Konuya cevap cer

Kader, ilim nev’indendir. İlim, malûma tâbidir. Yani, nasıl olacak, öyle  taallûk ediyor. Yoksa, malûm, ilme tâbi değil. Yani, ilim desâtiri,  malûmu, haricî vücut noktasında idare etmek için esas değil. Çünkü,  malûmun zâtı ve vücud-u haricîsi, iradeye bakar ve kudrete istinad eder.         


[NOT]Hem ezel, mazi silsilesinin bir ucu değil ki, eşyanın vücudunda esas  tutulup ona göre bir mecburiyet tasavvur edilsin. Belki ezel, mazi ve  hal ve istikbali birden tutar, yüksekten bakar bir âyine-misaldir. Öyle  ise, daire-i mümkinat içinde uzanıp giden zamanın mazi tarafında bir uç  tahayyül edip, ona “ezel” deyip, o ezel ilmine, eşyanın tertiple  girmesini ve kendisini onun haricinde tevehhüm etmesi, ona göre muhakeme  etmek hakikat değildir.


Şu sırrın keşfi için şu misale bak:  Senin elinde bir âyine bulunsa, sağ tarafındaki mesafe mazi, sol  tarafındaki mesafe müstakbel farz edilse, o âyine yalnız mukabilini  tutar. Sonra o iki tarafı bir tertiple tutar, çoğunu tutamaz. O âyine ne  kadar aşağı ise, o kadar az görür. Fakat o âyine ile yükseğe çıktıkça, o  âyinenin mukabil dairesi genişlenir. Git gide, bütün iki taraf mesafeyi  birden, bir anda tutar. İşte, şu âyine, şu vaziyette, onun irtisamında,  o mesafelerde cereyan eden hâlât birbirine mukaddem, muahhar, muvafık,  muhalif denilmez.


İşte, kader, ilm-i ezelîden olduğu için; ilm-i  ezelî, hadisin tabiriyle, manzar-ı âlâdan, ezelden ebede kadar herşey,  olmuş ve olacak, birden tutar, ihata eder bir makam-ı âlâdadır. Biz ve  muhakemâtımız onun haricinde olamaz ki, mazi mesafesinde bir âyine  tarzında olsun.


Yirmi Altıncı Söz'den[/NOT]


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst