Konuya cevap cer

[NOT]Güya insan o ârızalarla, ayrı ayrı binler kalemi tazammun eden  müteharrik bir kalem olur, sahife-i hayatında veyahut levh-i misalîde  mukadderât-ı hayatını yazar, esmâ-i İlâhiyeye bir ilânnâme yapar ve bir  kaside-i manzume-i Sübhâniye hükmüne geçip, vazife-i fıtratını ifa eder.[/NOT]


 

İnsanın aldığı lezzetler nasıl şükür ve hamd tarafını çalıştırıyor, işlettiriyor ise, elemleri de acz ve fak madenini işlettiriyor. Yani insan musibetlere giriftar olduğunda ancak acz ve fakrını tam anlamıyla kavrayabiliyor. Bu da insanı binlerce kalemi içinde bulunduran tek bir kalem hükmüne getiriyor. Yani insan tek bir varlık ancak her bir azasından aldığı elem ve lezzetlerle binler kalemi içinde bulunduran tek bir kalem gibi oluyor. Ve bu cihette fıtri vazifesini ifa etmiş oluyor. Allahın sonsuz isimlerine ve sıfatlarına ayine vazifesi görmüş oluyor. Allah nezdinde hassas ölçülerle yaptığı bir kaside gibi oluyor. Zira koca kainatta tecelli eden ne kadar isim ve sıfat varsa, ona nisbeten yok hükmündeki insanın madi manevi simasında da tecelli ediyor. Üstad bunu "kaside-i manzume-i Sübhâniye" şeklinde ifade ediyor. Benim anladığım...


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst