La İlahe İllAllah

El-Alamany

New member
evet bize unutturulan kelime;
Yıllarca peygamberin sabrını,hoş görülüğünü,şevkatini,ahlakını,insan sevgisini,çocuk sevgisini,kibarlığını ve daha sayamadığım bir çok güzel hasletini bizlerin saf düşüncelerine adeta tüy şeklinde kamçı ile vurarak uyutmayı başardılar.
Halbuki,bu güzel hasletlerin bir insanın mükemmel bir fıtrata sahip oluşu olduğunu hiç söylemediler,
velhasıl,bunlar zaten olması gereken davranışlar değilmiydi?
öyleyse,Allah resulü s.a.v niçin bu güzel hasletleri insanlara gösterdi?
Tabiki Allah'tan aldığı vahyin en doğru şekilde iletilmesi için,tabiki islam davasını en güzel bi şekilde yayması için.
La İlahe İllAllah'hı söylemek hiç bukadar kolay olmamıştı,ne söyleyenler acı,ceza ve kötü muameleye maruz kalıyor nede,söylenenler buna itiraz ediyor.Yoksa islam şeriatimi geldi?yoksa dünyanın her yerinde islammı yaşanıyor?
hayır..hayır..ne söyleyen ne söylediğinin farkında nede,söylenen neyle karşı karşıya olduğunun farkında.
Öyleyse hadi bi araştıralım bakalım neymiş bu La İlahe İllAllah..
 

El-Alamany

New member
La İlahe İllallah kelimesi öyle bir kelimedir ki, şirk hariç sahibinin bütün günahlarının Allahu Tealâ tarafından mağfiret olunmasına bir vesiledir. Bir kimse ne kadar salih amel işlerse işlesin tevhid kelimesinden ve onun isteklerinden uzak bir yaşam yaşıyorsa bu amellerinin kendisine hiçbir faydası olmayacaktır. Ve bir kimse ne kadar çok günah işlerse işlesin şirkten beri olduğu sürece tevhid kelimesi vesilesiyle mutlaka cennetliklerden olacaktır.

Utban (radıyallahu anh) diyor ki: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:"Allah (c.c) kendi rızasını isteyerek "La ilahe illallah" diyen kimseye cehennemi haram kıldı."
Tevhid kelimesi La İlahe İllallah’ın bu derece fazilet ve önemiyle birlikte bugün içerisinde yaşadığımız şu zamanda akide üzerinde gerçekleşen en büyük sapmalardan bir tanesi yine La İlahe İllallah kelimesi üzerinde olmuştur.Artık La İlahe İllallah, sadece dilde tekrar edilen bir kelimeden öteye geçmemektedir. Dilleri ile defalarca La İlahe İllallah diyen ama bu söylemleri ile neleri reddetmeleri gerektiğini ve neleri kabul etmeleri gerektiğini bilmeyen insan toplulukları meydana gelmiş, diğer taraftan da bu bilgisizliği ve cehaleti mazeret kabul eden sözde alimler ve hoca efendiler türemiştir. Bu cehaletin doğal bir sonucu olarak da bir taraftan Allah’tan başka ilah olmadığını devamlı surette tekrar etmelerine karşın, günlük yaşamda Allah’tan başka her şeyi ilah edinen kitleler zuhur etmiştir.
“La İlahe” demek, kişinin apaçık bir şekilde tüm sahte ilahları, beşeri kanun ve yasaları, Allah’ın şeriatinden başka kanun ve hüküm koyan sahte ilahları red ve inkar ettiğinin apaçık beyanıdır.

“Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (2 Bakara/256)
Burada kısaca tağut kavramı hakkında bilgi vermekte fayda vardır:

“Tağut; küfürde haddini aşan manasına da gelmektedir. Allah’tan başka ibadet edilen her şey tağuttur. Tağut, putlardan olabildiği gibi cin ve insanlardan da olabilir.
İbn-i Kayyim El’Cevziyye ise şunları söylemektedir: “Tağut; kendisine ibadet edilme, bağlanılma ve itaat edilme noktasında haddini aşan kul demektir. İnsanların tağutu, Allah ve Resulü’nün kanunlarıyla hükmetmeyen, Allah’tan başka kendisine muhakeme olunan, ibadet edilen ve Allah’ın emrine dayanmaksızın, Allah’a itaat etmeksizin kendisine tabii olunanlardır. Bunları düşünür ve insanların durumlarına bakarsan, insanların çoğunun Allah’a değil tağutlara ibadet ettiğini, Allah ve Resulü’nün hükümlerine değil tağutların hükümlerine muhakeme olduklarını, Allah ve Resulüne değil, tağuta itaat edip tabii olduklarını görürsün.”

