genc_kalem
Okumak,Yaþamaktýr
Merhamet... Merhamet...
"İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez."
Müslim, Fezâil, nr.2319; Müsned III, 40; Sahih-i Buhari VIII, 165; Sünen (Tirmizi) IV, 323
Müminlere imdada yetiş merhametinle
Mülhidlere lakin daha çok merhamet eyle
M.Akif
Acımak bir derttir çoğu zaman, derdi acıya yığar. Mahlukun acıması dertten doğar da, Halık merhametiyle sevince boğar. Merhamet ok ok yürekler kanatır yaratılanda; merhamet eseri olarak yağmur yağmur sevindirir kulunu Yaratan da. Merhamet bir gözyaşıdır, gözyaşı dökende merhamet sicim sicim; merhametini rahmet rahmet dağıtınca Rahman ve Rahim, elbet annenin yavrusuna merhametinden çok ötedir, hem çok kerîm!.. Kışın mağaralarında barındığı dağlara da, güneşin sessiz vadilerde kavurduğu çağlara da; toprağın yarıldığı kuraklıklara ve yolları yollara bağlayan aklıklara da eşittir merhamet. Güneş ışığını yayar gibi, ay nurunu salar gibidir.
Ozanların sözcüklerinde içli mânâlar yüklenir, kanadı kırık kuşun yarasını sardıkça büyüklenir. Dudakları açlıkla kızarmış bebelerin de, şahmaranları cangıllara resmeden perdelerin de sınavı merhametle olur. Toprağı deşerken saban da, garibi büyütürken yaban da merhamet damıtır. Bazan o, yaşayamadan ölenlerin ve ölmek için doğanların uykusuz kirpiklerine sığınmak ister de kapı bulamaz; bazan da zaman saatini geriye almak isteyenlerin bahar şarkısına girmek için yapı bulamaz. Yumurtanın içinden çıkan yavru kuşun ıslak tüylerini kurutmasaydı ve son durak göz mesafesine girince en derin uyku gözleri tutmasaydı nerden bilirdik ki merhameti.
Göç etmeye korkan güvercinleri yuvadan merhamet uçurur, umutlarına yaslanan mahkumların yürekleri gözlerine merhamet vurur. Ve durdukça durur kandil gecelerini aydınlatan karlarla sevgi sevgi uzayan katarlar. Kutlu kaftanlar giyinmiş kaknuslar gibi; bağbozumu avuçlarda gülyağları, lotuslar gibi... Hem aşk olur hem hüzün; aşkı olanın hüznü olur belki, belki hüznü olanın aşkı da kemale erer, olur diye. Güvercin kanatlarında yedi iklime ulaşan muştuların tadıdır bazan; bazan da namluya sürülmüş kurşunların en kızıl yerinden vurduğu zulümlerin adıdır.
Erhamürrahimîn'den bir gizli lûtuftur merhamet. Kara gecede kara çul üzerinde yürüyen karıncanın ayak sesinden daha gizli; ve Hızır ile yola çıkan Musa'nın üç kez sınanışından daha giz'li. Evrenin göğsünden sağılan bir güzelliğin oyasıdır ve çatlamış dudaklara ulu kelimelerle söylenen şarkıların en hasıdır. Akılları tesbih tesbih düğümleyen suya düşmüş bir karanfil kadar mahzun, ve ilk akşamda acısı saplanan açıklamalı geceler kadar uzun. Belki göklerin ufak ve evrenin uzak kaldığı hüzünlerin panzehiri; belki üşüten fırtınaların sürüngen dertlerini bölen ve çarpan sevinçlerin kesiri. Gırtlaklarda düğüm düğüm hecelerin ve yüreklerde boğum boğum gecelerin hem efendisi, hem esiri. Kar vakti yalınayak bir yetimin dizlerinde derman; göyneksiz ninelerin ürkütülmüş sevecenliğinde ferman...
Merhametin adı, şirazesi dağılmış elyazması kitapların sayfalarında yazılı kaldı ve merhamet menkıbelerinin dağıldı meclisleri, babları, fasılları ve yekpare cümleleri. Divanların arasında kurutulmuş narin kelebekler gibi şimdi merhamet, ve kanatlarında ihanete açılan gizli günahlarla desenlenmiş. Zembilde kurutulmuş güllerin ve sergende saklanan sünbüllerin; buhur-ı Meryem kokan ellerin ve hüsn-i Yusuf söyleyen dillerin hasret kokan daüssılası. Aynalı beşiklerde uykuya dalmış ilmek ilmek hıçkırık, yumak yumak ayrılık...
Merhamet, koyu renkler ve karmaşık desenlerin ötesinde görülen yalın bir kent kurmaktır... Surları özveriden örülen bir kent.
Kötülük üşümeye mahkum olur merhametle yanarken damarda kan; ve merhametsiz insanları lanetle anar zaman.
Prof. Dr. İskender Pala
"İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez."
Müslim, Fezâil, nr.2319; Müsned III, 40; Sahih-i Buhari VIII, 165; Sünen (Tirmizi) IV, 323
Müminlere imdada yetiş merhametinle
Mülhidlere lakin daha çok merhamet eyle
M.Akif
Acımak bir derttir çoğu zaman, derdi acıya yığar. Mahlukun acıması dertten doğar da, Halık merhametiyle sevince boğar. Merhamet ok ok yürekler kanatır yaratılanda; merhamet eseri olarak yağmur yağmur sevindirir kulunu Yaratan da. Merhamet bir gözyaşıdır, gözyaşı dökende merhamet sicim sicim; merhametini rahmet rahmet dağıtınca Rahman ve Rahim, elbet annenin yavrusuna merhametinden çok ötedir, hem çok kerîm!.. Kışın mağaralarında barındığı dağlara da, güneşin sessiz vadilerde kavurduğu çağlara da; toprağın yarıldığı kuraklıklara ve yolları yollara bağlayan aklıklara da eşittir merhamet. Güneş ışığını yayar gibi, ay nurunu salar gibidir.
Ozanların sözcüklerinde içli mânâlar yüklenir, kanadı kırık kuşun yarasını sardıkça büyüklenir. Dudakları açlıkla kızarmış bebelerin de, şahmaranları cangıllara resmeden perdelerin de sınavı merhametle olur. Toprağı deşerken saban da, garibi büyütürken yaban da merhamet damıtır. Bazan o, yaşayamadan ölenlerin ve ölmek için doğanların uykusuz kirpiklerine sığınmak ister de kapı bulamaz; bazan da zaman saatini geriye almak isteyenlerin bahar şarkısına girmek için yapı bulamaz. Yumurtanın içinden çıkan yavru kuşun ıslak tüylerini kurutmasaydı ve son durak göz mesafesine girince en derin uyku gözleri tutmasaydı nerden bilirdik ki merhameti.
Göç etmeye korkan güvercinleri yuvadan merhamet uçurur, umutlarına yaslanan mahkumların yürekleri gözlerine merhamet vurur. Ve durdukça durur kandil gecelerini aydınlatan karlarla sevgi sevgi uzayan katarlar. Kutlu kaftanlar giyinmiş kaknuslar gibi; bağbozumu avuçlarda gülyağları, lotuslar gibi... Hem aşk olur hem hüzün; aşkı olanın hüznü olur belki, belki hüznü olanın aşkı da kemale erer, olur diye. Güvercin kanatlarında yedi iklime ulaşan muştuların tadıdır bazan; bazan da namluya sürülmüş kurşunların en kızıl yerinden vurduğu zulümlerin adıdır.
Erhamürrahimîn'den bir gizli lûtuftur merhamet. Kara gecede kara çul üzerinde yürüyen karıncanın ayak sesinden daha gizli; ve Hızır ile yola çıkan Musa'nın üç kez sınanışından daha giz'li. Evrenin göğsünden sağılan bir güzelliğin oyasıdır ve çatlamış dudaklara ulu kelimelerle söylenen şarkıların en hasıdır. Akılları tesbih tesbih düğümleyen suya düşmüş bir karanfil kadar mahzun, ve ilk akşamda acısı saplanan açıklamalı geceler kadar uzun. Belki göklerin ufak ve evrenin uzak kaldığı hüzünlerin panzehiri; belki üşüten fırtınaların sürüngen dertlerini bölen ve çarpan sevinçlerin kesiri. Gırtlaklarda düğüm düğüm hecelerin ve yüreklerde boğum boğum gecelerin hem efendisi, hem esiri. Kar vakti yalınayak bir yetimin dizlerinde derman; göyneksiz ninelerin ürkütülmüş sevecenliğinde ferman...
Merhametin adı, şirazesi dağılmış elyazması kitapların sayfalarında yazılı kaldı ve merhamet menkıbelerinin dağıldı meclisleri, babları, fasılları ve yekpare cümleleri. Divanların arasında kurutulmuş narin kelebekler gibi şimdi merhamet, ve kanatlarında ihanete açılan gizli günahlarla desenlenmiş. Zembilde kurutulmuş güllerin ve sergende saklanan sünbüllerin; buhur-ı Meryem kokan ellerin ve hüsn-i Yusuf söyleyen dillerin hasret kokan daüssılası. Aynalı beşiklerde uykuya dalmış ilmek ilmek hıçkırık, yumak yumak ayrılık...
Merhamet, koyu renkler ve karmaşık desenlerin ötesinde görülen yalın bir kent kurmaktır... Surları özveriden örülen bir kent.
Kötülük üşümeye mahkum olur merhametle yanarken damarda kan; ve merhametsiz insanları lanetle anar zaman.
Prof. Dr. İskender Pala