[NOT]Bunda sıhhat ve âfiyet ve lezâiz gibi nâfi emirler nasıl şükrü dedirtir, o makineyi çok cihetlerle vazifelerine sevk eder, insan da bir şükür fabrikası gibi olur.
Öyle de, musibetlerle, hastalıklarla, âlâm ile, sair müheyyiç ve muharrik ârızalarla, o makinenin diğer çarklarını harekete getirir, tehyiç eder. Mahiyet-i insaniyede münderiç olan acz ve zaaf ve fakr madenini işlettiriyor. Bir lisanla değil, belki herbir âzânın lisanıyla bir iltica, bir istimdat vaziyeti verir.[/NOT]
Sıhhat ve afiyet ve lezzet aldığımız şeyler Rabbimize şükrü gerektiriyor. Yani insan olarak herhangi bir güzelliğe mazhar olduğumuzda, bu bizim şükür yönümüzü işlettiriyor. Ancak biz tek yönlü bir varlık değiliz. Bir de acz ve fakr yönümüz var. Bu yönümüzü de işletmek için Rabbimiz bizi binbir türlü musibetlerle imtihana tabi tutuyor. Evladımızla, malımızla, sağlığımızla vs. Güzellikler bir yönümüzü harekete geçirip "Elhamdülillah, şükür Ya Rabbi" dedirtirken, musibetler de diğer bir yönümüzü harekete geçiriyor ve "Rabbim ben aciz ve fakirim ve Sen hem Rahmeti hem Kudreti sonsuz olansın" dedirtiyor. İnsan bu şekilde her yönüyle, bütün azalarıyla hamd, dua ve şükreden, işleyen bir fabrika gibi oluyor ve yaratılmasındaki maksat hasıl olmuş oluyor..