Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah | Hâlık: her şeyi yaratan Allah |
Hâlık-ı Teâlâ: herşeyi yaratan, yüce yaratıcı Allah | Kur'ân-ı Hakîm: her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân |
Sultan-ı Ezel ve Ebed: başlangıç ve sonu olmaksızın, hüküm ve saltanatı ezelden ebede devam eden Sultan, Allah | Sâni: her şeyi san’atla yaratan Allah |
cephe: yüz | cihaz: organ, duyu |
cisim: madde, varlık | dalâlet: hak yoldan sapkınlık |
emr-i Rabbâni: Allah’a ait emir, iş | evham: kuruntular, şüpheler |
gaflet: âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına duyarsız davranma hâli, umursamazlık | hakikî: asıl, gerçek |
halk eden: yaratan | has: özel, ait |
husule gelmek: meydana gelmek; ortaya çıkmak | huzurî: Allah’ın bizzat huzurunda olduğunu hissetme şeklinde |
hâtem: mühür, damga | icad etmek: var etmek, yaratmak |
inkılâp etmek: değişmek, dönüşmek | itikad: sarsılmaz inanç |
kabil olmayan: mümkün olmayan | kudret: Allah’ın güç ve iktidarı |
lem'a: parıltı | lâyetezelzel: sarsılmaz |
maada: başka, dışında, ötesinde | mahlûk: varlık |
mahsus: has, özel | masnû: san’at eseri varlık |
meleke: maharet, kabiliyet | menşe: esas, kaynak |
mertebe: derece, basamak | muhtelif: çeşitli, değişik |
mâlik: sahip | mülk: sahip olunan şey; hükmedilen yer |
sikke: değerli damga, mühür | sikke-i i'câz: mu’cizelik damgası, işareti |
taarruz: saldırı | tenbih: ikaz, uyarı |
tevhid: birleme, her şeyi bir olan Allah’a verme | turra: padişaha özel mühür, nişan |
uzuv: organ | vücut: varlık |
zımnında: içinde | âhir: son |
âmiyâne: âvamca; taklidî bir şekilde | şerik: Allah’a ortak koşulan şey |
şey-i vahid: birşey, tek şey |
|