O halde bir kimsenin kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılabilmesi için öncelikle La İlahe diyerek tüm sahte ilahlardan, yalancı rablerden, yeryüzünden azgınlık yapan tağutlardan beri olması, onları tamamen inkar etmesi gerekmektedir.


 

El-Alamany

New member
Tevhid kelimesinin ikinci kısmını ise “İllallah” oluşturmaktadır ki, bu da sadece ve sadece Allah’ın uluhiyetini kabullenmek, ilah ve rab olarak sadece Allah’tan razı olmak, kişinin hayatı ile ilgili bütün hususlarda sadece Allah’a itaat etmesi, O’nun hükmüne teslim olması ve tüm bu hususlarda Allah’a söz vermesi demektir.
“İslâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına şahitlik etmektir. Allah'tan başka ilâh bulunmadığına şahitlik ise, yüce Allah'ın tek başına evrenin yaratıcısı olduğuna ve orada dilediği gibi tasarrufta bulunduğuna, kulların ibadet kastı taşıyan davranışlarını ve hayatla ilgili eylemlerini sadece O'na sunacaklarına, kulların yasalarını sadece ondan edineceklerine, hayatlarına ilişkin konularda tek başına O'nun hükümlerine boyun eğeceklerine inanmakla somutlaşmaktadır. Kim -bu anlamda- Allah'dan başka ilâh bulunmadığına şahitlik etmezse, hiçbir zaman şehadet getirmemiş ve İslâm'a girmemiş demektir. Adı, lâkabı ve soyu ne olursa olsun... Hangi bölgede -bu anlamda- Allah'dan başka ilâh bulunmadığına şahitlik etme gerçeği gerçekleşmezse, o bölge hiçbir zaman Allah'ın dinini din edinmemiş ve asla İslâm'a girmemiş demektir.”
Sonuç olarak bir kimse La İlahe diyerek ilahlığa ait tüm bu hususiyetleri canlı cansız ne varsa her şeyden çekip almalı, İllallah diyerek ilahlığa ait tüm bu hususiyetleri sadece Allahu Tealâ’ya tahsis etmelidir.

Bilindiği üzere bugün içerisinde yaşadığımız ülkenin idaresi, tamamen beşeri esaslı bir yönetim sistemine haizdir. İnsanlar yine kendileri gibi insanları belirli zaman aralıklarında kendilerini sevk ve idare etmeleri için meclise vekil olarak göndermekteler, vekiller ise kendi yanlarından çıkardıkları yasa ve kanunlarla insanları sevk ve idare etmektedirler. Kendi deyimleri ile hakimiyet kayıtsız ve de şartsız milletin elinde yani insanların tekelindedir. İslam’a göre ise, hakimiyyet ve egemenlik ancak Allah’ındır. İslam hakimiyyet ve otoriteyi sadece Allahu Tealâ’ya tahsis ederek O’na ibadet etmeyi emretmektedir. Bu noktada fertlere düşen ise La İlahe İllallah diyerek öncelikle T.C’nin bu parlamenter sistemini reddetmeli, onların çıkarmış olduğu yasa ve kanunlara itaat etmemelidir. Bu parlamentonun çıkardığı kanunları esas alarak hükmeden tağuti muhakemelere zerre kadar dahi olsa iltimas etmemelidir. Hiçbir probleminde beşer esaslı mahkemelere yetki hakkı tanımamalıdır. Çoğunluğun görüşünü doğru ve hak kabul etme esasına dayanan demokrasi dinini reddetmeli, bunu açıkca ikrar etmelidir. Sadece Allah’a yönelmeli, O’na dayanmalı ve O’na tevekkül etmelidir. Beşeri sistemlere itaat edenleri, beşeri sistemlerin muhakemelerine tabii olanları, her üç-beş yılda beşeri sistemlere iman tazeleyen cahilleri dost ve sırdaş edinmemelidir. Tüm bu anlattıklarımızın delili ise La İlahe İllallah tevhid cümlesidir.

Bundan dolayı sadece Allah’ı rububiyet noktasında tevhid etmek kişinin Müslüman olması için kafi değildir.

“Andolsun ki onlara: -Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?- diye sorsan, mutlaka, -Allah- derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar? Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Andolsun ki onlara: -Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?- diye sorsan, mutlaka, -Allah- derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.”( 29 Ankebut /61-63)

 

El-Alamany

New member
La İlahe İllallah tevhid kelimesini şartlarını maddeler halinde şu şekilde kısaca belirtebiliriz:

1-Manasını Bilmek

Allahu Tealâ şöyle buyuruyor: "Bil ki Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur." (47 Muhammed/19)

"Ancak Kelime-i Şahadetin manasını bilerek Kelime-i Şehadet getirenler bundan müstesnadır."
(43 Zuhruf/86)

"Allah, kendisinden başka ibadete layık ilah olmadığına, adaleti ayakta tutarak şahitlik etti. Melekler ve ilim sahipleri de buna şehadet ettiler. Ondan başka ibadete layık ilah yoktur. O, Aziz'dir,Hakim'dir." (3 Al-i İmran/18)

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kim; La ilahe illallah'ın manasını bilerek ölürse cennete girer."

İmam Nevevi bu hadisin şerhinde şöyle demektedir: “Ehli sünnetin mezhebine göre iki şehadet kelimesi ile kalbin Allah’ı bilmesi birbirine bağlıdır. Biri bulunurda diğeri olmazsa (yani ikrar veya bilgiden biri bulunmazsa) o imanın bir faydası yoktur.”


2- Şeksiz Ve Şüphesiz Manasını Kabul Etmek

Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır: "Allah'a ve resulüne iman eden sonra imanında asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad eden kimseler ancak hakkıyla iman edenlerdir. Samimi olanlar da işte bunlardır."(49 Hucurat/15)

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:"La ilahe illallah Muhammedun Resulullah'a şehadet ederim. Şüphe etmeyerek Allah'a bu iki şehadetle kavuşan kul asla cennetten men olunmaz"

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ey Eba Hureyre! Bu bostanın arkasında kalbi yakinen şeksiz inanarak La ilahe illallah'a şehadet eden her kime rastlarsan onu cennet ile müjdele!"


İmam Nevevi, Müslim şerhin de Kadı Iyaz’dan şu şekilde bir alıntı nakletmektedir: “Bütün ehli sünnet mezhebine mensup selefi salihin ile muhaddis, fukaha ve ehli sünnet olan Eş’arilere göre kalben gelen bir ihlasla ve samimiyetle iki şehadet kelimesini söyleyen kimse cennete girecektir.” İmam Nevevi bu açıklamanın son derece mükemmel ve yerinde olduğunu söylemektedir.


3- Bu Kelimenin Gerektirdiği Manayı Kalbiyle Ve Diliyle Kabul Etmek

Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır: "Onlara ‘La ilahe illallah’ denildiği zaman kibirlenirlerdi. Deli olan bir şair için ilahlarımızı mı terk edeceğiz derlerdi." (Saffat: 35-36)

4- Hareketlerini, Davranışlarını Ve Yaşantısını La İlahe İllallah'ın Manasına Uygun Düşecek Şekilde Düzenlemek

Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır: "Azab size gelmeden önce Rabbinize yönelin ve O 'na teslim olun. Sonra yardım da görmezsiniz." (39 Zümer/54)

"İyilik yaparak kendisini Allah'a teslim eden ve İbrahim'in hanif dinine tabi olandan din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah İbrahim'i bir dost edinmişti." (4 Nisa/125)

"İyilik yaparak yüzünü Allah'a çeviren kimse muhakkak sapasağlam bir kulpa sarılmıştır. Bütün işlerin sonu Allah'a döner." (31 Lokman/22)

"Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin etmedikçe iman etmiş olmazlar. Sonra haklarında verdiğin hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar."(4 Nisa/65)

İbn i Kesir bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: "Allah (c.c) kendi şerefli mukaddes zatına yemin ederek buyuruyor ki, bütün işlerde Allah ve Rasulunü hakem tayin etmedikçe hiç kimse gerçekten iman etmiş olmaz. Onun verdiği hüküm gizli ve açık her zaman bağlanılması farz olan hak ve gerçektir. Bunun içindir ki Allah (c.c); "Sonra aralarında verdiğin hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar." buyurmuştur.

 
Üst