hıristiyanlıktaki gibi kirli ve pis  bir iş saymanın göstergesidir.

    İlle de "kirli" ve "pis" birileri  aranacaksa, "aklını kullanmayanlar"dır onlar. Yunus Suresi 100. ayete  göre, aklını kullanmayanları pisliğe mahkum eder Allah.. Hal icabı  abdestsiz olanları değil... Abdestsizim diye aklına vahyin dokunmasına  izin vermeyerek Kur'an'dan uzak düşenler kirlenebilir. Abdestli olduğu  halde, Kur'an'ı anlamayı bir tarafa bırakıp sadece yüzünden okumayı iş  zannedenler aklını vahyin etki alanına sokmaktan esirgiyor olabilir ki  asıl kirlenme böyle başlar.

    Bu kadar cümleyi, abdestsiz Kur'an  okunmalı demek için söylemiyorum; Kur'an okunmalı, anlaşılmalı ve  yaşanmalı diye söylüyorum. Kur'ân'ı abdestsiz okumak için can atıyor  değilim. Kur'ân'ı abdestsiz okuyanlardan da değilim.

    Sormak  isterim: bizim davamız Mushafa dokunmak/dokunmamak davası mı? Yoksa  Kur'ân'la düşünmek mi, aklını Kur'ân'la dokumak davası mı? Tüm davamız  dokunmak olsaydı, dokunmaktan öte bir borcumuz olmasaydı Göklü Söz'e,  elbette ki ne edip yapıp abdest almalıyız. Çünkü şu yeryüzünde Mushaf'a  dokunmaktan daha yüce bir işimiz yoktur bu düşünceye göre. İyi ama,  dokunmak okumak için değil mi? Okumak anlamak için değil mi? Anlamak  yaşamak için değil mi?

    Kur'ân'ı anlamayı Kur'ân'a dokunmaktan  daha büyük bir iş olarak bilen her akıl sahibi sormaz mı? Kur'ân'ı  abdestli olmadığım zamanlarda anlayıverirsem, birden kafamda bir keşif  yaşarsam, durdurup zihnimi abdest mi almalıyım? Kur'ân'ı yaşadığımız her  yerde abdestli mi olmalıyız? Dokunması için abdest şartı koşanlar,  yaşanması için de abdest şartı koşacak mı? Öyleyse, Kur'ân'la düşünmeyi,  Kur'ân'la yaşamayı sadece abdestli olduğumuz zamanlara mı bırakacağız.  Adetli bir hanım Fatiha'ya dair bir nükteyi eşiyle paylaşamayacak mı  sözüm ona "pis" olduğu için... Olur o sırada abdestli olmayan bir yolcu,  içinde oturduğu muhteşem uçağın zikrine tercümanlık yapmak için  "Subhanellezi sahhara lena haza..." diye tefekkür etmeyi kendine  yasaklayacak mı?

    Mushaf'a dokunmak isteyen ne eder bilmem ama  Kur'an'ı okumak isteyen abdest alır ve okur. Okumak istemeyen abdestli  olsa da okumaz; sadece dokunmakla kalmayı iş sanabilir. Okumayı ve  anlamayı Kur'an'ın hakkını vermek olarak bilenler, bir an önce dokunmak  için can atarlarve hemen abdest alırlar.

    Meselemiz Kur'an'a  dokunmaksa, dokunmadan da okumak mümkün artık.. Bakınız Iphone,  Bilgisayar.. Dokunmadan okumak abdest almayı gerektirmeyecek kadar  sıradan ise, okumadan dokunmayı niye bu kadar yüceltiyoruz?

     Kur'an'ı anlamak gibi bir davamız varken, dokunup dokunmamayı dava  edinmek tuhaf değil mi? Kaldı ki, dokunmak için ille de abdestli olmak  gerekiyorsa, üzerinde düşünmek için iyice abdestli olunmalı.. Bu  durumda, abdestsiz iken hiç mi ayet düşünmemeli; hiç mi ayetler üzerinde  tefekkür edilmemeli.. Abdestsiz de olsa üzerinde düşünülebilir  diyenlere sormak gerek: dokunmayı anlamaktan daha büyük bir iş  biliyorsunuz da, dokunmak için abdesti şart tutuyor ama anlamak ve  anlatmak için niye şart tutmuyorsunuz? Yoksa dokunmayı anlamaktan ve  anlatmaktan daha büyük bir iş mi görüyorsunuz? Kur'an'ın kâğıdına,  cildine, kapağına dokunmayı Kur'an'ın anlamanın aklımıza dokunmasından  daha büyük bir iş görüyorsanız, aklınıza da abdest aldırın derim... İşte  bu gerçekten "pis" bir durum...



Senai DEMİRCİ


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst